Küf; istilacı mantar... Organik maddeye, nem ve ısı yardımıyla göç eden mantar türü. Küfün rengi yeşildir. Bitki ya da hayvan üzerinde yaşar. Mikroskobik boyuttadırlar. Yükte hafif olduğundan rüzgâr, hava, su, böceklerle seyahat ederler. Yerleştiği; ister başka bir bitki olsun ister beton; orada çoğalıp, ortamı istila ederler.
İçine girdiği canlıya rengini verir, azı yarar, çoğu zarar kabilinden bu gezegenin yerlilerindendirler. Küflenmek; üzerinde küf oluşmayı, küf bağlamayı anlatır. İnsanda küf; önce zihni kaplar. Kullanışsız hale gelen her ezber, küfün spotları halini alır. Zihin bedeni yönetir ve küf, bedeni de ele geçirir.
Şudur küflenmiş kapkara manzara; “gebeler döşeksiz / ebeler isteksiz / kubbeler desteksiz / habbeler süreksiz / türbeler meleksiz / tövbeler gerçeksiz / cübbeler yüreksiz / cezbeler şimşeksiz / izbeler emeksiz / haybeler ekmeksiz.”
Küflenmiş gıda ile karın doyuramaz, küflenmiş zihinle üretemezsin. Ölüme yakın tutar seni küf. Gerçi hayattasın ama hayatına başkaları ortaktır. Seni küflendiren, ona izin vermendir. Hareket edene küf bulaşmaz. Bedenin yavaşlaması, arada soluklanmak iyidir de Oblomovlaşmanın gereği yoktur.
Fırsatları kaçırmışın son durağı; küflenmektir. Çalışma imkânı ortadan kalkmış, fırsatı kaçırmış, yeteneği gitmiştir. Küflenmenin kapsama alanındadır artık.
Küf bağlayanın alıcısı olmaz. Bir tek peynirde değer kazanır küf... İnsanda küf, tercih edilmeyendir. Küflenmiş ilişki, küf bağlamış dostluklar, küflü zihniyet… Uzak durulasıdır.
KÜFTEN UZAK DURMAK HAYAT KALİTESİNİ ARTIRIR
Kutsal kitaplarda küf; “evin cüzzam hastalığı” diye geçer. Binayı küften arındırmak için boşaltılması emredilir. Loş, rutubetli, izbe, köhne, hareketsiz, tazelenmemiş ortamın ürettiği küf, bir mekânı istila etmeye görsün; diğer canlıları hastalandırmasa da huzurunu kaçırır, hayatını zorlaştırır.
Neticede hayatını küften uzak tutmak, yaşamanın kalitesini artırır. Küflü bir zihin ile sağlıklı bir hayat süremezsin. Kıpırda ki küf seni istila etmesin. Hem bedenini hem de zihnini hatta hayal gücünü…