“Kredi notu arttı: Bu kadar düşük olması zaten garipti…”

Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI

Uygulanan programı IMF destekliyor, kredi notu bir kademe yükseliyor. Tüm bunlar bize gösteriyor ki, uluslararası kuruluşlar vatandaşın refahı ile ilgilenmiyorlar. 

Gayet iyi hatırlıyorum 2000 yılındaki sürüklenen kur politikasına destek veren IMF, Türkiye’yi de büyük bir krize sürüklemişti. Önerdikleri reçete, önce ekonomide biraz düzelme yaratmış, ardından muazzam çöküş gelmişti. Bu politikanın mimari olan Stanley Fischer, yıllar sonra bunu yanlışı bir makaleyle itiraf etmiş, ardından İsrail Merkez Bankası Başkanlığı’na geçmiş, sonra da Fed Başkan Yardımcılığı’na atanmıştı. Bu reçeteyle Türkiye’de iktidarın değiştiğini de hatırlatalım. Karanlık işler, karanlık adamlar.

Bugün de Türkiye’nin Avrupa’dan daha pahalı hale gelmesine sebep olan reçeteyi alkışlarla destekliyorlar. Kredi notları artıyor ama hala yatırım yapılabilir seviyenin çok çok altındayız. Bu arada IMF bu reçeteden vazgeçilmesin diye elinden geleni yapıyor. Şimdi gerçekten yabancılar ne düşünüyor bir göz atalım:

Geçen hafta uluslararası yatırımcıların katıldığı bir toplantıya akşam saatlerinde dahil oldum. Açıkçası küresel ölçekte bankacılık sistemine hakim olan Suudi Arabistan, Çekya, Hindistan'dan gelen bu yöneticilerle yaptığım görüş alışverişi, aklımdakileri pekiştirdi. 

“Bu reçetenin siyasi sonuçları olacak” 

Her şeyden önce Türkiye'de enflasyonun neden yükseldiği konusunda ekonomi yönetiminin tam bilgi sahibi olmadığını düşünüyorlar. Dolayısıyla baz etkisiyle sonbahara doğru düşecek olan enflasyona kanmayacaklarını ifade ediyorlar. Uygulanan para ve kur politikasının daha büyük istikrarsızlıklar yaratacağını söylerken "Mısır ve Arjantin'deki hataları tekrar ediyorsunuz" dediler. Dolayısıyla kısa vadeli olarak TL varlıklara girebileceklerini ama bunu yaparken bile yürekleri ağzında olacağını söylüyorlar. 

Ayrıca, uluslararası rezervlerin "kritik seviye" olarak tarif edilecek sınırın da altında olduğunu söyleyerek, böyle bir reçeteyle kredi alıp iş yapmanın mümkün olmadığını ancak yabancı firmaların Türkiye'deki iştiraklerine sermaye enjekte ederek çok ciddi para kazanabileceklerini söylediler. Özetle "kredi alacağına ana şirketten sermaye al daha iyi" diyorlar. 

Enflasyona gelince: Çekya 'dan gelen katılımcı "biz Prag'ı pahalı zannederdik, İstanbul Avrupa şehirlerini sollamış" diye serzenişte bulundu. AVM'lerdeki AB menşeli malların Euro cinsinden %30-40 daha pahalı olmasını da anlayamamışlar. "Almayalım diye mi yapıyorlar?" diye espri yapan da oldu. Açıkçası TÜFE'nin %70 civarında açıklandığını görünce Türkiye'nin Japonya'dan bile pahalı olduğunu anladılar. Bunun sebebini sadece bir önceki ekonomi yönetimine bağlamak kestirmecilik olur. 

Hala rezervleri tüketerek kuru tutmaya çalışan, TL işlemlerde sıkıyönetim uygulayan, KKM'den vaz geçemeyen bu yönetim de en az eskisi kadar sorumluluk sahibi. Atandıkları zaman büyük memnuniyet yaratan insanlar şimdi toplumun tepkisini çekmeye başladı. Mayıs ve Haziran enflasyonları sanırım bu gerginliği büyütecek. Kredi kartları ile ilgili atılan adımlar basına sızdığı için "1990'lara geri döndük" diyenler var. Tüm bunların siyasi sonuçları olacak gibi gözüküyor. 

Tüm yazılarını göster