Kriz sonrasına düşünceler

Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ

Yeni normal mi dersiniz yoksa anormalin normale dönüşü mü veya oluşan yeni koşullara uyum mu dersiniz, ne derseniz deyin ortalık artık eskisi gibi değil ve buna karşı çıkmaya çalışmanın da hiçbir anlamı yok.

İyi de bildiklerimizi unutup yeni bir şeylerin peşinden mi gideceğiz?

Kuşkusuz hayır…

Amma ve lakin bildiklerimizi akılda tutarak onlara yeni bir şeyler eklememiz ve bilgi dağarcığımızı, oluşan yeni durumlarda gereksinim duyacağım bilgilerle zenginleştirmemiz ön şart olarak ortada duruyor.

Her şeyin başında iletişim gelir derim…

Ne yaparsanız yapın, ister kişisel olsun isterse kurumsal, isterseniz sinemaya gitmeye karar verin isterse kurumsal yönetici bir iş yapmaya karar versin altında, üstünde, yanında, karşısında inanılmaz genişlikte bir iletişim yumağı yatar.

İşte bu nedenledir ki alıcı ve satıcının genelde yüz yüze olamadığı dış ticaret işlerinde iletişimin önemi çok daha ileri düzeydedir. Hele kısıtlamalarla dolu şimdiki zamanlarda bunun önemi daha da artmaktadır.

İletişim dediğimizde sanmayalım ki sadece bizim söyleyeceklerimizi kastediyoruz. Gözümüzü kulağımızı dört açıp küresel çevrede neler döndüğünü ve bu internet denilen fenomen ile sosyal medya denilen şeytanın yaydıklarını duymaya ve anlamaya çalışmalıyız. Krizi izleyen zamanlarda, mevcut ve olası müşterilerle teması sıkı tutma gerekliliğini daha önceki sohbetlerimizde de ifade etmiştim. Bugün bunu bir basamak daha ileri götürüp, iletişim kurduğumuz mevcut ve olası müşterilerle yapacağımız iletişimlerde, güven unsurunu öne çıkartmamız gerektiğini belirtmek istiyorum.

Tedarik zincirlerinde oluşan aksamaların getirdiği tedirginlikler, tedarikçi çeşitlendirmesini ve tedarik zincirlerinin farklı ülkelerden tedarikçilerle takviye edilmesini ve hatta biraz maliyet arttırıcı olsa bile yerel tedarikçilerin de devrede tutulmasını devreye aldı.

İşte bu nedenledir ki mevcut ve olası müşterilerle teması sıkı tutma gerekliliği çok amma çok daha fazla önemlidir.

Biz ihracatçılar da kendi tedarik zincirlerimizi ne kadar çeşitli ve çalkantılara karşı korunaklı bir duruma getirebilir ve bunu da mevcut ve olası müşterilerimize, onların güvenini sağlayabilecek bir şekilde iletebilirsek, işlerimizi sürdürülebilir bir ortamda tutabilme şansımız o kadar yüksek olacaktır.

Acaba demeyelim…

Türkiye coğrafi konumu ve üretim yeterlilikleri açısından alternatif tedarik kaynağı olmaya son derece elverişli bir durumdadır. Yeter ki bizler bir fırsatçı gibi değil fakat sürdürülebilir bir ilişki peşinde olan, dirayetli iş insanı davranışı ile piyasalarda olalım.

Türk ihracatçısının küresel pazarlarda edinmeye başladığı iyi yer çok açıktır.

Özal dönemi sonrası ortaya çıkan bazı kendini bilmez kapkaççıların yarattığı olumsuz etkileri silmek biraz zor olmuş olsa da Türk ihracatçısı bugün birçok sektörde kendisini kanıtlamış bir durumdadır.

Şeffaf, ikna edici ve güven veren bir iletişim ile kurulacak ve sürdürülecek her ilişki, ihracatçılarımıza sağlam basabilecekleri pazarlar getirecektir.

Kuşkusuz işletmemizi ve kendi ekonomimizi korumamız gereklidir.

Ancak işletmemizi koruyacağız derken bilinçsizce alacağımız aşırı ve anlamsız önlemler bizleri piyasalardan uzaklaştırabilir.

Gözümüzü kulağımızı dört açıp, mevcut ve olası müşterilerimizle bu ortamda işletmemizi aşırı riske sokmadan nasıl ilerleyebileceğimizi araştırıp öğrenelim.

Devlet ihracatçılarımızın önünü açmak için, özellikle pazarlama konularında bir dolu yeni önlem alıyor ve destek getiriyor.

Ticaret Bakanlığı sitesinden bunları izleyelim ve uygulamaya almaya çalışalım.

Tüm yazılarını göster