Türkiye’nin kredi notunu artıran Fitch’in açıklamasını okuyunca ekonomimizin kaba bir resmi ortaya çıkıyor. Fitch not artışını döviz rezervlerindeki iyileşme, dolarizasyondaki azalma, cari işlemler açığındaki daralma ve mali konsolidasyon gibi gelişmelerle ilişkilendirdi ama yüksek enflasyon, hükümet borçluluğu özellikle kısa vadeli dış borçların seviyesi, yönetişim sorunları ve ekonomik büyümdeki yavaşlama gibi zayıf yönlere de dikkat çekti. Politik değişiklikler veya ekonomi politikalarındaki tersine dönüşlerin enflasyonist baskıları yeniden başlatabileceği ve makro-finansal istikrarı tehdit edebileceğini hatırlatma ihtiyacı duydu.
Her ne kadar yapısal reformlardan çok fazla söz edilmese de açıklamada rating kuruluşlarının nezdinde yabancıların Türkiye’ye kaygılarını ve varsayımlarını görebiliyoruz. Mesela Fitch kredi notunu artırırken, sıkı para politikası duruşunun, önemli mali konsolidasyon ve enflasyonu azaltma amacı doğrultusunda yapılacak asgari ücret artışı ile birlikte süreceğini ve iç talebi soğutmaya devam edeceğini düşünüyor. Aynı şekilde Türkiye’nin en büyük ticaret partneri olan AB'de öngörülen kademeli toparlanmanın Türkiye’nin net ihracatı destekleyeceğini var sayıyor.
Ama bir de yabancı yatırımcıların ve kredi derecelendirme kuruluşlarını ihtiyatlı davranmaya iten bazı “potansiyel tehlikeler ve zayıflıklar var.” Bunları da Fitch açıklamasında da görebiliyoruz. Mesela demiş ki;
- Mevcut ekonomik programın siyasi liderlik tarafından desteklenmeye devam edeceğini öngörüyoruz. Ancak, Türkiye'nin son dönemdeki tarihine, düşük faiz oranlarına en üst siyasi seviyede olan güçlü inanca ve çıkar gruplarının potansiyel direncine bakıldığında politika değişiklikleri riski devam etmektedir.
- Enflasyon seviyesinin hala yüksek olması nedeniyle para politikasının erken gevşetilmesi veya mevcut politika yöneliminin terk edilmesi enflasyonist baskıları yeniden başlatabilir. Dolayısıyla makroekonomik ve finansal istikrar ile ödemeler dengesi risklerini artırabilir.
- Dünya Bankası tarafından ölçülen yönetişim göstergeleri, son 10 yılda sürekli olarak kötüleşmiş olup, 'B' ve 'BB' gruplarına göre bir zayıflığı temsil etmektedir.
- ABD ve AB ile ilişkiler iyileşmiş olsa da Gazze ve Ukrayna savaşları gibi bölgesel ortamın oynaklığı ve aktif ve bağımsız bir dış politika sürdürme çabaları jeopolitik zorluklar getirmektedir.
Bu uyarılara rağmen cuma gecesi gelen not artışı her bakımdan olumludur. Daha yüksek kredi notu daha fazla ve daha uygun koşullarla borçlanma imkânı demektir; ülkeye sermaye girişlerinde artış demektir. Ama her not yükselişinden sonra altı çizildiği gibi bir ekonomi için başarı ölçütü en az BBB- notuna sahip olmaktır. Fitch not artışı ile ancak iki yıl öncesine dönmüş olduk, sırada dört yıl öncesi var ama hedef yedi yıl önce kaybettiğimiz nota dönebilmek olmalı. Fitch Türkiye’yi 2019 Temmuz’unda BB’den BB-‘ye ve ardından 2022 yılının şubat ayında ise BB-‘den B+’ya düşürmüştü. Türkiye Fitch’ten sahip olduğu BBB- notunu 27 Ocak 2017’de kaybetmişti. Dolayısıyla bizim için başarı ölçütü yedi yıl öncesine dönebilmektir. O seviyeye ulaşmak için ise notumuzun üç kademe daha artması gerekiyor.
Not ne zaman artar?
Fitch kredi notunda artış için neler olması gerektiğini de açıklamış. Bunların başında enflasyonda sürdürülebilir bir düşüşün sağlanması yer alıyor. Burada düşüşün sürdürülebilir olmasının altı çizilmiş. Dış rezervlerin daha da güçlenmesi ve dış finansman gereksinimlerinin azaltılması da not artışını tetikleyecek faktörlerden. Dış finansman gereksiniminin azalmasında da sürdürülebilir olmasına bakılıyor. Ve önemli bir diğer faktör ise yapısal tarafta yer alıyor. Kurumsal yapıyı ve yönetişimi yeniden inşa edecek olan reformların başlatılması Türkiye’yi daha yüksek kredi notuna taşıyacaktır.
Notumuz ne zaman düşer?
Bir de notumuzu aşağı çekecek faktörler var. Özetle diyor ki; erken bir politika gevşetmesi veya daha önce de yaptığımız gibi alışılmadık bir politika karışımına dönülmesi enflasyon baskılarını yeniden başlatabilir; makroekonomik ve finansal istikrarı tehlikeye atabilir. Yani “daha önce yaptığınız hataları yaparsanız notunuz artmaz düşer” diyor. Aynı şekilde uluslararası rezervlerde hızlı bir düşüş ya da rezervlerin içeriğinde önemli bir bozulma olursa notumuzun düşürülebileceğini belirtiyor. Genişleyen bir cari açık veya ekonomiye ve ekonomi yönetimine duyulan güvende sert bir azalış, bu tür bir bozulmayı tetikleyebilir. Notu aşağı çekebilecek diğer bir faktör ise iç politik istikrarın bozulması veya güvenlik durumu ya da uluslararası ilişkilerdeki bozulmalar olarak gösteriliyor. Çünkü bu tür gelişmeler de yakın geçmişte örnekleri görüldüğü gibi ekonomi ve dış finansman üzerinde olumsuz etkiler yaratabiliyor.
Tekrar başa dönersek; geleneksel politikalara yönelişin kredi derecelendirme kuruluşları tarafından olumlu karşılandığını biliyorduk. Politikalardaki normalleştirme ve ekonomideki dengelenme sürecinin sürdürülmesi halinde bu yılın geri kalan döneminde diğer kuruluşlardan da not artırımları görebiliriz. Mesela kasım başında S&P’den bir not artışı gelebilir. Ama bu olumlu mesajları her fırsatta veren rating kuruluşları söz konusu olan Türkiye olunca “politik değişiklikler veya ekonomi politikalarındaki tersine dönüşler enflasyonist baskıları yeniden başlatabilir ve makro-finansal istikrarı tehdit edebilir” gibi bir uyarıyı da açıklamalarına ekleme ihtiyacı hissediyorlar. Biz bile kurala dayalı ve öngörülebilir politikaların yerini, yakın geçmişte olduğu gibi kuralsız ve öngörülemez bir politika setinin almasından zaman zaman endişe etmiyor muyuz?