Bir salgın geldi, tüm algılarımız değişti, ezberler bozuldu. Yeni yaşam döngüleri tanımlar, farklı iş rutinleri düzenler olmuştuk. Tam bunlara alışıyoruz derken petrol çıkıp geldi ve “ben de varım bu ezber bozma oyununda” deyiverdi.
Gerçi korona sürecinde küresel piyasaların üzerine varil bombası düşmüştü ama negatif faizin ne olduğu kavranamamışken bu defa negatif petrol çıkıverdi karşımıza. Sahi, petrolün negatifi olur mu?
Oluyormuş; satın aldığı petrolü depolayacak imkânı olmayanların, “ey üretici petrol sende kalsın, ben üstüne para dahi veririm” önerileriyle varil başına -15 $ (eksi onbeş dolar) ödemeleri… Peki, bu durum bizi neden ilgilendirsin?
Her ne kadar negatif fiyat, Amerikan petrolü için (şimdilik) geçerli olsa da petrolün 10-20 dolar aralığında seyredebileceği görülüyor. Burada küresel boyutta talebin gerilemesinin (korona etkisi) yanı sıra petro-dolar denkleminin bozulmasının da etkisi büyük.
Milli gelirinin %5’ini enerji ithalatına ödeyen Türkiye, düşük petrol avantajından yararlanacak. Cari açık düşecek, enflasyon gerileyecek. Gıdayı da kontrol altına alabilirse bu avantajlar, ekonomi üzerinde kalıcı olacak.
Ancak bunun da bir limiti olduğunu akıldan çıkarmayalım. Zira düşük petrolün abat ettiği kadar berbat ettiği ülkeler ile ticari ilişkilerimiz, negatif yazacak. Misal Rusya, İran, Körfez ülkeleri ve diğerleri… Ürün ülkelerine ihracatımızı da ucuz petrol denklemine katmamız gerekiyor.
PETROL BAHTI VE BAHTSIZ BEDEVİ
Eski Dubai emiri Şeyh Raşid (1958-1990); “Dedem ve babam deveye binerdi, ben Mercedes’e biniyorum. Oğlum Land Rover’e biniyor, oğlu da öyle ama torunum deveye binecek” diyordu. Sahi; tarih başa mı dönüyor.
Bundan 150 yıl önce tarlasından petrol çıkan dünyanın en bahtsız insanıydı zira bu sıvı, ürünü mahvediyordu. Sonra içten yanmalı motor bulundu, bedevinin bahtı döndü. Şimdi bu baht, bahtsız bedeviye dönüşüyor gibi.