Korona virüse karşı yeni önlemler

Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Korona virüs ile ilgili alınan ve alınacak olan önlemlerin 2 farklı ekseni var. Birincisi tıbbi, ikincisi iktisadi. Tıbbi boyutu ile ilgili önlemleri değerlendirmek belki benim haddime değil, ama gene de 1-2 görüşümü paylaşmak isterim. Ana amaç herkesin uzun zamandır dillendirdiği gibi vaka eğrisinin aşırı yükselmesini engellemek, diğer bir ifadeyle olayı mümkün olduğunca zamana yayabilmek. Bununla ilgili pek çok önlem alındı ve alınmaya devam ediliyor. Tam bir ev hapsine geçmemekle birlikte sosyal tecritte önemli mesafeler aldık. Ancak hâlâ alınabilecek önlemler de var.

Bunlardan biri artık sadece sağlık personeli ve enfekte olduğu ispatlanmış kişilere değil, dışarıya çıkan ve işe gitmek zorunda olan herkese maske takma zorunluluğunun getirilmesi. İlk başlarda, biraz da olası maske eksikliğinden dolayı, hasta olmayan kişilerin maske giymesinin bir faydası olmadığı ifade edilmekteydi. Ancak, geldiğimiz noktada hem maske üretimi arttı, hem de insanlarımız evde iken kendi imkanlarıyla (belki medikal kriterleri tam karşılamasa da) nasıl maske yapılabileceğini öğrendi. Ayrıca, artık biliyoruz ki, özellikle daha genç nüfusta bu hastalık asemptomatik bir seyir izleyebiliyor. Bu da insanların enfekte olduklarını bilmeden dolaşması ve başka maskesiz insanları da enfekte edebilmesi anlamına geliyor. Bu konuyla ilgili üçüncü nokta da yeni yapılan çalışmalarda sosyal mesafe korunsa bile enfekte olma riskinin var olduğunun ortaya konmuş olması. Maske çok görünür bir şey olduğu için bu tedbirin uygulanması da çok kolay. Mesela, maskesiz insanların toplu taşıma araçlarını kullanması yasaklanır, olur biter. (Bazıları gene de “ama maske tam koruma sağlamıyor” diyecektir. Evet ama yüzde 30 koruma sağlasa bile, bir şeydir.)

Tıbbi önlemlerle ilgili ağırlık verilmesi gereken diğer nokta ise test, test ve daha çok test. Hatta, mümkünse toplumda raslantısal örneklemlerden test alınması. Böylece hastalığın gerçek yaygınlık oranı da tespit edilebilir. Hatta, yaygın 2 aşamalı testlere geçerek önce ELISA tarzı bir antikor testi ile kendisinde korona virüsü antikorunun varlığı tespit edilen süjelerden viral RNA testleri negatif çıkanların hiç vakit geçirmeksizin işgücüne aktif katılımı sağlanabilir.

Önlemlerin ikinci ekseni tabii ki iktisadi. Bugüne kadar oldukça doğru kararlar alındı. Ancak, görünen o ki hastalığın tam olarak kontrol altına alınması ve ekonominin normale dönmesi tahmin edilenden daha fazla zaman alacak. Bu da Hazine’nin daha fazla kaynak kullanması anlamına geliyor. Salı günü açıklanan Hazine borçlanma programı nisan ve mayıs aylarında 20 milyar TL ekstra borçlanma öngörmekte. Buna yardımcı olmak için de MB piyasadan daha fazla tahvil alacak. (Bunlara VDMK ve işsizlik fonu tahvilleri de dahil.) Sonuçta MB bilançosunda hedeflenenin üzerinde bir artış olması kaçınılmaz. Normal zamanlarda olsaydık hemen bu durumun enflasyon ve kurlar üzerindeki etkilerini konuşurduk. Ancak, hem talep, hem arz tarafında görülen keskin daralmalar bu gibi endişeleri tamamen ikinci plana itmiş durumda. Özellikle rekor seviyede düşmekte olan enerji fiyatlarını da dikkate aldığımızda kamu harcamalarındaki genişlemenin enflasyona bir yansıması olacağını düşünmüyorum.

Bu konjonktürde Türkiye’nin kamu borçluluk oranlarının düşük olması bir avantaj. Tabii ki artan harcamalar ilk aşamada bütçe açığını ve borçluluğu artıracaktır. Bu sene için korona öncesinde zaten yüzde 2.9 olarak belirlenmiş olan bütçe açığının daha da yükselmesi kaçınılmaz. Ancak şunu da unutmayalım: Eğer hiç bir tedbir alınmazsa ve kamu harcamaları artırılmazsa iktisadi faaliyet daha da zayıflayacak, vergi gelirleri daha da düşecek ve bütçe açığı çok daha yüksek seviyelere yükselecek.

Sene içerisinde tabii ki imkan el verdikçe dış borçlanmaya da gidilecektir. Ancak bizim gibi ülkeler için faiz maliyetinin oldukça yükselmiş olduğunu unutmayalım. Piyasaların risk algısını azaltacak bir önlem ise yabancı merkez bankaları ile yapılacak döviz swap anlaşmaları olacak. MB portföyünde ABD devlet tahvili olmaması Fed ile böyle bir anlaşma yapılması konusunda bir sıkıntı. Bu noktada Avrupa Merkez Bankası’na başvurulması da değerlendirilmesi gereken bir seçenek olabilir.

Tüm yazılarını göster