Neler yapmadık şu doları durdurmak için… Faizi indirip doları tırmanma şeridine yerleştirince, öngörülenden hızlı artışla yüzleştik. Bu artışı dizginlemek için önce klasik Merkez Bankası kur ile müdahaleyi denedik. 5 ayrı satışla dizginleyemedik, 13 milyar $’lık rezervimizden olduk.
Dolar kamyonu kurla müdahale takozunu aşınca bu defa hazineyi devreye aldık ve kur korumalı mevduatı ihdas ettik. İşe de yaradı ve dolar çıktığı 18 TL’lerden 11’lere dek geriledi. Şimdi merak edilen şu; kurda istikrar sağlanır ancak yüksek enflasyon gelirse ne olacak?
ENFLASYONUN KÜÇÜĞÜ %30 BÜYÜĞÜ %60
Olacağı şudur; arkasından enflasyon canavarı kovalarken Türk Lirası mevduatı, yeni garantilere ihtiyaç duyar. Bu garanti ise “enflasyon korumalı mevduat” olacaktır. Zira önümüzdeki ay %30’ları görecek olan enflasyon, reel faizi daha da aşağı çekecek, Lira’nın tek sorunu kur artışı olmayacaktır.
İşe yarar mı? Denemeden bilemeyiz ama geçmişte benzeri uygulamalar sonuç vermiş, hükümete zaman kazandırmıştı. Neticede devlet garantisi söz konusudur ve eğer dolar yeniden tırmanırsa bu defa çifte takozla durdurulabilecektir.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Peki, bu takoz da işe yaramazsa?
Aslında hayati soru budur. Enflasyonun yüksek olduğu ortamda hiçbir politika tedbiri, garantili çözüm vermez. Doları düşük tutmanın maliyetlerine bakalım; birinci takozda kurla müdahale; 10 milyar $’ı aşan rezerv kaybı. İkinci takoz kur korumalı mevduatın hazineye maliyeti, 700-800 milyar TL olarak hesaplanıyor. Bu takozdan da atarsa, oturup yolun eğimini, yani enflasyonu konuşmamız gerekecek.
Enflasyon için neler yapılabilir?
Bu da ikinci hayati soru… Eğer baharda seçim olursa, hemen hemen hiçbir şey yapılamaz. Hatta öyle ki piyasa paraya boğulur, öğretmen, polis, sağlıkçı, emekli, asgari ücretli, katsayı, taban fiyat ve kamu zamları ile geçici bir refah yaratılır. Sonrasında seçimi kazananın elinde ödenmesi gereken büyük bir maliyet kalır. Tıpkı kayıp yıllar 90’larda olduğu gibi.
NOT
YOKLUK KAÇ PARA?
Dolar, müsilaj gibi tüm etiketlere yapıştı ve temizlenmesi, iki sebepten gayet zor; 1-zaten 400 gün kapalı kalan ekonomide kayıplarını kur artışı bahanesiyle gidermek isteyenler var, 2-Malını 4-5-16-17 TL’den alanlar, bu maliyeti etiketlerde tutmak istiyor.
Burada asıl sorun; bankada hesabı olanlara kur koruması vermenin çok ötesinde… Kıt kanaat geçinen, asgari ücretli, işçi, memur, çiftçi, esnaf, emeklinin, çarşı pazara çıkacak mecalinin kalmaması… Biz; “kur korumasıyla hazineye ne yük biner?” hesabı yaparken dar gelirli, “yokluk kaç para?” diye soruyor.
Sahi; yokluk kaç para? Bankada parası olmayana korumayı, bankada birikimi olmayanlardan kesilen vergilerle karşılamak, hangi adalete sığar? Daha da önemlisi; böyle bir tutum toplumsal barışı nereye sürükler?