Beklenmeyen, bir anda ortaya çıkan, mevcut durumu ve geleceği olumsuz etkileyen, genelde önlem alınmakta geç kalınan durumlara ‘kriz’ diyoruz. Binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz depremin acısı tazeyken, bu hafta kriz yönetimi adımlarını konuşalım.
Doğal afetlerden siber saldırılara, döviz kurundaki/ faizlerdeki değişimlerden firma içi yolsuzluklara uzanan çeşitli alanlarda şirketlerimiz krizleri yönetmeye çalışıyor. Bu konuyu dört kriz aşaması etrafında ele alarak sistematik bir yaklaşım geliştirebiliriz:
BİR: KRİZ ÖNCESİ. Dört aşamanın en uzun, ama belki de en pasif geçirdiğimiz kısmı. Birbirini izleyen, yeknesak günler… Ta ki kriz kapıyı çalana kadar. Bu dönemde yapmamız gereken şey, ne zaman geleceği meçhul krizlere hazırlık. Nasıl mı? Üç temel faaliyetle. Birincisi, tetikte olmak. Muhtemel risklerimizi ortaya koyup bunlara hazırlanmak. Elbette her riski öngörmek mümkün değil. Ancak, işletmeniz fay hattı üzerindeyse, patlayıcı/ yanıcı malzemeler üretiyorsanız yahut jeopolitik karışıklık yaşayan ülkelerde iş yapıyorsanız bazı gelişmeleri bekleyebilirsiniz. İkincisi, tedbir almak. Bilinen riskleri azaltacak bazı adımlar atabilirsiniz. Örneğin yapı güçlendirme, iş güvenliği eğitimi yahut alacak sigortası gibi. Üçüncüsü, plan yapmak. Kim, ne zaman, ne yapacak gibi soruları yanıtlayan bir çerçeve çizmek.
İKİ: KRİZ ANI. Dört aşamanın en kısa, ama en travmatik olanı. Hastalığın akut kısmı. Kriz gelip çattığında üç adımı hızla uygulamak gerekir. Birincisi, durumu değerlendirmek: Ne ile karşı karşıyayız, kim tehdit altında, hangi çözüm planını devreye alıyoruz? İkincisi, hazırladığımız planları uygulamaya başlamak. Tabii bunu yaparken oluşan yeni şartları değerlendirmek ve paniğe kapılmamak şart. Eski Dünya Ağırsıklet Boks Şampiyonu Mike Tyson’un çok sevdiğim sözüdür: ‘Yüzünün ortasına yumruğu yiyene kadar herkesin bir planı vardır’. Üçüncüsü, paydaşları bilgilendirmek. Yardım isteyeceğimiz devlet yetkilileri, risk altındaki çalışanlarımız/ tedarikçilerimiz/ müşterilerimiz veya bilgi almak isteyen genel kamuoyu ile net bir iletişim şart.
ÜÇ: KRİZLE MÜCADELE. Hastalığın kronik aşaması. Bu süre, duruma göre kısa da uzun da olabilir. Siber saldırıda günlerden, doğal afetlerde haftalardan, salgın hastalıklarda aylardan bahsedebiliriz. Bu ‘olağanüstü hal’ aşamasını doğru yönetmek için esneklik, ehliyet ve inisiyatif alabilen ekipler şart. Ancak çeşitli araştırmalar ‘iş dünyası liderlerinin yüzde 95’inin krizle mücadele kabiliyetlerinin iyileştirilmesi gerektiğini düşündüğünü’ gösteriyor.
DÖRT: KRİZİN ÇÖZÜMÜ. Hastalığın nekahet aşaması. Hayatın adım adım normale döndüğü, yaraların sarıldığı dönem. Bu aşamada atılacak kritik adımlar hasar tespitinin yapılması; doğrular, eksikler ve yanlışları açıklayan kriz sonrası raporunun (post-mortem) hazırlanması ve krizden etkilenenlerin (çalışanlar veya operasyonlar) ihtiyaçlarının giderilmesi.
Şirketlerimize az, iyi yönetilen ve mümkün olduğunca hasarsız krizler diliyorum.
Bu vesileyle, depremde kaybettiğimiz vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.