Koronavirüs krizinde ülkenin önceliği salgının fazla can almadan önlenmesi; ekonomi yönetiminin önceliği ise firmaların yaşatılması ve istihdamın korunması olmalı.
Bu bela bittiğinde nasıl bir tablo ortaya çıkacak? Kovid-19 mu yoksa 2008 krizi mi ekonomiler üzerinde daha ağır hasar yapacak? Koronavirüs krizi 2008’e göre çok daha dramatik, çünkü herşey bittiğinde geride kaybettiğimiz binlerce can ve onların dinmeyecek acısı kalacak. Bu açıdan karşılaştırılması mümkün olmayan iki ayrı vaka. Ekonomilere etkisi itibariyle ise bazı noktalar öne çıkıyor. Her ikisinde de borsalar çöktü, sektörler sarsıldı, ekonomiler resesyona sürüklendi. 2008’de ekonomiler çökmüştü, 2020’de ise kapandı. Dünyanın fabrikası Çin’den başlayan krizde küresel tedarik zincirinin halkaları koptu. Oysa 2008’de böylesi bir kopuş yoktu.
2008’i ekonomilerdeki kırılganlıklar tetiklemişti. 2020 ise dış şoktan kaynaklandı; Wall Street’te değil Çin’deki bir hayvan pazarında başladı. 2008’den farkı bu krizin ne kadar süreceği az çok belli. 12 yıl önce tünelin ucu uzun bir süre görülememişti ama 2020’de görülüyor ya da en azından tahayyül edilebiliyor. 2020’de de pek çok ekonomi resesyonu tadacak ama öncekilere göre daha kısa süreli olacak. Birkaç ay sonra salgın sona erdiğinde üretim başlayacak ve ilk yarıda daralan ekonomiler ikinci yarıda hızla toparlanacaklar.
2008 krizinde küresel ekonomi yüzde 1.8 daralmıştı. ABD’de 8.7 milyon kişi işsiz kalmıştı. Türkiye 2009’da yüzde 5 daralmış; işsiz sayısı bir milyon artmıştı. Çok muhtemeldir ki bugün de ekonomi daralacak; isşiz sayısı artacak. Ancak yıllık bazda daralma boyutu ve işini kaybeden sayısı daha düşük olabilir. Çünkü resesyonda kalma süresi daha kısa olabilir.
Seyahatten eğlenceye, dayanıklı tüketimden giyime kadar bir çok harcama iptal ediliyor. Ancak salgının bertaraf edilmesiyle yaşam normale dönecek ve ertelenen harcamaların önemli kısmı tekrar yapılacaktır. Dolayısıyla sert daralmanın ardından tüketim eğilimi normal patikasına oturabilir. Sınırların kapatılması ile duran ticaret tekrar başlayacaktır. 2008 krizinde bu normalleşme uzun zaman almış, 2009’da dünya ticareti yüzde 10’un üzerinde daralmıştı.
Bunlar rahatlatan makro öngörüler. Ancak mikro ölçekte o kadar rahatlatıcı değil. Krizi daha derin yaşayanlar var. Havacılık, turizm, yeme-içme, eğlence gibi sektörlerin toparlanmaları daha sancılı olabilir. Bunlar gençlerin istihdam edildiği, ithal girdisi düşük olan ve döviz kazandıran sektörlerdir. Korona aylarında desteklenmeleri gerekir. Sağlam bilançosu olan ancak uçuşların durması, sınırların kapanması, evde kalma çağrısı ile finansal zorluğa giren şirketleri yaşatmak lazım. Eğer bunlar önümüzdeki birkaç ayı hükümetlerin sağlayacağı koltuk değnekleri ile atlatabilirlerse ciddi bir toparlanma onları bekliyor. Bazılarının devlet desteği olmadan bu süreci atlatmaları zor.
Öldürmeyen kriz güçlendirir. 2001’de batmaktan kılpayı kurtulan müesseseler daha sonra toparlanmış ve iyi değerlemelerle ortak bulmuşlardı. Ülkenin önceliği salgının fazla can almadan önlenmesi; ekonomi yönetiminin önceliği ise firmaların yaşatılması ve istihdamın korunması olmalıdır.