Konkordato şimşeği çaktı, iflas gürültüsü geldi

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Bildik fizik kuralıdır; her çakan şimşek ardından bir gök gürültüsü yola çıkar. Yıldırımın düştüğü yere bağlı olarak kaç saniye saymışsanız, onu 343 ile çarpar fırtınanın size kaç metre mesafede olduğunu kestirirsiniz. Bu durumda ister paratoner takılı binaya sığınır, ister yere uzanırsınız. Ya da ölürsünüz.

Bundan 2 ay önce EKONOMİ gazetesi, konkordato sağanağını duyurmuş ve olası iflaslara dikkat çekmişti. Merve Yiğitcan’ın haberinde konkordatoların “ilk 5 ayda 500’e dayandığını” okuduğumuzda, eğer tedbir alınmaz ise bunun devamının geleceğini yazmış, anlatmıştık. Şimdi kehanet gerçekleşti ve seri iflaslar başladı.

KONKORDATO ŞİMŞEK FARKINA DAİR…

Öncelikle iflas ile konkordato farkını ortaya koyalım… İflas, borçlunun artık borçlarını ödeyememesi halidir. Konkordato ise herhangi bir sebeple işleri bozulan ve ödeme güçlüğü çeken iyiniyetli borçluları koruma amacı güder. İflas ile bitersin, konkordato ile borçlarını yeniden yapılandırırsın.

Konkordato hem mali durumu kötü olan borçluları hem de alacaklılarını korumayı amaçlar. Bir bakıma iflasa sürüklenen şirketin tutunacağı son daldır. İstenir ki şirket zor durumu atlatsın, iflas ederse alacaklıları da mağdur olacağından, elinden tutup kaldırarak faaliyeti sürsün, borcunu ödesin.

İKİ SORU İKİ CEVAP / Konkordatoya dair…

Konkordato kararını kim verir?

Burada dikkat edilmesi gereken, konkordato kararlarının nasıl verildiğidir. Alacaklısından kaçmak için mi yoksa zordaki şirketini çalışır vaziyette tutup borçlarını ödemek için mi olduğu kritik noktadır. Kararların mahkemede yeterli teknik inceleme yapılmadan alelacele alındığı endişesi had safhada…

İflastan kaçınma yolu mudur?

Evet. Tam da budur ancak hileli konkordato başvuruları da çok sık rastlanan durumdur. Konkordato kararı alan şirketler borçlularına karşı korunurken, alacaklılar için herhangi bir önlem yok. 700 güne çıkan tasdik kararları ciddi mağduriyet yaratıyor, suiistimaller, zincirleme iflasları tetikleyebiliyor.

not/BİN PANSUMAN BİR AMELİYAT YERİNE GEÇER Mİ?

Tecahül-i arif, şiir ve nesirde bilinen bir hususun bir nükteye bağlı olarak bilinmiyormuş gibi ifade edilmesidir. Bilineni bilmez görünmek özel bir amaçla ve nükteli şekilde gerçekleştirilir. Bunun için sanatkâr muhatabına cevabını bildiği sorular sorar. Ben de sanat yapayım dedim cevabı belli soruya.

Değil bin, milyon pansuman dahi tek bir ameliyatın yerine geçmez, geçemez. Pansuman, kanamayı durdurmak ve tedavi için zaman kazanmak için yapılandır. Belli ki Türkiye ekonomisi ağır hastadır. Teşhisi de; “Geri Döndürülemez Ekonomi Hasarı” diye konulmuştur. Kısaca ameliyat kaçınılmazdır.

Oysa ekonominin cerrahlar kadrosu, ameliyat yerine sürekli pansuman ile meşgul... Biri enflasyonu indirmek için sabır önerirken, öteki enerji zammını dayayıveriyor, ulaşıma zam yapıyor. Hastanın tansiyonunu yükselterek onu normale döndürme “heterodksitesi” de yalnızca cerrahlarımızın icadı…

Peki, ameliyat nedir? Ekonomide ameliyat; köklü reformlardır. Durum, artık idare edilemez, günü kurtarma ile takvim yaprakları tüketilemez noktaya taşındık. Kaldı ki iflas; sâridir ve tıpkı müsilaj gibi bir anda ekonomi denizini kaplar, sağlam şirketleri de örseler hatta durduk yerde onları da batırabilir.

Sözüm odur ki ey baş cerrah; pansuman yapacak yer kalmadı ekonomik bünyede. Faiz narkozunu bir yere kadar dayattınız. Ancak hasta ayılmak üzere… Ameliyata başlayın aksi halde hasta “eks” olacak.

Tüm yazılarını göster