Küçük tasarruf sahibi, aman dikkat!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Borsada yaşanan tuhaf gelişmelerin nedeni yavaş yavaş ortaya dökülmeye başladı.

✔ Küçük tasarruf sahibinin "ütülmemek" için çok daha dikkatli olması gereken bir süreç...

✔ Hele hele resmi kurumların izinleri ve resmi ağızların söylemleriyle hareket edip yatırım yaparak zarara uğramak... Çok acı bir durum!

1985’ten 2000’e kadar Anka Haber Ajansı’nda çalıştım. Ajans uzunca bir dönem Meşrutiyet Caddesi’ndeydi. Biz caddenin bir tarafındaydık, karşımızda da Sermaye Piyasası Kurulu vardı. Öyle bağımsız ve gösterişli bir binada değildi Kurul. Ama Kurul bağımsızdı. Başkan Prof. Dr. İsmail Türk bazen makam odasında elleri arkasında caddeyi izlerdi. Sermaye Piyasası Kurulu’nun kurucu başkanı da olan İsmail Hocayı yaklaşık yedi yıl önce kaybettik.

Bir apartmanın birkaç katında hizmet veren Sermaye Piyasası Kurulu şimdi nerede sürdürüyor bu hizmetini bilmiyorum bile. Ama bildiğimiz çok farkı şeyler var artık. Hem zaten mekanın hiç önemi yok ki. SPK’nın neler yaptığı ve yapmakta olduğu ve daha önemlisi neleri nasıl yapmakta olduğu çok daha önemli...

Son birkaç gündür duyduklarımız karşısında hayret etmeyen var mıdır? Vardır vardır; bunları yapanlar!

Doğrusu çok merak ediyorum; bazı kişiler yaptıkları bir bir ortaya saçıldıkta “Bu yaptıklarımızdan ötürü başımıza bir iş gelir mi acaba” diye endişeye kapılıyorlar mıdır, yoksa bir şey olmayacağı gibi bir garantiye sahiptirler de bunun verdiği rahatlıkla içten içe gülüyorlar mıdır? “Biz milyonları, milyon dolarları götürdük, siz uğraşın durun” mu diyorlardır?

Geçmişe dönüyor, gazeteciliğe başladığım yıllara gidiyorum. Getirildiği makamı dolduramayan çok bilgisiz, çok eksik ama ihtiraslı bürokrat gördüm, bakan gördüm, hatta başbakan da gördüm. Onları mumla arar duruma geldik, ne acıdır ki gerçek bu.

Artık yetersiz olmanın ötesinde bir durum var.

Artık soygunun dik alası var.

Artık boyut değiştirmiş bir soygun var.

Soyguna bir anlamda el koyması gerekirken hiçbir şey yapmayanlar var.

Çok sıradan bir durum yaşanıyormuş olan biteni sessizce adeta çekirdek çitleyerek seyreden geniş kitleler var.

Ve kabullenmişlik... Dünyanın hangi diline şöyle bir söz yerleşmiş olabilir:

“Canım çalıyor ama çalışıyor!”

Şimdiye kadar bilinenler ağırlıklı olarak hani denir ya kitabına uydurulmuş soygunlardı. İhalesiz iş vermeler; ihalelerde eşi dostu kayırmalar... Bunları aştık! Artık milyon dolarlık rüşvetlerden söz ediyoruz. Ve bu rüşvet iddiasının odağındaki kurum da Sermaye Piyasası Kurulu...

SPK bir TÜİK değil ama...

Sermaye Piyasası Kurulu bir TÜİK değil; enflasyonu da açıklamadığına göre sokaktaki vatandaşı doğrudan hiç ilgilendirmiyor. Ama SPK’nın tüm ülke ekonomisi için çok önemli bir işlevi var, en azından olması gerekiyor.

SPK özünde şirketlerin gelişmesine ve sağlıklı finansmana erişmesine zemin hazırlayan, hisse senedi piyasasının sağlıklı işlemesini sağlayan, sağlaması gereken; sonuçta küçük tasarruf sahibinin hakkını koruma görevi olan bir kurum.

SPK çok özet olarak söylersek bir şirketin halka açılmasına veya sermaye artırmasına izin veriyor ya da vermiyor. Ama bu izinlerin hak etmeyenlere verilmesi; bir şirketin hak etmediği halde halka açılıp para toplaması, bir şirketin hak etmediği halde, koşulları uygun olmadığı halde bedelli sermaye artırımına giderek vatandaştan para toplaması... Ya da iddia edildiği gibi bu konularda yeterli olan şirketlere izin verilmemesi...

Geçen hafta sonuna damgasını vuran açıklamaların ardından insan ister istemez son zamanlardaki halka açılmaları düşünüyor...

Hangileri doğru, hangilerinin hiç olmaması gerekirdi, halka açılan şirketlerin hisse senetlerinin durumu ne? Bazı hisse senetlerinin fiyatları manipülatif işlemler sonucu mu kısa sürede çok artış gösterdi?

Özellikle son birkaç yılda halka açılmış şirketlerin durumunun çok yakından incelenmesi gerekiyor. Çünkü ortaya atılan iddialar çok vahim. Rüşvet vermeyenin ne halka açılma izni alabildiği, ne de bedelli sermaye artırımına gidebildiği öne sürülüyor. Şu durumda demin de dediğim gibi aslında halka açılmaması, aslında bedelli sermaye artırımına giderek yatırımcısından para toplamaması gereken şirketler borsada boy mu gösteriyor?

Peki bu şirketlere para yatıran küçük tasarruf sahibinin durumu? “Borsa kumardır” lafına haklılık kazandırmıyor mu?

BORSADA YATIRIM ÖNERMEK AĞIR BİR YÜKTÜR

BİST’te son birkaç haftadır bazı hisse senetlerinde deyim yerindeyse acayip gelişmeler oluyor. Ne sektör belirtmek durumundayım, hele hele ne şirket adı. Bazı hisse senetlerindeki fiyat artışına akıl sır erdirmek mümkün değil. Bir şirketin hisse senedi üç beş gün üst üste her gün tavan oran olan yüzde 10 düzeyinde artar mı ya da niye artar? Üstelik bunların bazıları borsaya yeni girmiş şirketler de değil. Yıllar yılı kar ettiği halde temettü bile vermemiş bir şirketin fiyatının üç beş günde tırmanıp gitmesinin altında yatan ne olabilir? Manüpilatif işlemler mi söz konusu? Peki bunu kim yapıyor?

Bu sağlıklı bir fiyat oluşumu değil. Böyle bir ortamda bir bakan da çıkıp vatandaşı borsada yatırım yapmaya çağırıyor.

Bakanın işi o piyasayı bir şekilde güvenilir, fiyatların sağlıklı oluştuğu, küçük yatırımcının zarar görmesinin önlendiği, daha açık bir ifadeyle küçük tasarruf sahibinin "ütülmeyeceği” bir piyasa haline getirme konusunda adım atmak. Siz borsayı bu hale getirin, “Borsa kumardır” sözünün zihinlerde silinmesini sağlayın yeter! Sizin göreviniz bu!

Diğeri yatırım danışmanlığına girer. Yatırım danışmanlığı da öyle “Hadi şunu yap, bak orada kazanç çok” denilecek kadar sıradan bir iş değildir.

KÜÇÜK TASARRUF SAHİBİ ÇOK DİKKATLİ OLMALI

Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, hani "Paran var mı, derdin var" denilir ya, biraz da o durum... Üç kuruş tasarruf edebilen de dertli. Bu durumdakiler hem enflasyon karşısında bu tasarrufunun erimemesi için çaba gösteriyor, bunu sağlarsa bu kez de enflasyonun üstünde bir getiri elde edebilir miyim, diye uğraşıyor. Seçeneklerden biri de hiç kuşku yok ki hisse senedi. Ama borsa öyle gözü kapalı girilip üç beş günde paranın ikiye katlanacağı bir yer değil. Bu olmaz değil, olabilir. Ama unutulmasın ki çok kazanç beraberinde büyük risk de getirir. Hele hele son dönemde yaşananlara bakınca bu riskin daha da arttığı görülüyor. Küçük tasarruf sahibi borsada yatırım yapacaksa dersini iyi çalışmak zorunda. Son vagona atlamak çoğu zaman zarar etmek demektir. Hem de öyle böyle değil; enflasyonun altında getiriden söz etmiyorum, anaparanın bir kısmını kaybetmekten söz ediyorum.

■ Hisse senedi iyi bir yatırımdır; ama doğru hisse senedi ve doğru zamanlamayla.

■ Siyasetçilerin önerilerine kulak vererek zamanlama tayin edilmez.

■ Hisse senedine gözü kapalı yatırım yapılmaz.

■ Borç parayla borsaya girilmez.

■ Vadesi olan, yani belli bir tarihte kullanılması gereken parayla hisse senedi alınmaz.

■ Alınan hisse senedinin fiyatı zaman zaman düşebilir, ilk düşüşte panik halde satış yapılacaksa hisse senedi yine alınmaz, alınmamalıdır.

En iyisi tabii ki bu konuyu çok iyi bilen meslektaşlarımın yazılarını okumak; bankaların ve aracı kurumların yayımladığı raporları izlemek ve yukarıda saydığım temel ilkelere bağlı kalmak.

Tüm yazılarını göster