Kooperatiflerin önündeki engeller kooperatifler kanununda mı?

Hasan AKDOĞAN GÜMRÜK VE DIŞ TİCARET

Sayın DÜNYA okurları, gündemde Kooperatifler Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik yapılması önerilmiş bulunuyor. Bu değişikliğin merkezinde de kooperatifçiliğin önündeki mevzuat engellerinin kaldırılması hedef olarak belirlenmiş.

Kooperatiflerin mevzuatla belirlenmiş olan statüsüne bakıldığında, Türk Ticaret Kanunu m.124’e göre ticaret şirketleri arasında sayılan, sermaye şirketi olmayan, kendine özgü, karakteristik işleyiş kuralları bulunan bir ortaklık türüdür.

Kooperatifler temel amaçları kâr olan ticaret şirketlerinden farklı olarak, sosyal yönleri olan hatta zaman zaman bu sosyal yönleri ağır basan oluşumlardır. Kooperatifler faaliyetleri sırasında, bir sermaye şirketi gibi ortak dışı işlem yaptığında kurumlar vergisinin konusuna giren gelir unsurlarını elde edebilmektedirler ve bu sebeple de kurumlar vergisi mükellefi kabul edilmişlerdir.

Ancak kooperatifler ortaklarıyla ortak içi işlem yaptıklarında ise bu kez sosyal dayanışma yönleri ortaya çıkmakta ve kazanç olarak sayılamayacak, ancak ortağın adına kooperatif hesaplarında biriken bir tasarruf hükmünde olarak risturn ortaya çıkmaktadır.

Burada önemli olan şudur; vergi tekniği açısından, kooperatiflerin ortaklarıyla ortaklık konusunda yapmış olduğu muameleler sonucunda elde ettikleri hasılanın (kanunun ifadesi bu şekilde), ortağın kooperatif nezdinde ya da kooperatif hesaplarında tuttuğu “tasarruf” u olduğu hususu göz ardı ediliyor. Yani bir üye kendi kooperatifinden alış-veriş yaptığında, kooperatife bıraktığı katma değeri daha sonra iade alıyor. Risturn denilen de, iade edilen bu para demek.

Bu paylar, kooperatif kazancı olmayıp ortağın parasıdır. Ortaklar ana sözleşme ya da genel kurul kararı ile bu tasarrufların, belirli oranlarda kooperatifte kalmasını da (yedek akçe) isteyebilir.

Anlaşılan o ki, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun m.4/1/k bendi ile kooperatif ortaklarının yaptığı bu tasarruflar, kazanç olmadığı halde vergiye tabi tutuluyor.

Bu durumda, madem kooperatifçiliğin önündeki mevzuat engelleri kaldırılmak isteniyor, sadece ortaklarla iş görülmesi veya bu kavramın tersi olan, ortak dışı işlem kavramının Kurumlar Vergisi Kanununda yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu bakımdan, kooperatiflerin ortak içi işlemleri ile bir sermaye şirketi gibi yaptıkları ortak dışı işlemlerinin ayrı hesaplarda muhasebeleştirilmesinin, sorunu çözeceği değerlendiriliyor.

Özellikle tüketim kooperatifleri geliştirilecek olsa, son dönemde gündeme giren tanzim satış, fahiş fiyat ve zincir marketlerde etiket denetimi yerine, üstelik piyasaya devlet müdahalesi de içermeyen anti enflasyonist etki yapabilecek bir potansiyel de yakalanabilir. Bu bakımdan, kuruluş oranlarında da ciddi anlamda azalmalar olan tüketim kooperatiflerinin ülke ekonomisine yeniden kazandırılması önem arz etmektedir. Nitekim her türlü mal ve hizmet alım-satımları ile istihdamlarının kayıt altına alınması zorunluluğu bulunduğundan bu kooperatifler, kayıt dışı ekonomi ile mücadelede de yararlı olacaktır.

Tüm yazılarını göster