Eğitim, kültür ve sanat alanlarındaki sosyal yatırımlarıyla tanınan iş insanı Suna Kıraç’ın adını taşıyan Suna’nın Kızları, Eğitim Reformu Girişimi ile birlikte “Türkiye’de Kız Çocukların Eğitimi: Engeller, Müdahaleler ve Olanaklar” raporunu yayımladı.
Suna Kıraç’ın kızı, iş insanı İpek Kıraç’ın liderliğinde, Suna ve İnan Kıraç Vakfı çatısı altında çalışmalarını yürüten Suna’nın Kızları, raporda özelde kız çocuklar, genelde ise tüm çocukların önündeki üç büyük engeli toplumsal cinsiyet eşitsizliği, yoksulluk ve yapısal şiddet olarak tanımlıyor. Kız çocukları desteklemeye yönelik çalışmaların eğitime erişim, burs, okullaşma alanlarında yoğunlaştığına dikkat çeken rapor, kız çocukların yapabilirliklerinin artırılmasının en önemli ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Araştırma eğitim alanında çalışan 127 sivil toplum kurumu ve 243 proje incelenerek yürütülmüş. Düzenlenen 2 odak grup ve 3 paylaşım toplantısıyla birlikte ekosistem haritalaması tamamlanmış. Haritalama çalışmasının ardından sivil toplum kuruluşları, kız çocuklar ve öğretmenlerle birlikte Suna’nın Kızları’nın yol planı oluşturulmuş.
Suna’nın Kızları Kurucusu İpek Kıraç, kız çocukların okul dışında da desteklenmesi ve güçlendirilmesine imkan sağlayacak bir eko-sistemin gerekliliğine dikkat çekerek, şu yorumda bulunuyor:
“Araştırmamıza dâhil olan eğitim alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının yüzde 62’ye yakını kız çocuk odaklı çalışmalar yürütüyor. Bu projelerin ağırlıklı olarak kız çocukların eğitime erişimi kolaylaştırıcı müdahalelere odaklandığını, burs ve benzeri ekonomik desteklerin yoğunlukta olduğunu görüyoruz. Okul öncesi dönem ise en az çalışma yürütülen alanlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda açık öğretime devam eden ya da eğitim dışında kalmış kız çocuklara özel destek mekanizmaları da kısıtlı. Okula erişimin desteklenmesi son derece değerli ancak tek başına yeterli bir müdahale değil.”
Kolektif etki yaklaşımıyla büyük bir sivil toplum ekosistemi oluşturmayı hedeflediklerini belirten Kıraç, vizyonlarını “En önemli ihtiyaç, kız çocukların baskı altında kalmadan, güvenlikli ve mutlu bir çevrede yaşayabilmelerine ve sosyal ağların içerisinde yer almalarına destek olacak bir ortam yaratmak. Bunu da sivil toplum kuruluşları olarak tek tek yapamayız. Bu nedenle ‘kolektif etki’ adını verdiğimiz yaklaşımla güçlü yanlarımızı ortaya koyduğumuz, eksikleri yeni oluşumlarla desteklediğimiz bir ekosistem yaratmak için çalışıyoruz.” cümleleriyle ifade ediyor.
Türk Eğitim Vakfı’nın eğitim yolculuğu,1967 yılında merhum Vehbi Koç’un önderliğinde205 hayırseverin bir araya gelmesiyle başladı. TEV, kurulduğu günden bu yana, 55 yıldır eğitimin gücüne inanan bağışçılarıyla birlikte eğitimde fırsat eşitliği sağlamak için çalışmalarına devam ediyor.
Vakfın 55’inci yılı dolayısıyla düzenlenen buluşmada TEV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Şükrü Tekbaş ve Genel Müdürü Banu Taşkın’ın verdiği bilgiye göre, TEV her yıl yaklaşık 7 bin öğrenciye burs veriyor. Bu sayı pandemi dönemi9 bini aştı. Bugüne dek yurt içinde 269.076 burs desteği verirken, 2.124 gencimizin de yurt dışı yüksek lisans ve doktora eğitimlerinde yanında yer aldı. Türk Eğitim Vakfı’nın Türkiye genelinde yaşayan 700 hibe ve vasiyet bağışçısı bulunuyor. 13 ilde TEV şubesi var.
TEV, 2007 yılından bu yana sürdürdüğü TEV Üstün Başarı Burs girişimiyle de geleceğin liderleri olacak üstün başarılı gençleri desteklemeye devam ediyor.
15 sene süresince toplam 833 gencimiz, TEV’den Üstün Başarı Bursu aldı. 2021-22 öğretim yılında ise aralarına 80 başarılı genç daha eklendi.
Türk Eğitim Vakfı, ayrıca Türkiye’de üstün başarılı ve yüksek potansiyelli öğrencilere ihtiyaç duydukları eğitimi lise düzeyinde sağlamak amacıyla kurulan İnanç Lisesi’ni 2001 yılında devraldı ve okul Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi (TEVİTÖL) adıyla eğitim faaliyetlerini sürdürüyor.
Kale Grubu’nun Kurucusu ve Onursal Başkanı Dr. (h.c.) İbrahim Bodur anısına düzenlenen buluşmada; ilham verici oturumlar, paneller ve atölye çalışmaları yer aldı. Gençlerin yoğun ilgi gösterdiği oturum ve panellerde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, ötekileştirmenin son bulması, çocukların hayal gücünün harekete geçirilmesi, engellerin aşılması gibi farklı konularda çalışan sosyal girişimlerin yer aldığı buluşmanın sonunda, özel sektöre “Sosyal girişimleri, kurumsal şirketler tarafından desteklenen bir aktör olarak kodlamayın, çözüm ortağı olarak görün” çağrısı yapıldı.
‘Hayata Değer’ buluşmasının açılış konuşmasını yapan Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay şu yorumu yaptı: “İbrahim Bodur’u bu yıl ‘Birlikte, Bir İlkte…’ ana teması doğrultusunda sosyal girişimciler ve gençlerle birlikte anıyoruz. Eminim, kendisi de burada olsaydı, mutluluktan gözlerinin içi parlardı. O da çok genç yaşında bir hayal kurmuş, Çanakkale’nin küçücük bir köyünde bu hayale giden yolda ilk adımını atmıştı. Babamın anısını yaşatmak için ilk adımımız olan İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödül Programı’nı düzenlemeye başladığımız 2017 yılından bu yana, sayıları 1.000’i aşan sosyal girişimcilerle bir araya geldim. Yüzlerce başarı hikayesine tanık oldum. Tam 5 yıldır, dünyanın el birliğiyle daha güzel bir yer olacağına dair inancım pekişti. Bugün, bu inancımın boş yere olmadığını bir kez daha anladım. Çünkü bugün burada yalnızca İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödül Programı kazananları ya da finalistleri yok! Güç birliği yaptığımız tüm yol arkadaşlarımız; akademisyenler, basın ve değişimi içeriden başlatan çalışanlarımız burada… Buranın gücü, kapsayıcılık ve çeşitlilikten geliyor”
Bu kapsamda, L’Oréal Türkiye’nin de önemli projeleri var. Son olarak, ülkemizde de giderek artan kuraklık tehdidine karşı İstanbul’daki üretim tesisinde suyu geri dönüştürerek kullanmak üzere yatırımlar yapıldı. Kuruluş, her yıl 10 milyon litre, bir başka deyişle 53 bin İstanbullunun 1 günlük su tüketimine eşdeğer miktarda suyu tasarruf etmeyi hedefliyor.
2022’nin ilk çeyreğinde pazar payını %25’e çıkaran L’Oréal Türkiye, sadece finansal sonuçlarıyla değil sürdürülebilirlik konusunda attığı somut adımlarla da öne çıkmak için çalışıyor. L’Oréal Türkiye , L’Oréal Grup’un stratejik öneme sahip ilk 20 ülkesi arasında yer alıyor. İş hacminin yüzde 30’unu oluşturan online pazarda “yüzde 100 plastiksiz e-ticaret” yaklaşımıyla çalışan kuruluş, dünyanın en kapsayıcı sürdürülebilirlik programlarından biri olan ‘Gelecek için L’Oréal’i her alanda uygulamaya özen gösteriyor.
L’Oréal Grup’un sürdürülebilirlik taahhütlerini ortaya koyan L’Oréal For The Future (Gelecek için L’Oréal) programına bağlı olarak çalışmalarını aralıksız sürdüren L'Oréal Türkiye, bilim insanları tarafından tanımlanan “Gezegenimizin Sınırları”nın aşılmaması için güçlü ve somut adımlar atmaya, eş zamanlı olarak birçok farklı sürdürülebilirlik projesi hayata geçirmeye devam ediyor.
L’Oréal Türkiye CEO’su Sinem Sandıkçı Gökçen konu hakkındaki görüşlerini şu cümlelerle ifade ediyor: “DNA’sında bilim olan lider Tekno-Güzellik şirketi olarak L’Oréal Grup, çevresel sorunlara ilişkin bilgi toplayan, şirketleri çevresel verilerini açıklamaya teşvik eden ve bu konudaki eylemlerini değerlendiren kar amacı gütmeyen global uluslararası sivil toplum kuruluşu CDP (Carbon Disclosure Project) tarafından kurumsal sürdürülebilirlikte üst üste 6. kez dünya lideri olarak tescilledi. Gururla belirtmek isterim ki L'Oréal Grup, “İklim Değişikliği, Su Güvenliği ve Orman” olmak üzere üç çevresel temanın tümü için 6 yıl üst üste "A" almayı başaran ilk ve tek şirket oldu. Sürdürülebilirlik her zaman işimizin kalbinde yer alıyor. Gezegenimizin acil müdahale edilmesi gereken sorunları için somut adımlar atmamız gerektiğini biliyor ve uzun yıllardır iklim, su, çevre, doğal kaynaklar ve toplumlar özelinde kapsamlı projeler hayata geçiriyoruz.”
L’Oréal Group , “Gelecek için L’Oréal” programında 2030 taahhütlerini başlıklar altında şu cümlelerle özetliyor: