Piyasalarda yaşananları geçmiş vakalarla karşılaştırırken detaylara hakimiyetin önemli olduğunu düşünüyorum. 130 dolara yükselen petrol ile beraber 1970’lerde yaşanan stagflasyon görüşü petrolün 68 dolara gerilemesi ile gücünü yitirdi. Zaten bu sütunda da pek çok kez işlediğim ve tekrarlamayacağını iddia ettiğim stagflasyon senaryosunda 1970’ler ve 2022 arasında çok net farklar vardı. SVB adlı bankanın iflası ve hemen ardından bir süredir sorunlar yaşayan Credit Suisse’in yeniden gündeme gelmesi ile beraber bu kez de Lehman krizi ve 2007/08 dönemi akıllara geldi. Öyle ki Fed’in faizleri yükseltmesi ile beraber oluşan, ki bu ABD’ye özgü bir durum değil, kağıt üzerindeki 640 milyar dolarlık zararın sistemi çökerteceğine dair beklentiler oluştu.
Öncelikle 2008 krizinde 2 bacak olduğunun altını çizmek isterim. Ciddi sorunlar yaşayan reel emlak sektörü ve bu sektörden gelecek nakit akışları üzerine inşa edilen kredi/türev ve teminat menkulleri. Dahası bu menkullerin önemli bir kısmı banka bilançolarının dışında gölge bankacılık olarak tabir edilen paralel yapıda tutulduğundan ne yatırımcılar, ne kamu otoriteleri ne de denetçiler gerçek durumu bilmiyordu. Bugün ise SVB’nin hızla artan mevduatına karşı kar etmek için aldığı ABD tahvil ve mortgage menkullerini hedge etmemesi ve mevduat çıkışları ile sermayesini kaybetmesi gibi çok daha temel bir sorun ile karşı karşıyayız. Çok tipik bir "bank run/ banka paniği" yaşandı. Bu sorunun tek bir banka ile sınırlı olmasını beklemek fazla iyimserlik olur. Ancak tüm sistemi çökertmesini beklemiyoruz. Büyük bankalarda ise böyle bir sorun şu anda söz konusu değil.
Credit Suisse ise elbette çok daha farklı bir sıklette. Ancak bu bankadaki sorun kötü yönetimden kaynaklanıyor ve yeni bir gelişme değil. Bu nedenle krizin 2008’e dönüşmesi düşük bir ihtimal. Ancak ekonomiye hiç bir etkisi olmayacak demek de doğru olmaz. Küçük bankalardan büyüklere doğru bir mevduat akışı başlamış durumda. Hafta içinde Bank of America’ya 15 milyar dolar girdiği raporlandı. Bu durum küçük bankaları hem mevduat oranlarını artırmaya zorlayacaktır hem de kredilerini daraltacaktır. Şayet mevduat oranlarında artış olmaz ise alternatif piyasalara yani para piyasası fonlarına vs kaymalar söz konusu olacak. Dolayısı ile Fed’in dışında etkenlerle bir sıkılaşma göreceğiz. Pek çok banka sermayesini kuvvetlendirmek için hisse satmayı tercih edebilir ki bu durum cari hissedarları mutlu etmeyecektir. Önceki 10 yıllarda enflasyon tehdidi ile karşı karşıya olmayan Fed piyasaların yardımına koşmakta acele ediyordu. Bu kez böyle bir lükse sahip değil. Bu nedenle enflasyon ise mücadelenin sona erdiğini ilan etmeyeceklerdir. Ancak faiz artışlarının artık yavaşlayacağını kesin bir şekilde söyleyebiliriz.