Korona vatandaşın ekonomisini nasıl etkileyecek?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ
  • Korona sağlık sorunu olmanın ötesinde artık tüm dünyayı etkileyen bir ekonomik krize dönüştü. Bizde de tüm kesimler bu ekonomik sıkıntıdan bir şekilde etkilenecek.
  • Önünü göremez hale gelen iş alemi bir sis perdesinin içinde yolunu bulmaya çalışıyor. Ara mal tedarikinde büyük sıkıntı var, üretim düşecek, tüketim azalacak, fiyatların haklı neden olmasa bile virüs bahanesiyle artırılacağı da gün gibi ortada.

Sorunun tıbbi boyutu elbette konumuz değil. Ama korona yalnızca bir sağlık sorunu olmaktan da çoktan çıktı. Bu virüsün yol açtığı ekonomik sıkıntılar da var ve hayat devam ediyor. Zaten bir dizi ekonomik sıkıntı yaşamakta olan vatandaş, virüsün etkileri yüzünden giderek daha fazla sıkıntıya girecek.

Ancak henüz ekonomik sıkıntı boyutunun pek farkına vardığımız söylenemez; çünkü hani başınıza bir iş gelir de olayın sıcaklığı ile sorunu tüm boyutlarıyla göremezsiniz ya, şu dönemde biraz o durumdayız.

Virüsün ne ilacı var, ne aşısı; yakın gelecekte bunlara sahip olunamayacağı da ortada. Aynı durum ekonomik yönden de kendini gösteriyor; koronanın yol açacağı ekonomik sorunların da somut bir ilacı, çaresi yok tabii ki.

Peki virüs hangi kesimleri nasıl etkileyebilir?

Önce büyük fotoğrafa bakalım ve şunu söyleyelim:

“Bir bütün halinde tüm kesimler, yani tüm ülke ekonomisi bu virüsten olumsuz etkilenecek. Bu yılki büyümemiz öngörülen düzeye ulaşamayacak, döviz gelirimiz düşük kalacak, daha fazla döviz açığı, yani cari açık verme durumu ortaya çıkacak, bunun sonucunda da kur tahminlerin üstünde yükselebilecek.”

Önümüzdeki süreçte hangi kesimler neler mi yaşar, gelin fikir jimnastiği yapmaya çalışalım. Ama önce şunu da vurgulamadan geçmeyelim. Bu varsayımlar virüsün etkilerinin uzun süreceği tahminine dayanıyor. Her ne kadar havalar ısınınca bu beladan kurtulacağımızı umuyorsak da böyle olsa bile virüsün yaz bitiminde yeniden hortlamayacağını da bilmiyoruz ki...

İşveren: İş alemi önünü görmek, ona göre üretim ve üretimi için tedarik planlaması yapabilmek ister. Şimdi kurun nasıl seyredeceği belli değil, ithalat yapılıp yapılamayacağı belirsiz, tedarik zinciri kopmuş, bu kılcal damarlar gibi en büyüğünden başlayıp küçük üreticiye kadar uzanan bir olumsuzluk doğurmuş. İster istemez üretim frenine basılacak.

Tedarik ve üretim için gerekli ara mal ve hammaddede bir sıkıntı yaşanmıyor olsa bile talep cephesinde doğacak sıkıntı da üretimin kısılması sonucunu doğuracak.

Az üreten, dolayısıyla az çalışan işveren yeni istihdamı hiç düşünmeyecek, hatta mevcut çalışan sayısını bile azaltabilecek.

Çalışanlar ve emekliler: Böyle dönemlerde en rahat çalışan grubu hiç tartışmasız devlet memurları. İş garantileri var çünkü.

Üretimin duraksadığı ya da kısıldığı bir dönemde özel sektörde çalışanların yürekleri ise haliyle pır pır edecek.

Bir de henüz işi olmadığı için çalışamayan kesim var ki, onlar bu dönem iş bulma yönünden çok şanssız sayılır. Türkiye ekonomisinin bu yıl toparlanacağı ve yeni iş alanlarının biraz olsun artabileceği umudu vardı ama şimdilik o umut da yok oldu.

Türkiye’de emeklilerin zaten hangi koşullarda geçimlerini sürdürdükleri malum. Şimdi virüsün doğrudan etkisi kadar, kullanılacak ve istismar edilecek etkisiyle de fiyatlar daha hızlı artış gösterebilecek ve geçim zorluğu artacak. Tüketim genel anlamda biraz daha kısılacak ve ele geçen para ancak gıda harcamalarına yeter hale gelecek.

Tasarruf sahibi: Tasarruf sahiplerini ikiye ayırmak gerekir. Bir; mevcut durumda tasarrufu olanlar. İki; her şeye rağmen tasarruf edecek, edebilecek olanlar.

Mevcut finansal tasarruf araçları belli; mevduat, döviz, altın, kamu borçlanma senetleri ve hisse senetleri. Bu dönemin en doğru tercihi herkesin olduğu yerde durması olacaktır. “Bunlar arasında geçiş yapıp daha çok kazanayım” ya da “Zarardan kara geçeyim” yaklaşımıyla davrananlar muhtemeldir ki zarar edecektir. O yüzden şu dönem pek hareket etmemek en iyisidir.

Biliyoruz ki hisse senedi fiyatlarının çok büyük bir hızla gerilediği son günlerde hisse senedi yatırımcısı telaşa kapılıyor. Bu gayet normaldir. Ama hisse senedinde zarar ancak “satış yapılırsa” oluşur, gerçekleşir. Satış yapılmadığı sürece zarar “sanal” dır. Ne var ki şu dönemde kullanılması gereken bir parayla, yani vadesi olan bir parayla borsaya girilmiş ve satış şimdi zorunlu olmuşsa zaten en başta hatalı bir yatırım yapılmış demektir. Hisse senedine vadesi olan parayla girilmez çünkü.

Son dönemde elinde döviz ve altın bulunanlar ise alış fiyatlarının düzeyine göre pek mutlu olmalılar. Ama onlar da karı ceplerine koymak istiyorlarsa kendilerine bir hedef seçip satış yapabilirler. Çünkü zararına satış yapılmadığında nasıl zarar “sanal” ise, kara geçildiğinde satış tercih edilmezse o kar da “sanal”dır.

Şu dönemde tasarruf edebileceklerin tercih etmesi gereken yatırım aracının ne olması gerektiğini söyleyemeyiz tabii ki. Tek söyleyebileceğimiz anaparayı koruyacak yatırım araçlarının tercih edilmesi ve müthiş dalgalanmalar yaşanan şu dönemde riskten uzak durulması olacaktır. Mevcut dönem, savunmada kalınması gereken bir dönemdir.

Ancak riski sevenler, göğüsleyebilenler ve parasını da belli bir vadede kullanmak durumunda olmayanlar çok daha farklı yatırımları elbette tercih edebilir.

Ekonomide de kaplar bileşiktir

Bileşik kaplar teorisi basit bir fizik kuralı gibi görülür. Oysa bu yalnızca bir fizik kuralı değildir; aynı zamanda ekonominin de temel kurallarından biri sayılır.

Korona ile ortaya çıkan ekonomik olumsuzluktan hemen herkes nasibini alacaktır. Tüketim yavaşlayacağı için üretim sekteye uğrayacak; işletmeler üretimdeki sıkıntı yüzünden istihdamı artırmayacak ya da azaltacak, bu da dönüp dolaşıp yine tüketimi etkileyecek ve bu kısır döngü devam edecektir.

Kimse bu süreçten yara almadan çıkacağını sanmasın. Tek istisna var tabii ki; yoğun talep gören ürünlere fahiş zam yapmaya utanmayan fırsatçılar.

Kamu bunları denetlemeye başlamış! Günaydın!

Yöneticilik bazı şeyler olup bittikten sonra farkına varmak değil, olacakları öngörebilmektir zaten.

Tüm yazılarını göster