Doğu Akdeniz çok sıcak;
Bir tarafta Rum-Yunan ikilisinin önderliğinde oluşturulan, son dönemde iyice pekişen “Doğu Akdeniz Gaz Forumu” cephesi, diğer yanda Türkiye ile KKTC arasında yeni bir ivme kazanan ilişkiler.
Yeni ivmeden kasıt, Kıbrıs sorununda Türk tarafının parametre değişikliğine gitmesi.
Artık hem Türkiye, hem de KKTC, BM’nin federasyon temelli çözüm sürecini bir kenara bırakıp, “iki devletli çözüm” tezine geçtiler.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar bu konuda çok net konuştu, iki devletli çözümü savunduklarını söyledi.
Diplomasi Muhabirleri Derneği üyeleri ile gerçekleştirilen online toplantıda Tatar, “iki devlet, bizim savunduğumuz Denktaş çizgisidir. Bugüne kadar çeşitli evrelerden geçmek mecburiyetindeydik. Onlar da yapılmıştır. Şimdi Türkiye’nin desteğiyle, başımız dik devam edeceğiz” dedi.
Tanınmada son durum
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemleri de aynı paralelde; Türkiye de, Kıbrıs’ta yan yana iki egemen devletli çözüm istiyor.
Ancak bir sorun var; eğer bu tez uluslararası camia tarafından kabul görmezse, KKTC’nin devlet olarak tanınması ne olacak? Tatar, tanınma konusunu sonraya bırakma niyetinde...
“Tanınma meselesini abartıyorlar. Üniversitelerimizde 100’den fazla ülkeden öğrenci var. Pek çok ülkeyle - yüksek gümrük ödeme bedeliyle- ticaret de yapabiliyoruz” diyen KKTC Cumhurbaşkanı, turizm, eğitim ve inşaat sektörü üzerinden KKTC’nin ekonomisini döndürebileceğine inandığını anlattı.
Tatar, “Anlaşma için iki tarafın onayı gerekir. Biz onay vermeyeceğiz. Eğer anlaşma olmazsa, olduğumuz gibi kalırız. Tanınma sonra gelirse gelir. Tanınma işi istediğimiz gibi gelişmiyor diye, Rum’a yama olmayız. Bu noktada biraz daha sabırlı olmamız gerekebilir” diye konuştu.
Kendisini “Türk milliyetçisi” olarak nitelendiren Ersin Tatar, Kıbrıs’ta federasyon tezinden vazgeçme nedenini ise Türkiye’nin zaman içinde Kıbrıs’taki söz hakkının yok olması tehlikesiyle açıklayarak, “Federasyonun bizim için en büyük sıkıntısı, Türkiye’nin zaman içinde, 5 sene olmazsa, 10 sene içinde Ada’dan çekilmek zorunda kalacağıdır. Federasyon olursa, Kıbrıs AB içinde Rum-Yunan ikilisinin at koşturduğu bir yer olur. Ada’nın iki tarafında belediye hizmetleri noktasında otonom bir yap oluşturulur, ama egemenlik merkezde kalır” dedi.
Tatar, Kıbrıs’ta Türkler’in nüfusunun Rumlar’a göre daha az olmasının da sorun teşkil etmediğine dikkat çekerek, “Bizim esas kriterimiz nüfus değil, halk olmak” diyen Tatar, “Bizim ayrı dil, din, tarih, kültür ve bağlarımız var. Ayrı bir halk olduğumuz için Rum halkı kadar egemenlik hakkımız vardır” diyor.
Ada’daki Türk ve Rum tarafları, garantör ülkeler İngiltere, Yunanistan ve Türkiye ile gözlemci olarak da AB’nin katılımıyla “5+1” formatında toplantı planlanıyor. KKTC olarak bu toplantıya katılacaklarını bildirdiklerini kaydeden Tatar, “Ancak 5+1 konferansına sadece görüşlerimizi anlatmak için katılacağız” dedi.
Maraş ne olacak?
Tatar, Maraş’ın yeniden yerleşime açılması planlarını da paylaştı toplantıda;
“Maraş’ta 1974’teki tapu sahipleri kimse, mal onundur diyoruz” ifadesini kullanan Tatar, yapmak istediklerinin Maraş’taki mülk sahiplerine mallarını “iade etmek” olduğunu söyledi, takas ya da tazminat karşılığı malların KKTC hükümetine geçmesinin ise maliyet nedeniyle zor göründüğünü açıkladı.
Maraş’taki mülk sahiplerinin mülklerini yeniden kullanılabilir hale getirmeleri ya da üçüncü kişilere satabilmeleri için KKTC olarak altyapı çalışmalarını sürdürdüklerini de anlatan Tatar, “Böylece buradaki mülklerin değerini de arttırmış oluyoruz” diye konuştu.
Maraş konusunda bir başka sorun ise, kentin ‘askeri bölge’ statüsünde olması. Mülklerini teslim alanların mevcut yapılara işlerlik kazandırması, dükkanlarını açması, otellerini tamir edip konaklamayı başlatması mümkün değil.
Bu konuda en büyük sorunun Maraş’taki mülklerde bulunan kapalı kasalar olduğunu, 400 adet kadar olan bu kasaların 1974’ten beri Kıbrıs güvenlik güçleri tarafından korunduğunu kaydeden KKTC Cumhurbaşkanı, “Bu kasaları gelip sahipleri alsınlar istiyoruz. Eğer almazlarsa bir kamu bankasının kasa dairesine taşımayı planlıyoruz. Taşıma işlemi bittikten sonra, güvenlik güçlerinin de bunların yanında nöbet tutmasına gerek kalmayacak. O zaman askeri bölge statüsünden çıkarıp, Maraş’ı da KKTC’nin diğer bölgeleriyle aynı statüye kavuştururuz” dedi.
"Enerji şirketleri ile Türkiye üzerinden anlaşırız"
Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları konusunda ise Tatar, uluslararası şirketlerle, Türkiye üzerinden anlaşma sağlanmasının mümkün olduğunu kaydetti. Tatar şöyle konuştu;
“Bir anlaşma olacaksa, mutlaka ada etrafındaki zenginlikler gündeme gelecektir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasasına göre, Kıbrıs Türkleri’nin en az yüzde 30 hakkı var.
Anastiyades bana, ‘Bunu hesaba yatıralım, bir anlaşma olunca bu paraları size ödeyelim’ dedi. Ama bunun anlamı, enerji kaynaklarının çıkarılmasında ben karar veririm, anlaşmayı ben yaparım. Biz de bu konuda alt yönetim olmayı kabul etmiyoruz. Bizim karşı önerimiz, ortak şirket kuralım, beraber yönetelim diyoruz...”
"Biden. Rum-Yunan İkilisine yakın duruyor"
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, ABD’de yeni yönetimin de Rum-Yunan ikilisine daha yakın durduğuna dikkat çekiyor ve “Biden Başkan Yardımcısı olduğu dönemde bu binaya kadar gelmiş bir insandır. Ama biz de biliyoruz ki, Rum-Yunan ikilisine daha yakın duruyor. Kıbrıs’ın gerçeklerini anlamış değil, belki anlamaya da niyeti yok” diyor.
Tatar, Türkiye’ye ilhak konusunun ise, görüşmelerde hiç gündeme gelmediğini, Türkiye’den alınan yardımın da yılda yaklaşık 200 milyon dolar düzeyinde olduğunu söyledi.
Kısacası;
Kıbrıs konusunda Türk tarafı tezini ortaya koydu. Ancak bunun uluslararası alanda kabul görmesi zor.
KKTC Cumhurbaşkanı da bunun farkında. Son sözü şu;
“Pes etmek yok, yılgınlık yok..”