Aşı dağıtımı beklenildiği kadar hızlı olmasa da, bir çok ülke de mutasyonlar başlasa da küresel ekonomi toparlanmaya başladı. Ancak bu toparlanma dengeli değil. Gelişmiş ekonomiler krizden hızla çıkarken, onlarca gelişmekte olan ülke aynı performansı gösteremiyor. Bizim de dahil olduğumuz birçok ülkede fertlerin gelirleri dolar bazında azalıyor, yani bir grup ülke hep beraber yoksullaşıyoruz. IMF’nin tahmine göre 2022 sonu itibariyle dünyadaki toplam kişi başına gelir kriz öncesindeki seviyenin yüzde 13 altında olacak. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran yüzde 22’ye ulaşacak.
An itibariyle küresel ekonominin kutup başlarındaki görünüm homojen değil.
- ABD krize karşı parayı konuşturan ülkelerin başında yer alıyor. Geçen yılki teşvik ve desteklerin ardından Biden de 1.9 trilyon dolarlık kurtarma paketi ile işe başladı. Halka çekler dağıtıldı; faizler indirildi; tahviller alındı; sistem likit tutuldu. Böyle olunca da ekonomi hızla toparlandı. Bank of America’ya göre bu yılki büyüme yüzde 6.5’i bulabilir. Dünyanın en büyük ekonomisindeki büyüme bu yılla da sınırlı kalmayacak, 2022’de de devam edecek. Bu arada enflasyon görünümü de Avrupa ve Japonya’ya göre daha iyi. Bu gidişle 2022’de normale dönüş başlayabilir. Sonrası ise bizlerin sorunu. Görünen o ki ABD kendisini kurtardıktan sonra 2013 Mayıs sendromunu dünyaya yine yaşatacak.
- Avrupa pandemiden ABD’ye göre daha fazla etkilendi. Artan belirsizlik ve bozulan işgücü piyasasının etkisi tüm kıtada hissedildi. Pandemi Avrupa’da daha önce başladı ve ekonomiler ABD’ye göre daha uzun süre kapalı kaldı. Pandemide en çok zarar gören sektör olan turizmin bazı Avrupa ekonomilerindeki ağırlığının fazla olması sıkıntı yarattı. Avrupa’da küçük ve orta ölçekli işletmelerin ağırlığı ABD’ye göre daha fazladır. Bu işletmeler pandemiden daha olumsuz etkilendiler. Hal böyle olunca ekonomileri geçen yıl yüzde 7.5’e yakın daraldı. Bu yıl ise yüzde 3.5 ile ABD’den çok daha yavaş büyüyecek.
- İngiltere ise en şansız olandı. Pandemiye tepkisi yanlıştı. Önce kararsızlık yaşadı, sürü bağışıklığına oynadı. Sonra artan vaka ve ölüm oranları karşısında panikledi; strateji değiştirdi. Bu kararsızlık pahalıya mal oldu, vaka sayısı hızla arttı. Nüfusa oranla en fazla vaka ve ölüm oranının görüldüğü birkaç ülkeden biri oldu. Yetmiyormuş gibi önce iki ve ardından üçüncü dalgayla karşılaştı. Mutasyona uğramış virüsün ilk görüldüğü ülkelerdendi. Brexit şokunu sindirmeye çalışırken COVID-19 şokunu da yedi. Büyük ekonomiler arasında yüzde 10’a yakın daralma ile en fazla GSYH kaybına o uğradı. Üstüne, kredi notu iki defa aşağı çekildi. Aşılamada hızlı ilerliyorlar ama 2021 üçüncü çeyrekten önce büyümede güçlü bir toparlanma göremeyebilir.
- Japonya’da değişen bir şey yok. Ne yapsalar olmuyor. Yaşlı ülke Japonya son 30 yılda olduğu gibi büyüme sorunu yaşamaya devam ediyor. Bu yıl diğer tüm ekonomiler gibi o da büyüyecek ama büyüme oranının ABD ve Avrupa ekonomilerinin altında kalacağı tahmin ediliyor. Oysa ekonomiyi canlandırmak için cömert davranıp, dünyanın parasını ortaya dökmüşlerdi. Ekonominin büyüme potansiyeli sorunlu ve kısa sürede düzeltmek çok zor.
- Ama Çin öyle değil. Japonya ne kadar büyüme potansiyeli açısından sorunlu ise Çin de o kadar büyümeye yatkın bir ekonomi. Bütün dünyanın daraldığı 2020’de Çin’in yüzde 2.5’e yakın büyüdüğü tahmin ediliyor. Bu yıl ise yüzde 8’i aşabilir. Ekonomi geçen yılın son çeyreğinde pandemi öncesindeki seviyesine ulaşmıştı. Salgın Çin’de başladı ama salgınla ilk onlar baş etti. Hem de kısa sürede. Dünya aşı yarışına girdi, Çin aşıları aşağılandı ama Türkiye de dahil bir çok az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke çareyi daha ucuz ve bulunabilir olan Çin aşısında buldu. Bence aşı yarışının açık ara galibi onlar. Basit, ucuz, ulaşılabilir ve hızlı. Çin de birçok ülke gibi hem parasal, hem mali teşvikte sınır tanımadı. Batı ekonomileriyle kıyaslandığında hala tüketim oranının düşük ve tasarruf oranının ise yüksek olmasının sefasını sürüyor. İhracat ekonomisi olması için herşeye sahip. Un var, şeker var, yağ var. Ayrıca ucuz işgücü var, kur desteği var, devlet teşviği var. Dünyanın liderlik sorunu yaşadığı dönemde bir de güçlü liderleri var. Ama olur da birgün Çinliler de batılılar standardında yaşamaya ve tüketmeye başlarlarsa, ne olur acaba?
- Hindistan’ı çözemedim. Bazı insanlar şifa ve huzur bulmaya Hindistan’a kaçıyorlar ama bu ülkede ortalama yaşam süresi birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ekonominin çok altında. Ortalama bir Hintli bir Çinliden 5-6 yıl ve bir Türkten ise 7 yıl daha az yaşıyor. Batılılarla karşılaştırmaya gerek bile yok çünkü arada büyük uçurum var. Öte yandan hakkını vermek lazım, pandemi ile mücadelede herkesin beklediğinden çok daha başarılıydılar. Ekonomide ise bu yıl çift haneli büyüme bekleniyor. Alkışlanacak bir performans ama Hint ekonomisi son 2 yılda öyle daraldı ki, çift haneli büyümeye rağmen pandemi öncesindeki düzeyleri yakalayamayacak. Tipik bir Hindistan çelişkisi.
- Latin Amerika her zaman olduğu gibi. Bu kıtada yaşamak kolay değil, çok riskli. Dünyada borç krizi patlasa en katı hali orada yaşanır. Ekonomik krizler en çok bu kıtayı acıtır. Siyasi istikrarsızlık yaşamın bir parçası olmuştur. Pandemiden de en fazla onlar etkilendiler. Toparlanmaları zor olacak. Sırtını ABD gibi dev bir pazara dayayan Meksika’yı ayırmak lazım. Onların modeli basit; ABD’de pişecek, Meksika’ya da düşecek.