Doç. Dr. Hüseyin Yılmaz
BŞEÜ İİBF İşletme Bölümü Öğretim Üyesi
Son zamanlarda ülkemizde tartışılan konulardan birisi de TL/Dolar kurunun yüksek olduğu yönündedir. TL/Dolar kuru konusunda ülkemizde istenen durum kurun yeterince düşük olmasıdır. Gerçekte istenen, TL’nin ABD Doları’na karşı değer kazanmasıdır. Burada piyasanın ve insanların çoğunlukla kendilerinin dahi bilmediği, algılamadığı durum TL’nin değer kazanma isteği meselesidir. Kurun düşmesini isteyenler gerçekte TL değerinin yükselmesini isteyenlerdir. İhracatçıların TL/Dolar kurunun düşmesini istemeleri mantıksızdır. Ancak, ithalatçılar açısından düşük kur avantajlıdır. Çünkü bu durum ithal edilen ürün, hammadde, malzeme ve hizmetin maliyetini düşürür. İthalata dayalı ihracat durumunda ihracatın ithalata bağımlılık düzeyi dikkate alınarak kur artışının ve azalışının avantajı belirlenir.
Kurda yer alan iki para birimine arz ve talep düzeyleri, kurda yer alan iki ülkenin enflasyon oranları, faiz oranları, cari açık veya fazlaları, ödemeler bilançolarında oluşan toplam açık ve fazlaları, kamu borçları, ihracatın ithalatı karşılama oranı, yani ihraç edilen ürün ve hizmet fiyatlarının ithal edilen ürün ve hizmetlerin fiyatlarına bölünerek hesaplanan oran, kamu borçları, politik istikrar düzeyleri, durgunluk olup olmadığı ve iki ulusal paranın spekülasyon amacıyla talep edilip edilmemesi de iki ulusal para arasındaki değişim oranını, yani döviz kurunu etkiler. Bunlar tüm döviz kurları için genel kurallardır.
TL/Dolar kuru açısından bakıldığında bu iki ulusal parayı ihraç eden ülkeler olan ABD ve Türkiye’nin yukarıda belirtilen faktörler açısından birbirlerine karşı üstünlükleri ve zayıf noktaları ilgili kurun değişmesine neden olan temel faktörlerdir. Bu faktörler ABD ve Türkiye açısından incelendiğinde ABD’nin daha iyi durumda olduğu görülmektedir.
Ülkemiz, gerçekten TL/Dolar kurunu düşük tutmak istiyorsa ekonomik gelişmişlik düzeyini, ulusal parasının uluslararası mübadele aracı olarak kullanılma tercihini, genel olarak ve özelde de ABD Doları karşılığı yaptığı ihracatını arttırma durumunu, global pazarlarda rekabetçilik düzeyinin arttırma olanaklarını, finansal ve ekonomik sisteminin yabancı fiziksel ve finansal yatırımcıları cezbederek ABD Doları ve diğer ulusal paraların ülkemize gelmesinin kolaylaştırılması yollarını ve genel olarak yabancı yatırımcıların ülkemize çekilmesi yollarını araştırmalıdır. Bu arada, yerli yatırımcıların yatırımlarını dış ülkelere taşımasının da önlenmesini sağlayacak finansal ekonomik ve politik önlemlerin tartışılması gerekir. Böylece, ülkemizle birlikte paramızın da değeri yükselir. Bu durumdan TL/Dolar kuru da mutlaka olumlu yönde etkilenecektir. Mevzuat değişiklikleri gibi geçici önlemlerin kalıcı kur değişikliği için yeterli çözüm olmadığını kanaatindeyiz.