Korona işimizi hepten zora sokacak

Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ

Daha iki hafta önce sadece marjinal bir risk unsuru ve dış konjonktürün bir parçası olarak gördüğümüz korona (Covid-19)virüsü, kısa zamanda neredeyse bütün dünyaya yayılarak pandemi niteliği kazandı ve bir anda risk skalasının en tepesine oturdu. Bunda ABD ve Avrupa yönetimlerinin krizi küçümseyerek alelade tedbirlerle kontrol edebileceklerini sanmalarının da payı oldu; olayın seyahat kısıtlamaları ile engellenemeyecek kadar büyük olduğunu fark etmekte geç kaldılar. Thomas Pueyo’nun bu virüs ile ilgili çeşitli ülkelerdeki bulgulara dayanarak olasılık hesaplamalarıyla yaptığı projeksiyonlara göre radikal önlemleri almakta bir gün gecikmenin vaka ve ölüm sayısını %40 arttırdığı, ayrıca hasta sayısının artmasının da sağlık sistemlerinin kapasitesini zorlayarak ölüm sayısını 10 kata kadar büyüttüğü saptanmış. Türkiye ise, riskler konusundaki genel tutumunun aksine, erken davranmış ve hastalığın yayılmasını engelleme şansını elde etmiş görünüyor. Umarız bu böyle devam eder ve ülkemiz bu salgını en az kayıpla atlatır. Ortalıkta epey bilgi ve yorum kaosu/ kirliliği olmakla birlikte, en fazla kabul gören öngörü, vakaların önümüzdeki sekiz hafta boyunca yükseleceği, daha sonra azalmaya çalışacağı ve yaz başlarında sona ereceği yolunda. Aşı geliştirilmesi için çalışmalar yoğunlaştırılırken, öncesinde izlenecek yol konusunda ülkeler arasında farklılıklar gözleniyor. Küresel belirsizlik iyice arttı. Vakalar yoğunlaştıkça ABD, İtalya’da olduğu gibi karantinaya daha yakın dururken İngiltere, ilginç bir şekilde yayılmasına izin vererek toplumun doğal bir bağışıklık kazanmasını beklemeye eğilimli. Biz henüz böyle kritik bir karar noktasına henüz gelmedik, inşallah gelmeyiz de; ne var ki ülke ekonomisi mevcut kronik sorunları ve bıçak sırtı dengeleri ile boğuşurken, bir de virüs tedbirlerinin yavaşlatıcı etkileriyle karşı karşıya kalacak. Daha bir önceki yazımızda 2020 için yaygınlaşan iyimser beklentilere katılamadığımızı ve aksine hiç de kolay bir yıl olmayacağını düşündüğümüzü belirtmişken, bu gelişmeyle durumun iyice kötüleşeceği açık...

Pandemi, mevcut kriz potansiyelini patlatabilir

Gerçekten de, genel olarak sosyal temasların ve işyerlerinde çalışma saatlerinin azaltılması, virüs korkusuyla insanların seyahatlerden ve alışverişten kaçınması ekonomiye ciddi düzeyde daraltıcı bir etki yapacak. Daralmanın en azından ilk altı ay sürmesi, virüsün kontrol altına alınması halinde ikinci altı ayda toparlanmanın başlaması öngörülüyor. Dünyada hem reel kesimde, hem de finansal piyasalarda gelişmeler kısa sürede alarm düzeyine ulaştı. Tedarik zincirindeki büyük sıkıntılar nedeniyle Çin’de olduğu gibi Avrupa’da da üretim durmaya, fabrikalar kapanmaya başladı. Türkiye’de de özellikle Çin’den ithal edilen hammadde ve ara mallarının gümrüklerde aylardır bekletilmesi, bunun bizim için bir fırsat olacağı beklentisiyle erkenden sevinmenin yersizliğine evvelce de işaret ettiğimiz üzere, ciddi üretim kayıplarına ve ilave ödemeler nedeniyle masraf artışlarına yol açıyor. Hudut kapılarındaki işlemlerin uzaması ve kapanan bazı kapılarda araçların mahsur kalması nedeniyle ihracat cephesinde de sorunlar var.

Dünya borsalarında da, özellikle Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi (salgın) ilanı ve ABD’nin Avrupa’dan uçuşları bir süre için durdurmasıyla ivmelenen, bir çöküş ortaya çıktı. Bu eğilim, Türkiye’ye de hızla sıçradı ve BİST 100 endeksi 12 Mart’tan itibaren dört gün içinde yaklaşık 21 milyar dolar değer kaybına uğradı. Önde gelen ülkelerin merkez bankaları, 2008 krizinden beri yaşanan bu en büyük çöküşü durdurmak için süratle cömert fonlama kararları aldılar. Ancak kriz, reel dünya ile ilgili olduğu için genişletici para politikalarının sorunu kalıcı bir şekilde çözmesi beklenmiyor.

Tabii Türkiye açısından negatif yönde farklılık gösteren başka hususlar da var. Daha virüs krizi patlamadan önce, uzun süredir dikkat çektiğimiz gibi, doğrudan yatırımları saymıyorum bile, ama sıcak para dediğimiz portföy girişleri bile, CDS primlerinin simgelediği ülke riskinden dolayı negatife dönmüştü. Salgın ilanından sonra hem İdlib vs. nedenlerle zaten yükselmekte olan döviz fiyatı daha da yükseldi, hem de CDS primi 430’un üzerine çıktı. Ödemeler dengesi açısında başlıca dayanağımız olan turizm ve ihracat da, Covid-19 nedeniyle önemli bir hasar tehdidi altında. Başta Avrupa olmak üzere ihraç pazarlarımızdaki daralma bir yandan, iptal edilen tatil ve kongre rezervasyonları nedeniyle turizm gelirleri diğer yandan borç servisi kapasitemizi daha da düşürecek; finansman maliyetini yükseltecek.

Ne yapılabilir

Kısaca virüs salgını, zaten sürdürülebilir olmayan cari açığa ve tüketime dayalı büyüme modelimizi iyice işlevsiz kılacak sinyaller veriyor. Zaten düşük olan yatırımcı güvenine, küçük vaka sayısına rağmen paniğe kapılan ve stoklama yapan hane halkının güvensizliğini de eklersek bu yılki büyüme beklentimiz aşağı yönlü revize etmek zorunlu görünüyor. Virüse gelince, bu alanda nispeten sağlanan güveni mesela halen 4000 civarında bulunan test sayısını arttırarak pekiştirme dışında ülke olarak alacağımız ilave tedbirler sınırlı. Krizin küresel ekonomi ile, gelir ve imkan eşitsizliği ile ilgili sistemik yönleriyle uluslararası bir işbirliği içinde ele alınması şart. Petrol fiyatlarındaki son anlaşmazlık ve düşüş de bu sorunsalın bir parçası.

Tüm yazılarını göster