Kur politikamız ve hayat pahalılığı

Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Bugünlerde portföy yatırımlarını ve carry trade’i bol bol konuşuyoruz. Bu kavram, finans piyasalarında bir varlığın taşınması ve onu elde tutmaktan sağlanan getiri anlamına geliyor. Belki de tarihimizin en güçlü sıcak para girişini yaşadığımız günlerdeyiz. Kur riski görmeyen ve getirisi yüksek olan ülke varlıklarına yoğun yönelimi ifade eden “carry trade”, ülkeye giriş sırasında oldukça pozitif bir hava yaratabilmekle beraber, yaratılan karların realize olması durumunda ki, bu kadar büyük bir kar elde edilmişken bu ihtimal az değildir, ani duruş ve sermaye çıkışlarıyla ekonomide dengeleri bozabilecek dalgalanmalar yaratma potansiyeli de taşıyor.

Pahalı olma lüksümüz yok

Enflasyonla mücadelede para politikamız oldukça öngörülebilir bir çerçeveye oturmuş durumda. Şu ana kadar atılan adımlar zayıf olsa da maliye politikasında da para politikasını desteklemeye yönelik bazı hazırlıklar olduğunu anlıyoruz. Politika çerçevesinde en zayıf alanı kur politikası oluşturuyor. Politika metinlerine bile girmiş olan TL’nin reel olarak değerlenmesi söylemi, güçlü faiz getirileri ile birleşince sayın Bakan Mehmet Şimşek’i bile şaşırtan boyutta bir portföy yatırımı girişi ile devam ediyor. Türk lirasının reel olarak olarak değerlenmesine dayanan kur politikası, enflasyonu düşürmekte kısmen başarılı olabilir fakat bunun sonucu olarak Türkiye ekonomisini daha pahalı bir noktaya getirmekten kurtaramaz. Ülkemizin pahalı olma ve uluslararası arenada rekabet edememe lüksününün bulunduğunu pek düşünmüyoruz. Bu nedenle, politika çerçevemizin, özellikle kur politikanızın sadece enflasyonla değil hayat pahalılığı ile de mücadele eden bir çerçeveye oturması son derece önemli görünüyor. Sayın Bakanın söylediği gibi, son dönemde TCMB‘nin yüklü döviz alımları olmasa dolar TL 30 TL’nin altına inebilirdi. Bu doğru. TCMB’nin alımları döviz kurunu 30 TL’nin altına indirmeyi engellediği gibi, 32 TL’nin üzerine çıkmasını da engelliyor görünüyor. Kuru kontrol etmekte büyük gücü olan Merkez Bankası ya da ekonomi yönetimi döviz alımlarıyla dolar TL kurunu örneğin 33 TL’ye taşıyabilirdi. Demek ki bunu da çok tercih etmedi. Yönetilen bir kurs sistemimiz var. Bununla birlikte, gidişata bakacak olursak, bunu daha iyi yönetmeye de ihtiyacımız bulunuyor.

Talep yeterince düşmeden kur geçişkenliği azalmaz

Kur artışlarının enflasyona geçmişe göre çok daha fazla katkı verdiğini biliyoruz. Bu nedenle enflasyonla mücadelede döviz kurlarını kontrol etme çabasını da anlıyoruz. Burada odaklanılması gereken döviz kurunu kontrol etmek değil, kur artışının enflasyona geçişkenliğini azaltacak ortamı yaratmaktır. Döviz kuru gibi maliyet artışlarının hızla fiyatlara geçişkenliğini azaltmanın yolu iç talebi çok sert bir şekilde kesmektir. Aksi takdirde, zaten değerli TL ile dış rekabete giremeyen bir çok firmanın, içerdeki talebe güvenerek maliyetleri çok daha rahat bir şekilde nihai fiyatlara yansıtması ve enflasyonu beslemesi devam edecektir. Odaklanılması gereken parasal aktarım mekanizmasının olabildiğince güçlü olması, tasarrufu teşvik edecek mevduat faizlerinin yüksek seyretmesi ve talebin olabildiğince kesilmesidir.

Son dönemde gördüğümüz ise parasal aktarım mekanizmasındaki gevşemeler ve TL mevduat faizlerindeki gerilemeler ya da stopaj gibi uygulamalarla talep konusunda kararsız bir ortamın yaratılmasıdır. Bu tür kararsız ortamlar enflasyonla mücadeleye zarar vermekten başka bir işe yaramaz. 

Faizin cazibesi değil enflasyonunun düşeceğine inanç önemli

Tasarruf açığı olan bir ülke olarak her türlü sermaye girişine ihtiyacı olan bir ülkeyiz. Bu çerçevede sıcak para olarak tabir ettiğimiz portföy yatırımlarının ülkemize girişi döviz kurlarının kısa dönemli seyrine ve getirilere değil enflasyonla mücadeledeki kararlılığa inanç olmalıdır. Aynı durum, içerdeki tasarruf sahiplerinin bugün TL’ye yönelmesinin nedenlerinde de öne çıkmalıdır. TL getirisi cazip diye değil enflasyon düşecek diye TL varlıklara yönelmek ya da dövizden çıkmak doğru bir yönde olduğumuzu gösterir. Bu soruları tekrar tekrar sormak ve hedeflere ulaşabilmek için cevapların ne olduğunu iyi anlamak zorundayız. 

Tüm yazılarını göster