Ekonomi yönetiminde Nebati-Kavcıoğlu dönemine damga vuran Merkez Bankası faiz indirimlerinin kurları ve enflasyonu ateşlemesiyle ortaya çıkan dayanılmaz istikrarsızlık döneminin en etkili aracı, Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması oldu. KKM sonrasında şapkadan çıkartılan tavşanlar, pek bir etki yaratamadı.
Faiz indirimi ve aşırı istikrarsızlık döneminde, sorunun özüne yönelen önlem ve politikalar yerine sonuçlarını frenlemeye yönelen çabaların hemen hepsi, başka sorunlar doğuran hatta amacının tersine sonuçlar yaratan uygulamalar oldu.
Merkez Bankası’nın son faiz indirimi ve ardından açıkladığı bankalara yönelik kredi yönetimi düzenlemeleri de öncekilerden farklı olmayacak.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, KKM uygulamasını yanlış bulup eleştirenleri kötü niyetli olmakla suçladı. Subjektif niyetlerin ne olduğunu bir kenara koyup kısmetimize ne çıktığına bakmak, daha gerçekçi bir değerlendirme imkanı sunar:
* KKM, iktidar sözcülerinin 2021 sonlarında piyasaları kızıştıran açıklamaları ile kurlarda patlayan olağanüstü istikrarsızlık ve belirsizlik haline son verdi. Ancak kurlardaki bu köpük zaten, siyasi açıklamaların yarattığı bir sonuçtu.
* Buna karşın KKM, kurlardaki yükselme eğilimini sonlandıramadı. İlk düşüşün ardından kurların yönü hep yukarı oldu. Kurların bazı dönemlerde yatay seyretmesi de ancak döviz rezervlerini eritme pahasına arka kapıdan döviz satışları ile yapay olarak sağlandı.
* İzlenen politikalar, dışarıdan döviz girişi sağlayamadı. Merkez Bankası rezervleri, zaten yurt içinde bireylerin ve şirketlerin hesabında bulunan dövizlerle takviye edildi. Ama içeride döviz talebinin sürmesi ve cari açıktaki artış yüzünden emanet alınanlar hariç gerçek net rezervler, yüksek düzeyde ekside kaldı ve ödemeler dengesi riskini yükseltti.
* KKM, getirisi TL faizine değil kur artışına bağlı olduğu için gerçekte “liralaşma” da sağlamadı. Sadece mevcut dolarizasyon, TL kamuflajı altına girdi. Hatta eskiden TL’de duran mevduatlar da KKM’ye geçebildiği için mevduatta fiili dolarizasyon arttı.
* KKM bütçeye olağanüstü bir yük getirdi. KKM hesapları için bütçeden 7 ayda yapılan ödeme 60 milyar lirayı aştı. KKM’nin faturası bu kadarla da bitmiyor. Çünkü KKM’ye TL hesaplarından geçenlerin kur farkını Hazine, döviz hesaplarından geçenlerin faiz farkını ise Merkez Bankası ödüyor. Merkez Bankası’nın yaptığı ödeme miktarı açıklanmıyor, ama Hazine’nin ödediğinden çok daha yüksek olduğu biliniyor. Bazı uzmanların tahmini Merkez Bankası’nın ödediği miktarın da en az 80 milyar TL olabileceği yönünde. Buna bir de KKM’ye geçen şirketler için sağlanan vergi avantajlarını da eklersek 7 aylık toplam maliyetin 150 milyar liraya yaklaştığını söyleyebiliriz.
* Bu 150 milyar liranın kamu için ne boyutta bir yük olduğunu daha iyi görebilmek için bazı bütçe büyüklükleri ile karşılaştıralım. Bütçede KKM harcaması “Hanehalkı ve işletmelere yapılan transferler” ana başlığı altında bir kalem. Bu ana başlığa, artırılan yeni bütçe ile ayrılan yıllık ödenek 189 milyar TL. Yıllık ödeneğin üçte biri 7 ayda sadece KKM tarafından tüketilmiş. Buna karşın 7 ayda tarım kesimine yapılan tüm desteklerin toplamı 23.6 milyar TL, kamuda çalışan tüm işçilere ödenen miktar 23.5 milyar TL, savunma ve güvenlik dahil tüm devlet hizmetleri için yapılan mal ve hizmet alımlarına yapılan harcama 96 milyar TL.
* Üstelik KKM uygulamasının bir çıkış stratejisi yok. KKM’ye bir gün son vermek istenirse piyasaların nasıl kontrol edilebileceğini kimse bilemiyor.