KKM için beş ayda her birimizin cebinden 829 lira aldılar

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Kur korumalı mevduat uygulamasında bütçeden ödenen kur farkı beş ayda 60.6 milyar lirayı buldu. 10.2 milyar liralık vergi avantajıyla birlikte "bilinen" maliyet "şimdilik" 70.8 milyar lira. Bu tutar, beş ayda her bir vatandaşın cebinden 829 lira alındığını gösteriyor.

Kur korumalı mevduatın temmuz ayı faturası da belli oldu. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın dün açıkladığı temmuz ayı bütçe gerçekleşmesine göre kur korumalı mevduat hesapları için kur farkı olarak bütçeden bir ayda 23 milyar 362 milyon lira daha çıktı.

Böylece kur korumalı mevduat hesapları için beş ayda yapılan toplam ödeme 60.6 milyar lirayı buldu. KKM hesapları için martta 11.7, nisanda 4.6, mayısta 4.8, haziranda 16.1 milyar lira ödenmişti. Temmuzdaki 23.4 milyar liralık rekor ödemeyle birlikte beş ayın toplamı 60.6 milyar liraya ulaştı.

Bu tutar, kur korumalı mevduat hesabına doğrudan TL yatırarak katılanlara bütçeden yapılan ödemeyi gösteriyor. Döviz tevdiat hesabını TL’ye döndürmek suretiyle KKM’ye katılanlara ise ödemeyi Merkez Bankası yapıyor. Merkez Bankası’nın bugüne kadar ne miktarda ödeme yaptığı adeta devlet sırrı, bu tutar açıklanmıyor.

Ancak Merkez Bankası’nın yaptığı ödeme daha farklı değerlendirilmeli. Merkez Bankası, örneğin 1.000 dolar bozdurarak sisteme giren birine, vade bitiminde yine 1.000 dolarına karşılık gelecek tutarda TL ödüyor. Eğer kur artışı vade dönemine denk gelen faizden düşük olursa bu sefer hesap sahibi faizi alıyor.

Yurtiçindeki katılımcıların döviz bazında bir getirisi yok. Yurtdışından katılanlara ise faiz ödeniyor.

Kişi başına 1.000 liraya yaklaştı

Türk parası yatırarak kur korumalı mevduat hesabı açtıranlara bütçeden ilk ödemenin yapıldığı marttan bu yana beş ayda 60.6 milyar lira aktarıldığını belirttim. Bu tutara bir de DTH bozdurarak KKM’ye geçen tüzel kişilere tanınan kambiyo karı kaynaklı 10.2 milyar liralık vergi muafiyetini eklemek gerekiyor. Üstelik bu bilinen tutar.

Vergi muafiyetinin 10.2 milyarla sınırlı olduğunu varsayalım; 60.6 milyar da doğrudan kur farkı ödemesi, eder 70.8 milyar lira.

Bölelim 70.8 milyar lirayı bu yılın tahmini nüfusu olan 85.4 milyona...

Demek ki beş ayda her birimizin cebinden 829 lira alınmış!

“Ben ödeme yapmadım ki!”

Şimdi şu tarz itirazlar duyulacaktır.

“Ben bir kuruş bile ödemedim!”

Vatandaş devlet bütçesinin temel olarak kendisinden alınan vergiyle oluştuğunu bilmezse, oradan yapılan harcamanın aslında kendi parası olduğunu idrak edemezse, tabii ki “Benden bir kuruş bile çıkmadı” diyebilir.

Böyle düşünenler; hadi o paranın aslında sana ait olduğunu bilmiyorsun, en azından o tutarın senin için harcanmasını istesene!

Bir de “Kur artsa daha mı iyiydi” diyenler var

Kur korumalı mevduat için her ay milyar milyar ödeme yapıldığını ve bu ödemenin bütçe için büyük bir yük oluşturduğunu yazdıkça birileri “Ne yani, bu uygulamaya geçilmese de kur 25 liraya, 30 liraya tırmansa daha mı iyiydi” diye itiraz ediyor. Ben de bu tür görüşleri dile getirenlere bir öneride bulunuyorum:

“Yarın sabah gömleğinizin ilk düğmesini bilerek, isteyerek, yani özellikle yanlış ilikleyin. Bakalım sonraki düğmeler doğru ilikleniyor mu!”

Dolar geçen yıl aralıkta 18 liraya durup dururken mi çıktı? Ekonominin olağan akışı içinde mi bu düzey görüldü?

Yoksa 23 Eylül’den başlayarak ilk düğme bilerek, isteyerek yanlış iliklendiği için mi 18 liralar aşıldı? Sonrasında da büyük kurtarıcı olarak kur korumalı mevduat ortaya atıldı?

Tekrar olacak ama yine de yazmak şart...

Ne yani 20 Aralık gündüz saatlerinde zihinlerde hiçbir şey yokken akşam bir şimşek çaktı da kur korumalı mevduat uygulaması o saatlerde mi akla geldi?

Ve 20 Aralık’ı 21 Aralık’a bağlayan gece Merkez Bankası ve kamu bankaları kendiliklerinden ve birbirlerinden habersiz bir şekilde mi döviz satışına girişti?

Asıl sorun uygulamanın nasıl sona ereceğinde...

Kur korumalı mevduat için beş ayda ödenen 60.6 milyar lira da, vazgeçilen 10.2 milyar lira vergi de, Merkez Bankası’nın tutarını bilmediğimiz ödemesi de tabii ki önemli. Ama kur korumalı mevduat uygulamasının başımıza bela olacak asıl yönü, bu uygulamanın nasıl sona erdirileceği.

Birileri bu gerçeği hala görmedi ya da görmezden geliyor.

Şöyle düşünün; bankalardaki normal mevduat hesabını tutmanın bir süresi olsa ve o tarihten sonra hesapların tümünü kapatmak gerekse... Şimdi vade bittiğinde herkese parası ödenecek mi, ödenecek. O para nereye gidecek? Pratikte böyle bir şey olmaz, herkese trilyonlarca lira zaten ödenemez de, varsayalım oldu, ekonomi ne hale gelir!

Tüm mevduat için yalnızca senaryo niteliğinde ve hiçbir zaman yaşanmayacak olan bu durum kur korumalı için gerçek. Bu uygulama süresiz değil, bir gün bitecek. Nasıl olacak o bitiş? Tasarruf sahibi eline geçen parayla sizce ne almaya yönelecek? Bu köşede 10 ve 11 Ağustos’ta detaylı olarak yazdım; kur korumalı mevduatta bir bitiş stratejisi yok ve şu anki duruma göre bizi bir felaket bekliyor.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçen hafta KKM için kur farkını ödemeyecekleri yönündeki sözünü bu çerçevede iyi okumak gerek. Bu açıklamasıyla aslında bir mesaj vermeye ve KKM hesabı olanların yavaş yavaş bu hesaplarını kapatmalarını sağlamaya çalışan Kılıçdaroğlu, örtülü biçimde “İktidara gelince kucağımızda KKM bombası bulmak istemiyoruz” diyor.

KKM’nin zamana yayılarak azalması ve kendiliğinden yok olması, bir kez daha vurgulayayım, herkesin hayrına; bu uygulamayı başlatan AKP’nin bile...

Tüm yazılarını göster