Koronavirüs krizinin yönetiminde öncelik toplumsal sorunların çözümü olmak zorunda. Krizle mücadele doğrudan halka ve ailelere yönelik destek paketlerine dayanmak zorunda. Ortaya konacak paketlerin önceliği de toplumun en kırılgan, en hızlı ve en fazla etkilenecek kesimleri olmak durumunda.
Koronavirüs kriziyle ekonomik daralma ve durgunluk süreçlerinin ardından karşı karşıya geldiğimiz için yüksek işsizlik, yüksek enflasyon ve artan yoksulluk, toplumun kırılgan kesimlerini iyice genişletti.
Koronavirüs krizinin toplum kesimlerine etkisine resmi veriler üzerinden baktığımızda şu noktalara dikkat çekmek gerekiyor:
● Türkiye’de toplam hane sayısı 24 milyon. TÜİK’in kasım-aralık- ocak aylarının ortalamasını yansıtan verilerine göre 27.66 milyon kişi bir işte çalışıyor. Çalışanların 2.56 milyonu ücretsiz aile işçisi. Kendi hesabına çalışanların sayısı 4.56 milyon, işverenler 1.27 milyon. 19.27 milyon kişi de ücretli ve yevmiyeli olarak çalışıyor.
● İşinden bir ücret ve gelir kazanarak çalışanların sayısı ile hane sayısı neredeyse eşit. Buna göre bir kişinin işten çıkartılması veya iş gelirini kaybetmesi demek, bir ailenin gelirden yoksun hale gelmesi, hayatını sürdürme sorunu ile karşı karşıya kalması demek.
● Bu durum işten çıkarmaların önlenmesinin, işini veya iş gelirini kaybedenlere hızla geçim desteği imkanları sağlanmasının ne kadar hayati bir sosyal sorun olduğunu gösteriyor.
● 28 milyon istihdamın 4.64 milyonu kamuda çalışıyor. Bunların, en azından bu aşamada işlerini kaybetmeyeceğini kabul edebiliriz. Özel sektörde çalışan yaklaşık 23 milyon kişinin işini veya iş gelirini kaybetme riski var.
● Özel sektördekilerin 8.94 milyonu kayıtdışı, yani bir sosyal güvenceleri yok. Özel kesimde ücretli veya yevmiyeli olarak çalışan 14.6 milyon dolayındaki emekçinin 3.19 milyonu kayıtdışı. Bu kesimin kriz karşısında en savunmasız kesim olduğunu söylemek yanlış olmaz.
● İşyeri büyüklüklerine göre baktığımızda başta 10 ve daha az kişinin çalıştığı işyerleri olmak üzere 50’nin altında çalışanı olan küçük işletmelerde iş kaybı riskinin yüksek olduğu görülüyor. Aralık dönemi verilerine göre 10 ve daha az kişinin çalıştığı işletmelerdeki bir yıllık istihdam kaybı 227 bin, iki yıllık kayıp ise 877 bin kişi.
● Küçük işletmelerdeki iş kaybı hem ücretli çalışanları, hem de işveren, esnaf ve ücretsiz aile çalışanlarını etkiliyor.
● Küçük esnaf ve imalatçılar ile bu işletmelerde çalışanların gelir kaybının telafisi bu sürecin öncelikli adımlarından biri olmak durumunda.