DÇM’yi, 1970’li yılların sonuna uzanan ve tasfiyesinde Türkiye’nin uzun yıllar üzerinde yük olarak kalan ve çok bedel ödediği bir kavram olarak hatırlıyoruz. Benzetmek gerekirse, bugünün KKM uygulamasının o günkü kambiyo mevzuatı çerçevesinde uygulaması olarak ifade edebiliyoruz.
Yazının başlığındaki harflerin setlerine bakıp şaşırmayın.
Eskiler ve piyasadan gelenler bu ifadelerin ne anlama geldiğini çok iyi bilirler. Aslında Hazine uygulamalarıyla ilgilenenlerin konunun tarihine hâkim olması beklenir. Hatta mutlaka bilinmeli ki geçmişten ders alabilelim.
Dilerseniz açılımlarını ortaya koyalım ve kısa tanımlarını yapalım.
KKM, çok yeni bir kavram olduğu için henüz unutulmayan bir ifade ve “Kur Korumalı Mevduat” hesabının kısaltılmışı olarak biliyoruz. 21 Aralık 2021 tarihli Merkez Bankası Tebliği ile ekonomi hayatımıza bir “muhteşem buluş” gibi sokulduğunu ve halen de hayatımızda olduğunu görüyoruz.
DÇM, 1970’li yılların sonuna uzanan ve tasfiyesinde Türkiye’nin uzun yıllar üzerinde yük olarak kalan ve çok bedel ödediği bir kavram olarak “Dövize Çevrilebilir Mevduat” hesabı şeklinde hatırlıyoruz. Benzetmek gerekirse, bugünün KKM uygulamasının o günkü kambiyo mevzuatı çerçevesinde uygulaması olarak ifade edebiliyoruz.
KVA ifadesi de 2001 öncesine uzanan bir uygulama. Özü şu: Hazine’nin bütçe uygulamasında yıl içerisinde ortaya çıkan nakit ihtiyacını, yılın sonunda kapatmak üzere, Merkez Bankasından borçlanması olarak anımsıyoruz.
Nasıl olduysa adeta “tarih tekerrür etti”, geçmişin yanlışları yeniden önümüze geldi.
Bir yandan geçmişin felaketi DÇM uygulaması, 2021 yılının Aralık ayının sonuna doğru KKM denilen ucube düzenleme olarak hayatımıza girdi. Bir yandan da 20 yılı aşkın süredir unuttuğumuz ve Merkez Bankamızın tarihinden silindiğini zannettiğimiz KVA belası tedavüle sokuldu.
Artık finansal sistemimizde KKM de var, adı olmasa da tadı itibariyle KVA da var!...
KKM neden oluşturuldu?..
Hatırlanacağı üzere; 2021 yılı Aralık ayının sonuna doğru döviz kurlarındaki ani atak nedeniyle bunu önlemek adına KKM adıyla eski DÇM uygulaması getirildi.
Amaç; Türkiye’de yerleşik gerçek kişilerin birikimlerini dövizdeki muhtemel yükselişe karşı korumak üzere bir mekanizma oluşturmaktı. Bunun için 21 Aralık 2021 Tarihli Resmi Gazete’de 2021/14 sayılı “Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” yayımlandı.
Tebliğin 4. ve 5. maddesine göre sistem şöyle işleyecekti:
(1) 20/12/2021 tarihinde mevcut olan ABD Doları, Euro ve İngiliz Sterli’ni cinsinden döviz tevdiat hesapları ve döviz cinsinden katılım fonu hesapları, hesap sahibinin talep etmesi halinde dönüşüm kuru üzerinden Türk Lirası’na çevrilecek.
(2) Bankanın bu işlem sonucunda elde ettiği döviz dönüşüm kuru üzerinden Merkez Bankası tarafından satın alınacak ve karşılığı Türk Lirası ilgili bankaya aktarılacak.
(3) Banka tarafından 3 ay, 6 ay veya 1 yıl vadeli Türk Lirası mevduat veya katılma hesabı açılacak.
(4) Bankanın mevduat hesabına uygulayacağı faiz oranı Merkez Bankası’nca belirlenen bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının altında olamayacak. Eğer, katılma hesaplarına sağlanacak getirinin katılım bankalarının Merkez Bankası ile açık piyasa işlemleri kapsamında yaptıkları bir hafta vadeli repo işlemlerinde oluşan maliyetten düşük olursa, aradaki farkı katılım bankası tek taraflı olarak karşılayacak.
- Vade sonunda Türk Lirası mevduat veya katılma hesabı sahibine anapara ile faiz veya kâr payı banka tarafından ödenecek.
- Vade sonu kurunun dönüşüm kurundan yüksek olması ve kur farkı üzerinden hesaplanan tutarın banka tarafından ödenecek faiz veya kâr payından yüksek olması durumunda, kur farkı üzerinden hesaplanan tutardan faiz veya kâr payı düşülerek hesaplanan tutar Merkez Bankasınca mevduat veya katılma hesabı sahibine ödenmek üzere ilgili bankaya aktarılacak.
Ne oldu? 2 yıl bile dolmadan (bugün itibariyle 20 ayda) KKM tutarı 3.5 trilyon liraya ya da bir başka ifadeyle 125 milyar dolara sıçradı.
Peki, bu işin Hazine’ ye ve Merkez Bankası’na yükü ne oldu? Yapılan hesaplamalara göre 2022 yılında bu yük 180 milyar lira ve 2023 yılının 7 ayında da sadece Hazine’ye yükü 60 milyar lira oldu.
Şimdi nihayet 20 Ağustos tarihli Merkez Bankası basın duyurusu ile yabancı para mevduattan kur korumalı mevduata dönüşüm uygulamasına son verildi. Yani KKM hesaplarının tasfiyesi adına önemli bir adım atıldı.
KVA neden yeniden hortlatıldı?..
Şimdi de Kısa Vadeli Avanç (KVA) olarak adlandırılan uygulama, depremin finansmanına ilişkin 7456 sayılı Torba Kanun’un 29. maddesine eklenen Geçici 2. madde ile 20 yıldan sonra sistemimize girdi. Düzenleme ile 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un Geçici 35’inci maddesi kapsamında Hazine ve Maliye Bakanlığı kaynaklarından karşılanan desteklerin Merkez Bankası kaynaklarından karşılanacağı hükme bağlandı.
Türkçesi şu: Bundan böyle artık Merkez Bankası Hazine’yi finanse edecek. Hazine’nin açıklarını Merkez Bankası karşılayacak ve bütçe açıkları gizlenebilecek. Ve de Merkez Bankası özerk olacak!..
Mehmet Şimşek’in ifadesiyle ekonomide rasyonele dönüldüğünde her iki uygulamadan da eser kalmayacak. Bakalım kimlere ve ne zaman nasip olacak?..