Eskiden yemek masalarında yapılan sohbetler “online” a taşındı. Biz de NGN Yönetim Kurulu Başkanı İnanç Erol’un ev sahipliğinde Dünya Genel Koordinatörü Vahap Munyar ve Milliyet Ekonomi Müdürü Şükrü Andaç’la birlikte iş insanları ile sanal ortamda buluşup konuşuyoruz. Pek çok konunun açıklıkla konuşulduğu keyifli ve ışık tutucu sohbetler oluyor. Aldığım notlara baktım neler söylenmiş diye; aktarayım:
■ İyimserler var. Diyorlar ki, “Normalleşme sürecinde hızlı bir adaptasyon olacak. Yıl sonuna kadar kayıpların büyük bir kısmı telafi edilebilir.” Ama daha ihtiyatlılar da var. “Herkes zarara uğradı. Bir bedel ödenecek. Bu iş kolay bitmeyecek” diyorlar. Veriler açıklandıkça ve hasarlar ortaya çıktıkça ikinci görüş daha ağır basıyor.
■ İş yapma şekilleri değişiyor. Vardiyalar değişecek, yemekhane ve servislerin kapasiteleri azalacak, yani üretim daha maliyetli olacak.
■ Krizin süresi konusunda ise görüşler farklı. Birçok ülkede önlemler gevşetilmeye başlandı. Bir-iki hafta içinde yenileri eklenecek ama kriz sürüyor. Öngörüsüne güvendiğim bir profesyonel “Karantina Mayıs sonu gibi biter ama 2019 sonuna dönüş en az 4 çeyrek alır,” derken bir başka büyük şirket CEO’su “12 aydan önce bitmez, 18 aydan uzun sürmez” diyor. Evet, belki “V” şeklinde bir toparlanma olacak ama V’nin sağ kuyruğu yataya yakın ve oldukça uzun olacak gibi. Yeni salgın olasılığını ise akla getirmek bile istemiyoruz ama çok korkuyoruz. Bir sanayicimizin dediği gibi “gel-git”leri bol bir dönem bekliyor bizi.
■ Önemli belirsizlik, artan mali açık ve döviz ihtiyacı karşısında hükümetin ne yapacağına ilişkin. Para politikasını fazlasıyla kullandık. Maliye politikası da kullanıldı ama daha gidecek yer var mı? Yeni vergiler konulur mu? Varlık vergisi benzeri bir vergi gelir mi? Kafalarda bu sorular var. Binlerce kişiye istihdam sağlayan bir işadamı “Hükümet iş dünyasını zora sokacak bir adım atmaz” diyor. Sermaye kontrolüne yönelik adımın ise sermaye girişini keseceği endişesi yaygın. Peki, bütçe için para; borç ödemeleri ve ithalat için döviz nereden gelecek? Para ve maliye politikasında manevra alanı kalmamışsa dış kaynak bulmak lazım. Dünyada likidite bollaşıyor, faizler düşüyor ama bize yaramıyor. CDS’lerimiz çok yüksek. Vadesi gelen borçların ancak bir kısmı döndürülebiliyor. Geriye çokuluslu kuruluşlar kalıyor, mesela IMF. Hükümetin siyaseten IMF ile bir düzenlemeye gitmesi zor ama “imkansız değil” diyenler de var. “IMF’den borçlanmak sadece kaynak getirmez aynı zamanda piyasalardan rahat borçlanmayı sağlar” deniyor. Ben yine de IMF’nin uzak olasılık olduğunu düşünenlerdenim.
■ Öne çıkacak sektörler konusunda fikir birliği var: Teknoloji, sağlık ve gıda. Turizm ise dönemin kaybedenlerinden. Toparlanma zaman alacak gibi. Sektörde yatırımı olan bir işadamı “Yılda yüzde 3 dolayında istikrarlı büyüyen bir sektördü. Şimdi güneş ve kültür devam etse de önemli payı olan konferans ve iş turizmi kesildi” diyor. Bir zamanlar otellerde yapılan toplantılar “zoom”a kaydı. Bir diğer önemli yatırımcının dediği gibi: “Otelleri açalım ama yabancı turist getirecek uçak yok.” Turizm döviz kazandıran önemli bir kaynak. Birçok sektörle etkileşimi yüksek. Rekabet avantajımız olan bir sektör. Çoğu genç milyonlarca kişiye istihdam sağlıyor. Desteklenmesi gerekiyor.
■ Krizlerde hep aynı şey olur. Önce varlık fiyatları düşer, şirketler ucuzlar. Sonra el değiştirmeler başlar. Bu defa da aynısı olacak. Zaten sorun yaşayan Türk grupları satmaya başlamışlardı. Öte yandan aynı değer kaybını Avrupa’da birçok şirket yaşıyor, dolayısıyla onlar da potansiyel hedef. Krizden güçlü çıkan gruplarımız uygun varlık alımları neden yapmasınlar?