‘Korona vurmamış’ veriler bunlar, tadını çıkaralım!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Nasıl ki bitkileri don vurursa, ekonomiyi de korona vurdu. Ama henüz birçok veriye korona nüfuz etmiş değil. Biz hala korona öncesinin görece olumlu verilerine sahibiz. En iyisi mi, koronasız bu verilerin tadını çıkarmaya bakalım.

Bahar gelir, ağaçlar çiçek açar, bitkiler filiz vermeye başlar da bir soğuk dalgası gelip ne var ne yok adeta tümüyle yok eder de “don vurdu” deriz ya, bu günlerde ekonomide açıklanan veriler de “don vurmamış”, yani “korona vurmamış” veriler. O yüzden son dönemin verilerine bakıp aldanmamak gerekiyor.

Dün iki veri açıklandı. Bunlardan biri sanayi üretimi. Şubat ayında geçen yıla kıyasla takvim etkisinden arındırılmamış ham verilerle yapılan ölçüme göre tam yüzde 10.5 artış var. Ocaktaki artış da yüzde 7.6 olmuştu, iki ay toplamındaki artış yüzde 9 düzeyinde. Takvim etkisinden arındırılmış verilere göre ise şubat ayı artışı yüzde 7.5.

Satır aralarına bakmazsanız sanayi üretimindeki artış müthiş... Şubattan şubata yüzde 10.5 gibi bir üretim artışı sağlanmış, daha ötesi var mı!

Ama detaylara bakınca durum değişiyor. Yüzde 10.5 oranında üretim artışı var da, üretim düzeyi ne kadar, onu da irdelemeli.

TÜİK sanayi üretimine ilişkin verileri 2015 yılını 100 kabul ederek hesaplıyor. 2015 yılı ortalamasında 100 düzeyinde bulunan üretim 2019’un şubatında yalnızca 100.1 olmuş. Üretim bu yıl şubatta ise 110.6’ya çıkmış.

Yani üretim düzeyimiz son bir yılda yüzde 10.5 artmış ama beş yıl önceye göre de yalnızca yüzde 10.6 artış göstermiş. Beş yılda yüzde 10.6 artış! Hepsi bundan ibaret.

Üretimin artışı kadar, düzeyinin de çok önemli olduğu gerçeğini, bu bilgiyi bir kenara koyalım ve gelelim koronasız günler gerçeğine...

Açıklanan sanayi üretiminin şubattaki durumu gösterdiğini belirttik. Şubatta koronanın Türk sanayisine etkisi neredeyse hiç yok. Bazı sanayi dallarında Çin kaynaklı ara malların tedarikinde sıkıntı yaşanıyordu ama yine de şubatta korona etkisinden pek söz edilemezdi.

Korona martın ortasında etkili olmaya başladı. Dolayısıyla martta şubattaki kadar üretim yapmış olma olasılığımız çok az. Kaldı ki, mart üretimi şubattaki düzeyde gerçekleşse bile geçen yılın mart ayındaki endeks 115.1 olduğu için yıllık bazda yüzde 4’lük bir azalma yaşanacaktır.

Bir de korona kaynaklı olası üretim düşüşü eklenirse mart ayında kayda değer ölçüde bir üretim gerilemesi görmemiz çok muhtemeldir.

Cari açık arttı ama...

Cari işlemler dengesinde geçen yılın şubat ayında 117 milyon dolar olan açık bu yıl 1.2 milyar dolara çıktı. İki aylık açık da 297 milyon dolardan 2.8 milyar dolara yükseldi.

Bu yılki açık geçen yıldan çok fazla ama yalnızca artış yönüyle değerlendirme yapmak yanıltıcı. Türkiye için normal olan zaten bu yılki düzey, anormal olan geçen yılın o çok düşük düzeyiydi. Geçen yıl ekonominin dibe oturmasının etkisiyle cari açık öylesine düşük gerçekleşmişti. Bu yıl yavaş yavaş normale dönüyoruz.

Koronanın yarattığı ekonomik kriz cari dengeyi nasıl etkileyecek, şimdi bu soru gündemde.

Cari dengede en önemli belirleyici olan dış ticaret dengesinde çok büyük dalgalanmalar olacağı pek sanılmıyor. İhracatımız düşüyor ve geçen yıldan daha çok ticaret açığı veriyoruz ama zaman ilerledikçe daha çok sekteye uğrayacak üretimden dolayı ara mal ve hammadde ithalatının yavaşlamasıyla ithalatta da bir gerileme, en azından duraksama gözlenmesi muhtemel. Ticaret hacmi, iki yönlü daralacak. Bu yüzden açıkta çok büyük değişim beklenmemeli.

Cari dengeyi etkileyecek asıl sorun turizm gelirleri. Geçen yıl 30 milyar dolara dayanan turizm gelirini bu yıl neredeyse tümüyle unutacağız. İşte bu yüzden cari açıkta belirgin bir sıçrama görebiliriz.

İşsizliği bugün ölçebilsek, acaba kaç?

İzaha fazlasıyla muhtaç yönleri bir tarafa işsizlik ocak ayında bir önceki aya göre fazla artmadı, geçen yılın da altında kaldı.

Dün detaylı olarak yazdık. Ocak ayındaki işsizlik oranı yüzde 13.8 ve bu düzeyde kalmaya sağlayan bir dizi etken var. Geçen yıldan beri devam etmekte olan işgücüne katılımın çok düşük olduğu gerçeği gibi... Ama bugün bunları bir yana bırakalım, zaten dün değindik.

İşsizlikte de "korona vurmamış” günlerin verilerine sahibiz. Hesaplamanın üç aylık ortalama bazında yapılıyor olmasından kaynaklanan bir gecikme bu. Dolayısıyla aslında içinde bulunduğumuz günler için bir ölçüm yapabilse işsizliğin çok daha yukarılarda olduğunu görürüz.

Ama biz koronanın yol açtığı işsizliğin gerçek boyutunu belki de hiç göremeyeceğiz. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanma koşullarının gevşetilmesi ve işten çıkarma yasaklanırken ücretsiz iznin devreye sokulması, çok düşük bir ücretle izin kullandırılmasını gündeme getirecek ve aslında çalışmayan ve belki de bir süre sonra işini yitirecek olan binlerce çalışan işsiz görünmeyecek. İşte bu yüzden de işsizlik oranı uzun süre olduğundan düşük seyredecek.

Tüm yazılarını göster