Eğer Wuhan’da ortaya çıkan virüs zamanında fark edilseydi ve yayılmadan önlenebilseydi neler olurdu? Mesela, şu anda koronavirüs vaka sayısı yerine 12 ülkede oynanmakta olan Avrupa Şampiyonası’nda atılan golleri konuşuyor olacaktık. Çocuklar karnelerini alıyor olacaklardı. 206 ülkeden 11 binin üzerinde sporcu 23 Temmuz’da Tokyo’da başlayacak olimpiyatlara hazırlanıyor olacaklardı. Birçok çift düğünlerini ertelemeyecekti. Şirketler yatırımlarını, yapımcılar filmlerini, müzisyenler konserlerini yapıyor olacaklardı. Hisse fiyatları daha yukarıda, şirketler daha değerli olacaktı. Milyonlarca kişi işini kaybetmeyecek, kişi başı gelirler azalmamış yani fakirleşmemiş olacaktık. En önemlisi de 500 bin kişi hayatını kaybetmemiş olacaktı. COVID-19 her şeyi altüst etti, büyük kayıplara neden oldu. Dolayısıyla bu işin sorumluları unutulmamalı, konu her daim gündemde tutulmalıdır.
Sorumluluk ve hesap sorma denildiğinde akla ilk gelen Çin oluyor. Aralık sonunda Wuhan’da Li Wenliang adlı bir doktor, meslektaşlarından oluşan bir chat grubunu SARS’a benzeyen yeni bir virüs hakkında uyarıyor. Polis grubun katılımcılarını susturuyor. Li, hemen yanlış yorum yapma ve kamu düzeninin bozma suçlamasıyla ifadeye çağrılıyor. Li, Şubat’ta bir hastadan kaptığı koronavirüs nedeniyle hayatını kaybediyor. Ocak ilk haftasında bazı Çinli sağlık görevlileri virüs söylentilerini yaydıkları suçlamasıyla gözaltına alınıyorlar. Buna rağmen salgının ayyuka çıkmasıyla Wuhan sağlık komisyonu 31 Aralık’ta 27 kişinin yeni bir virüsten enfekte olduğunu açıklıyor, ancak virüsün insandan insana bulaşmadığı belirtiliyor. Uykuda olan Dünya Sağlık Örgütü de (WHO) o tarihte bilgilendiriliyor. Bu olaylar sırasında Çin’in olayı üç hafta kadar gizlediği iddia ediliyor. Bunlar medyaya yansıyan iddialar. Sonrasını biliyoruz. Çin 8 Ocak’ta virüsün gen dizilimini açıklıyor. WHO 14 Ocak’ta Çinli yetkililerin insandan insana bulaşmaya dair kanıt olmadığı tespitini duyuruyor. Çin 20 Ocak’ta bulaşmanın olabileceğini söyleyinceye kadar da dünya virüsü önemsemiyor. Nihayet WHO 20 Ocak’ta Wuhan’a ilk heyeti gönderiyor. Olayların gelişimi ihmalleri, gecikmeleri ve örtbas etme çabalarını gösteriyor.
Peki diğer ülkelerin hiç mi suçu yok? Olmaz mı? Batı dünyası Asya’da çıkan virüsün sadece Asyalılara zarar vereceğinden ama kendilerine bulaşmayacağından çok emindi. Afrika ya da Asya ülkelerini vuran bu tip salgınlar batılılar için televizyon bültenlerinde birkaç dakikalık haberler olarak görüldü. Son ana kadar da pandemiye dönüşüp, herkesi vuracağına inanamadılar. Biz de inanmadık. “Virüs bize bulaşmaz” dedik. Genetiğimizin bizi koruduğunu söyleyenler bile oldu. Böylesi bir atmosferde batılı liderler durumu ciddiye almadılar, önlem alırken de ayak sürüdüler. Halkın çoğunluğu da liderlerin bu ihmalini önemsemedi.
Uluslararası hukuk Çin’e bedel ödetmekte yetersiz kalıyor. Davalardan sonuç almak zor çünkü ülkeleri koruyan egemenlik dokunulmazlığı var. Ama yine de her platformda konunun üzerine gidilmeli, yapılan hatalar sürekli hatırlatılmalı. Bunu Çin’i dövmek için değil gelecek pandemileri önlemek için yapmak gerekiyor. Yaparken de Trump’ın seçim hesabına alet olmamak ve olayı katı bir Çin düşmanlığına dönüştürmemek lazım. Kapsamlı bir uluslararası inceleme yapılmalı. Aynı şekilde Dünya Sağlık Örgütü’nün neden ve nerede yetersiz kaldığı sorgulanmalı. Bu sorgulama WHO’yu kapatmak için değil, daha etkin ve proaktif çalışmasının sağlanması için yapılmalı. Çünkü dünyanın WHO gibi bir örgüte çok ihtiyacı var.