Krizde zorlu ama zorunlu tercih

Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ

Her geçen hafta Covid-19’un yüksek bulaşıcılık nedeniyle diğer salgınlardan çok daha derin ve yaygın etkilerinin olacağı yönünde belirtiler artıyor. Üstelik ulaşım yasakları ve sosyal izolasyon ile tetiklenen bu süreç ülkeleri toplumun sağlığı ile ekonomik durgunluk arasında zorlu bir tercih yapma durumunda bırakıyor. Ancak sağlık için alınan önlemlerin ekonomiyi çökertmesinden de, sonuçta önlemler için gereken finansmanı zora sokacağı için korkuluyor. Yani bir tür kısır döngü söz konusu, dünya ekonomisi üzerinde virüs krizinin etkilerinin 1.5 yıl süreceği, bu arada küresel büyümenin yarıya düşeceği, işsiz sayısının da 25 milyon artacağı öngörülüyor. Bunun Türkiye’deki izdüşümünün ise daha olumsuz olacağı, büyümenin küçülmeye dönüşeceği, 1 milyon yeni işsiz olacağı beklentisi var.

Zıtlaşan iki farklı sürecin yol ayrımındayız

Son olarak Goldman Sachs’ın küresel 1500 yatırımcı ile video konferans yoluyla paylaştığı analizler küresel büyümenin 30 yılın en düşük düzeyi olan %2 civarına ineceği, bu arada S&P 500 endeksinin %15-20 küçüleceği, borsaların ancak yılın ikinci yarısında toparlanmaya başlayacağı, Çin ekonomisindeki etkilerin ham madde ve küresel tedarik zinciri üzerinde son derece olumsuz etki yapacağı ve bunun düzelmesinin en az altı ay alacağı, petrol fiyatı geriliminin de küresel krize yeni bir boyut katacağı, ancak hükümetlerin kapsamlı müdahalesi ile piyasaların istikrarının sağlanacağı yolunda. Buna karşılık küresel düzenin 2008 finans krizinden ve hatta 1929 büyük buhranından daha kötü bir krizle karşı karşıya olacağını ve bütün taşların yerinden oynayacağını öngörenler de az değil. Asgari tüketimin ve sağlık, eğitim gibi kamusal ihtiyaçların serbest piyasa kurallarıyla çözülemeyecek nitelikte olduğu ortaya çıkıyor. Kesin olan şu ki yakın gelecekte hükümetlere çok büyük iş düşüyor ve politikalarda hata payı asgaride tutulmalı.

Karantina/ evde izolasyon kararının ve bunun uzun süre devamının ekonomiye, ulaşımla başlayan kartopu etkisi ile büyük zarar vereceği ortada. Hem salgını önleme, hem de ekonomiyi canlı tutma, bağdaşması ve senkronize edilmesi neredeyse imkansız iki farklı süreç. Umarız enfeksiyon ve ölüm sayısında, tedavi ve çok yoğunlaşan tıbbi araştırmalar sayesinde, en kısa sürede bir azalma oluşur ve ekonomik tahribat sistemik bir deprem yaratmayacak bir etki ile .sınırlı kalır. Şu sırada ekonomi cephesinde yapılabilecek olan, büyüyen durgunluk (resesyon) tehlikesi nedeniyle sakıncaları ve enflasyonu tetikleme özelliği minimuma inmiş olan kamu harcaması, parasal genişleme ve emisyon aletlerinin kullanılmasıdır ki küresel çapta yapılan da budur. Hem bu suretle iki bağdaşmaz süreç arasında bir uyum koridoru da açılmış olur: Bir yandan halkın sağlığı azami nispette korunurken diğer yandan eve kapanmak zorunda kalan çalışanların ve sayısı artacak işsizlerin (ve ailelerinin) asgari geçim koşulları, dolayısıyla belirli bir tüketim düzeyi sağlanmış olur.

Politika öncelikleri

Birinci öncelik 6-10 hafta olarak tahmin edilen en kritik dönemin en az can kaybıyla atlatılması. Salgın gibi toplumları bütün katmanlarıyla saran pandemik krizlerde kamu kaynaklarının sağlığa ve iş gücü ile hane halkının ayakta kalmasına yoğunlaştırılması gerekir. Bunun için şirketlere istihdam maliyeti desteği sağlanarak işten çıkarmaların önü alınmalıdır. Kısa çalışma ödeneği arttırılmalı, işsizlik fonu amaç dışı kullanılmamalıdır. Elektrik, doğal gaz ihtiyaçları sübvansiyone edilmeli, bunlar üzerindeki vergiler düşürülmelidir. Temel ihtiyaç maddeleri ve temizlik ürünlerinde karaborsa önlenmelidir.

Bu önlemlerin finansmanı için bütçede revizyon ve ödenek aktarımı ile bir fon oluşturulması, kamu özel ortaklığı modelindeki orantısız kamu riskinin azaltılması ve bu projelerdeki döviz yükümlülüklerinin TL’ye dönüştürülmesi düşünülebilir. Fonun yetersiz kalması durumunda, TCMB’nin kaynaklarına başvurulmasından da kaçınılmamalıdır.

Tüm yazılarını göster