Aydın Öncel
Ekonomist
Ekonominin, yaşamımızdaki her şeye etkisi olan bir bilim dalı olduğu gerçeği gün geçtikçe biraz daha anlaşılır olmaya başladı...
Ekonomide sermaye; para dışında, üretim sürecinde kullanılan birçok araç, ekipman ve teçhizatı da kapsamakta. Bu sermayeye sahip olmak için her zaman paraya ihtiyaç duyulur. Paranın değeri, fırsat maliyetine ve enflasyona göre değişkenlik gösterir. Bu nedenle para kaynağına erişimde, faiz unsuru ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla faiz olgusu, sermayeyle doğrudan ilintili bir enstrüman olması nedeniyle oldukça hassas bir konudur. Yerinde, zamanında, iyi ve dikkatli kullanılmalıdır!
Mevsim artık sonbahar!
Bu kadar hassasiyet söz konusuyken, TCMB PPK, önceki hafta gerçekleştirdiği toplantıda sürpriz bir faiz kararına daha imza attı!.. Piyasalar, politika faizinin yüzde 14’te sabit bırakılmasını beklerken, yine 100 baz puanlık indirim geldi. Bu kararla, 2021 Ağustos ayında yüzde 19 olan politika faizinde bir yıl içinde toplamda 600 baz puanlık indirime gidilmiş oldu.
Küresel durgunluk beklentisi karşısında, büyüme hedeflerini revize eden ülkeler hızla faiz artışına yönelirken, Türkiye’nin faiz indirimi ve büyüme ısrarı ekonomide ciddi hasarlara neden oluyor!
Sadece büyüme odaklı hareket eden ekonomi yönetiminin aldığı bu kararların sonuçları artık her kesimi etkisi altına almaya başladı! Özellikle sabit gelirli vatandaşın tepkilerine neden olan sonuçlardan en önemlisi, hiç şüphe yok ki, enflasyonda meydana gelen önlenemez yükseliş!
2021 Ağustos ayında yüzde 19,25 olarak gerçekleşen TÜFE, 2022’nin Temmuz ayında 79,60 olarak açıklandı. Bu oranla, resmi verilere göre Türkiye, Zimbabve, Lübnan, Venezüella, Sudan ve Suriye’nin hemen ardında enflasyonu en yüksek ülkeler arasında yer aldı. Savaşan Ukrayna’da bile enflasyon oranı yüzde 21,50 seviyelerindeyken, Türkiye’de enflasyonun neden bu kadar yüksek olduğu konusunda kafaların bir hayli karışık olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Peki, bu anormal artış sadece enflasyon oranlarında mı gerçekleşti? Tabi ki, hayır! Döviz kurlarında da durum çok farklı değil! 2021 Ağustos ayında 8,48 TL olan Dolar kuru, 24 Ağustos 2022 tarihi itibarıyla 18,16 seviyesinden işlem görerek yeni zirveleri zorlamaya başladı…
Aşağıdaki basit grafik, son bir yıl içinde uygulanan para politikalarındaki hataları ve çelişkiyi gözler önüne seriyor.
Oysa gerek enflasyon ve gerekse döviz kurlarında, yaz mevsimi ve turizm sezonu nedeniyle gerilemeler beklenmekteydi… Daha şimdiden bu beklentilerin boşa çıkacağı anlaşılıyor. Yetmez, önümüzdeki mevsim artık sonbahar! Eğitim, ulaştırma, enerji, gıda vb. harcamaların artış göstereceği bu dönemde, enflasyonun ve dövize olan talebin artması kimseyi şaşırtmayacaktır, herhalde?
Tuhaf umut!
T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2021 Aralık ayında, kurlardaki yükselişten kaynaklanan kaygıları gidermek amacıyla “Kur Korumalı TL Mevduat” ürününü devreye sokmuştu… Aynı tarihlerde ürünün anayasaya aykırılığı bir yana, “ucu açık, örtülü bir faiz artırımı” olduğunu söyleyerek, “yüksek enflasyon” riskine dikkat çekmiştik. (Bkz. https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/ekonomide-riskli- kurcalama/643942)
Uygulamayla, TÜFE yüzde 36,08 oranında gerçekleşirken, Dolar kuru 13,53 TL seviyesine kadar geri çekilmişti… Ekonomi yönetimi ürününe oldukça güveniyordu… Hemen ardından, KKM için ek bütçeye 40 milyar TL konuldu. Fakat gerçekler, söylenenlerle ve beklentilerle örtüşmedi! Geçtiğimiz Temmuz ayında bütçe 64 milyar lira açık verirken, KKM maliyetinin 60 milyarı geçtiği görüldü!
Sadece bu rakamlar bile, resmi enflasyonun yüzde 80 seviyelerine kadar yükselmesine yeterince açıklık getirerek, kafa karışıklığını giderecek niteliktedir.
Tüm bu veriler ışığında, ekonomi yönetimi KKM uygulamasıyla kaygılarımızı gideremediği gibi hazineyi de çıkmaza sokmuş oldu. Vatandaş enflasyon karşısında ezildi! Kur, koru(n)madı! Rekabetçi olmaktan çıktı! Ama yapılan uyarılara rağmen, ekonomi için böylesi riskli bir karar alınıp uygulandığına göre,
birilerinin korunduğu kesin!..
Hal böyleyken; asıl tuhaf olan, yüksek enflasyon, yüksek kur, işsizlik, barınma ve beslenme gibi sorunlar göz ardı edilerek, seçim popülizmi doğrultusunda ekonomiye pompalanacak paranın piyasalar için umut olması! Peki, ya sonrasını düşünen ya da öngören var mı?..