Koronavirüs günlerinde köyde yaşam

Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN

Bir kaç gündür Afyonkarahisar’ın Sinanpaşa İlçesi’ne bağlı Güney Köy’deyiz. Köy dediğimize bakmayın, 2012 yılına kadar burası beldeydi ve belediyesi vardı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2011 yılında yaptığı adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarında beldenin nüfusunun 1877 olduğu tespit edildi. Belde statüsünü kaybedecekti. Yakındaki 231 nüfuslu Çalışlar Köyü ile birleşme kararı alındı. Çalışlar Köyü’nde yapılan halk oylamasında birleşme kararı çıktı. Bu karar Güney Belediye Meclisi tarafından kabul edildi ve Çalışlar Köyü, Güney’in mahallesi oldu. Buna rağmen, Güney Beldesi köy yapıldı. Belediye kapatıldı.

Güneyliler 2012 yılında hukuki süreci başlattı. Mahkeme, temyiz süreci derken 6 yılın sonunda 2018’de yargı kararı ile Güney’in belde olması kabul edildi. Güneyliler haklı çıktı. Geçen yıl Yerel Seçim öncesinde 2 Haziran 2019’da Güney’de belediye seçimi yapılacağı sözü verildi. Sonra bu tarihe yetişmeyeceği belirtilerek 23 Haziran 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri ile aynı gün yapılacağı ifade edildi. Ancak verilen söz tutulmadı ve seçim bugüne kadar yapılmadı. CHP Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın Ankara’daki yoğun çabalarına rağmen sonuç alınamadı.

Yargı kararı neden uygulanmıyor?

Güneyliler yargı kararının yerine getirilmesini ve belediye seçimlerinin bir an önce yapılmasını bekliyor. Güney’de yaşayanlardan bazıları konunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a anlatılmadığını ve sümen altı edildiğini iddia ediyor.

Güney’de yaşayanlar haklı olarak daha önce aldıkları belediye hizmetlerinin aksatılmadan verilmesini istiyor. Yol, altyapı, eğitim alan çocuklar için daha önce belediyenin verdiği servis desteği, çöplerin haftada bir değil bir kaç kez toplanması ve daha birçok hizmetin yeniden açılacak Güney Belediyesi tarafından sağlanmasını bekliyor. Daha da önemlisi yargı kararının uygulanmasını istiyor.

Buraya gelmişken her gün farklı bir köye giderek bölgeyi daha iyi tanımaya, tarım ve kırsaldaki gelişmeleri yerinde görerek yaşayanlardan öğrenmeye çalışıyoruz.

300 haneli köyün 270’i boş

Ankara Karayolu üzerinde olan Güney’den çıkıp İzmir’e doğru birkaç kilometre gittikten sonra Çiftlik Köyü’ne ulaştık. Köyün içerisinden geçerek Uşak Banaz’a bağlı Karaköse Köyü’ne vardık. Köyün ilerisinde Devlet Su İşleri’nin yaptığı sulama amaçlı gölet var. Gölette kiralama yoluyla alabalık yetiştiriciliği yapılıyor. Gölet civarında oturacak veya balık yenilecek bir yer yok. Arabasıyla gelenler balık satın alıp geri dönüyor. Alabalığın tanesi 5 liradan satılıyor. Kaç tane istiyorsanız, oradaki yetiştirici küçük bir kayıkla gidip gölün ortasındaki kafesten balıkları alıp geliyor. Gölet dönüşü Karaköse Köyü yakınındaki merada hayvanlarını otlatan 62 yaşındaki Bayram Gökalp ile konuştuk. Karaköse Köyü «gurbetçi köy» olarak biliniyor. Köy 300 haneli ama evlerin çok büyük bölümü boş, sadece 30 hanede yaşayan var. Diğer evlerin sahipleri Avrupa’da yaşıyor. İzmir, Uşak, Turgutlu’ya göç edenler de var.

Emekli çiftçi, şehirdeki çocuklarına destek oluyor

Bayram Gökalp’in ilginç bir yaşam öyküsü var. Köyden arkadaşlarıyla İsviçre’ye çalışmaya gidiyor. Birkaç yıl inşaat işinde çalışıyor. Sonra çalışma izinleri olmadığı için Türkiye’ye geri gönderiliyorlar. Döndükten sonra Uşak’ta bir altın madeninin inşaatında çalışıyor ve emekli olduğunda da köyüne dönüyor. Köydeki diğer birçok kişi gibi emekli maaşı ile rahatlıkla geçinebilir. O çalışmayı çok seviyor. Hayvancılık yapıyor.

Karaköse’de kendisi gibi hayvancılık yapan 7-8 kişi olduğunu söyledi. Her birinin 10-15 büyükbaş hayvanı var. Eskiden 50’den fazla koyun sürüsü olduğunu, hayvancılık yapanların daha çok olduğunu anlattı. Köyün meraları geniş. Hayvancılığa uygun. Fakat insanların çalışmak istemediğini bir kaç kez tekrarlayan Bayram Gökalp, kendisinin de 4 çocuğu olduğunu ama hiçbirisinin köyde kalmadığını ve bu işi yapmak istemediğini söylüyor.

“Benden sonra bu iş bitecek” diyor. Köyde bunca olanak varken, memuriyetin çiftçiliğe tercih edilmesini anlayamadığını söyledikten sonra başlıyor anlatmaya:

“Emekli maaşımız var. Burada emekliler hep yatıyor. Burada para harcayacak yer yok. Şehirdeki çocuklara para gönderiyoruz. Çocuklar geçinemeyince ne yapacağız destek olacağız. Buraya gelin bir ay çalışın diyoruz. Gelen olmuyor. Bayramlarda gelip bir gün sonra “biz gidelim” diyorlar. “Burada internet yok, telefon zor çekiyor, gezilecek yerler yok” diyorlar. İki üç bin lira maaş ile çalışmayı tercih ediyorlar. Çünkü güvenceleri, sigortaları oluyor. Tarımı hayvancılığı kimse istemiyor.

Hayvancılık zor değil, yeme para yetiştirmek zor

Aslında onlar da haklı. Girdiler çok pahalı. Mazot, gübreye para yetişmiyor. Ben hayvancılık yapıyorum. Yeme para yetmiyor. Firma torba torba yem getiriyor. Almak zorundasın. İhtiyacın olmasa da almak zorundasın. Yemi almazsan sütünü almıyorlar. Yeme peşin para veriyorsun, sütün parası bir ay sonra. Yemin çuvalı 120 lirayı buldu. Hayvancılık zor değil, yeme para yetiştirmek zor.”

İneklerinin günlük ortalama 20-25 litre süt verdiğini, litresini 2 liraya sattığını belirttikten sonra; “Süt hayvancılığı daha kârlı. Sütten, buzağıdan para kazanıyorsun. Besi öyle değil. Geçenlerde bir hayvanımı kestim, kilosuna 20 lira dediler. Pideciye 26 liradan satabildim” dedi.

Hemen her köyde duyduğumuzu Bayram Gökalp de tekrarladı: “Buralarda malcı (hayvancılık yapan) deyince kız vermiyorlar. Kızlar da evlenecekleri kişinin köyde çalışmasını, hayvancılık yapmasını istemiyor. Köyde çalışmayacak, 2-3 bin lira maaşla şehirde çalışacak” diyorlar.

Elindeki değnekle uzaktaki büyük bir tarlayı gösteriyor. Orayı İstanbul’dan birisi internetten satın almış. Soğan, sarımsak ekmiş. İngiltere’ye gönderecek diyorlar. Bir de oradan Ankara’ya yüksek hızlı tren geçecek diye tarlaları toplayanlar var.

Bayram Gökalp’in anlattığına göre, köyde bakkal bile yok. Koronavirüs çıkınca köye her gün manav geliyor. Haftada bir Dumlupınar veya Güney’deki pazara giderek ihtiyaçlarını aldıklarını söylüyor.

Özetle, beklenenin aksine üretim amacıyla köye dönüş pek yok. Şehirde yaşayıp köyde evi olanlar, koronavirüs sürecinde köye gelmiş. Soğuk hava nedeniyle bu sene sebze ekimi gecikmiş. Güney’de marketler eve servis yapıyor. Köyde yaşayanlar telefonla sipariş veriyor; 4 kilo tarla domatesi, 3 kilo salatalık,1 kilo biber... market kapıya kadar getiriyor.

Tüm yazılarını göster