Salgının Avrupa geneline yayılmadığı ve ikinci çeyrek itibariyle etkisinin azaldığı ana senaryomuzda Türkiye bu şoku ölümcül bir yara almadan atlatır.
Dünya piyasalarında 2008 finansal krizi sonrasındaki en sert satış dalgasını yaşanıyor. Fed’in olağanüstü toplantıyla 50 bp faiz indirimi ve G7 ülkelerinin genişleyici ekonomik politikalar uygulayacağı vaadi bozulan risk iştahını düzeltmek için yeterli olmadı. Alınan önlemler sayesinde Korona virüsünün Çin’deki yayılma hızı kontrol altına alındı. Ancak Güney Kore, İran ve İtalya gibi ülkelerde salgın %30 gibi baş döndürücü bir hızla yayılıyor ve ölüm oranları Çin’e göre çok daha yüksek seyrediyor. Salgının ekonomi üzerindeki etkisini inceleyen raporlarda küresel büyüme tahminleri 0,5bp civarında aşağı çekiliyor. Kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin tahminlerine göre Çin 0,9yp, Avro bölgesi 0,5yp, Çin dışı Asya 0,5yp, ABD 0,3yp, dünyanın geri kalanı 0,3yp yavaşlayacak. Salgının daha hızlı yayıldığı ve uzun sürdüğü OECD’nin kötümser senaryosunda ise daralma tahmini iki katına çıkabiliyor.
Salgının yayılma hızını yavaşlatmak için alınan önlemler kısa vadede büyümeyi düşücü etki yapacak. Bölgesel karantina uygulamaları, kapatılan okullar, ertelenen toplantılar başta havayolu şirketleri, oteller, lokantalar, sinemalar olmak üzere hizmet sektörünü vuracak. Hizmet sektörünün ekonomideki ağırlığı sanayiye göre daha yüksek olan gelişmiş ülkeler bu nedenle salgın hastalıktan gelişmekte olan ülkelere göre daha fazla etkilenecek. Dayanıklı (yarı-dayanıklı?) mal üretimi ve ticaretinde ertelenen talep salgın kontrol altına alındıktan sonra karşılanabilir. Ancak hizmet sektöründe ertelenen talep genelde ekonomik zarar anlamına geliyor.
Türkiye ekonomisi için de aynı evrensel kurallar geçerli. Bölge ülkelerin neredeyse tamamında olmasına rağmen Türkiye’de korona vakası görülmemesi olumlu bir gelişme. Türkiye sorunlu bölgelerle ilişkiyi keserek kendini korumaya çalışıyor. Bu strateji bugüne kadar başarılı oldu. Ancak küresel ticaretin ve seyahat imkanlarının sınır tanımadığı bir dünyada bunu yapmak çok zor. En büyük ticari ortağımız ve turizm müşterimiz olan Avrupa’da seyahat serbest iken Türkiye’nin İtalya’ya uçuşları durdurması ne kadar etkili olur tartışılır.
İran, Irak ve Suriye ile sınırlarımızı tam olarak kontrol edemememiz önümüzdeki dönemde potansiyel riskleri artıran diğer bir neden. Ortadoğu ülkelerinden bakıldığında İsviçre gibi görünen Türkiye kayıtlı veya kayıtsız göç almaya devam edebilir. Ortadoğu kaynaklı risklerimizi kontrol etmemiz çok zor.
Lafı çok uzatmadan toparlayalım. Büyümeyi hızlandırmak için genişleyici maliye ve para politikaları uygulayan Türkiye’de salgının ekonomik etkisinin -0,5yp civarında olmasını bekliyoruz. 2020 yılı için %3’lük tahminimiz dışsal şoklar için zaten bir miktar karşılık içerdiğinden tahminimizde bir değişikliğe gitmiyoruz.
2020 yılına genişleyici para ve maliye politikalarıyla başlayan Ankara’nın alet çantasında büyümeyi desteklemek için gerekli malzemeler var. Korona salgının Avrupa geneline yayılmadığı ve ikinci çeyrek itibariyle etkisinin azaldığı ana senaryomuzda Türkiye bu şoku ölümcül bir yara almadan atlatır.
Piyasa görüşümüzde bir değişiklik yok. Faiz oranlarının tarihsel olarak düşük seviyelerde olduğu emtia fiyatlarının gerilediği bir konjonktür Türkiye ekonomisi için kötü bir ortam değil. Piyasalardaki panik satışları alış için fırsat olarak kullanma taraftarıyız. Ancak geçmiş veri fırsat penceresinin uzun süre açık kalabileceğini söylüyor. Zarar-kes mekanizmalarını kullanmadan fırtınaya açık denizde yakalanan yatırımcıların kendilerini uzun sürecek bir psikolojik ve finansal savaşa hazırlamalarında fayda var.
Dünya kadınlar gününüzü kutluyor ve Atatürk’ün sevdiğim bir sözüyle yazımı bitiriyorum.
“Şuna inanmak lazımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” Mustafa Kemal Atatürk