İsrail'in önce Lübnan'daki İran destekli Hizbullah hareketinin iki numarası Şükr'ü, üzerinden sadece saatler geçe de Tahran'ın ortasında Hamas lideri Haniye'yi öldürmesi ile gözler İran'ın tepkisine çevrildi.
Tüm dünya, özellikle de Ortadoğu, İran'ın “geçen seferki gibi olmayacak” dediği karşı saldırısını, kelimenin tam anlamıyla "kıyameti" bekler durumda.
ABD bir yandan İran'ın doğrudan vuracağını açıkladığı İsrail'i korumak için bölgeye donanmasının en yetkin gemilerini yığarken, diğer yandan bölge ülkeleri üzerinden Tahran yönetimine "karşılık orantılı olsun" mesajı gönderiyor. Ürdün yetkilileri ABD ile İran arasında mesaj taşıma işini yüklenmiş görünüyor. Umman da bir yandan devrede. Suudi Arabistan ise İran'a saldırı sırasında "hava sahasını kullanamayacağını" kesin bir dille iletip, bir nevi "caydırıcı" rolde.
İran'ın İsrail'e saldırısının, Nisan'da yaptığı nokta atışlarının ötesine geçeceği beklense de, yine de genel olarak “sınırlı” olacağı tahmin ediliyor. Ancak herkes farkında; Ortadoğu burası. Hiçbir hesabın tutmadığı bölge. Bu telaş ondan.
Türkiye'nin çelişkileri ve beraberinde gelen etkisizliği
Bölgenin kilit ülkesi olan Türkiye ise tüm bu "kıyamet" öncesi diplomatik trafikte etkisini yitirmiş görüntü çiziyor. Bu etkisizlikte AK Parti hükümetinin Ortadoğu politikasındaki bitmeyen çelişkilerinin yattığını söylemek yanlış olmaz.
İktidara geldiği ilk günden itibaren AK Parti hükümeti Ortadoğu'da Müslüman Kardeşler hareketini destekledi. Mısır'da, Suriye'de, hatta Libya'da bu hareketin iktidara gelmesi için kimi zaman istihbarat teşkilatını, kimi zaman doğrudan Türk ordusunu devreye sokmaktan çekinmedi. Ancak gelinen noktada AK Parti'nin Müslüman Kardeşler politikasının çöktüğünü söylemek mümkün;
- Suriye'de Esad rejimi hala iktidarda ve AK Parti şimdi Esad'la barışmanın yollarını arıyor.
- Mısır'da Müslüman Kardeşler hükümetini askeri darbe ile deviren, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "katil, darbeci" diye andığı Sisi, şimdilerde AK Parti yetkililerinin en çok görüştüğü Ortadoğu siyasetçilerinden biri haline geldi.
- Libya'da Sisi'nin politikası galip geldi; Yine Erdoğan'ın "darbeci" diye andığı, bizzat Türk askerlerinin rakibinin yanında savaştığı Halife Hafter, Libya'nın geleceğini belirleyecek siyasi isim haline dönüştü. O kadar ki, AK Parti yönetimi Hafter'in oğlunu Ankara'da ağırlamak durumunda kaldı.
Sinwar'ın seçimi; Ankara'nın yenilgisi
- AK Parti'nin desteklediği Müslüman Kardeşler'in Ortadoğu'da "son kalesi" Hamas kalmıştı. Ancak orada da işler Ankara açısından karışık.
AK Parti hükümeti, Katar'la birlikte hareket ederek, uzun zamandır İsmail Haniye üzerinden Hamas'ı "dönüştürmeye", meşru kabul edilecek bir siyasi aktöre çevirmeye çalışıyordu. Haniye'nin yerine Hamas lideri olarak 7 Ekim saldırılarının "beyni" olarak görülen, Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugaylarının başındaki isim Yahya Sinwar'ın seçilmesi, AK Parti ve Katar'ın bu çabalarını da boşa çıkarmış durumda. Nitekim Haniye'ye resmi yas ilan eden AK Parti hükümetinden, Hamas'ın başına seçilen Sinwar için "kutlama mesajı" benzeri bir açıklama olmaması, hatta Ankara'daki yetkililerin Sinwar'ın adını bile anmayan sessizlikleri de bunun göstergesi değil mi?
Sisi ile görüşüp, Hamas'a destek vermek...
Kahire'de yapılan bir açıklama ise, AK Parti'nin Müslüman Kardeşler politikasının girdiği çıkmazı somut olarak gözler önüne serdi hafta başında.
Yıllarca MİT'in başında görev yapan Fidan, kamuoyunda ciddiyeti, sakinliği ve kontrolü ile bilinen bir kişilik. Oysa Sisi ile görüştükten sonra, diplomatik üslubu oldukça aşan bir açıklama yapan Fidan, Batı'ya İsrail'in "tasmasını" eline alması çağrısı yaptı.
Fidan'ın o bilinen kontrollü tavrının dışındaki bu açıklama, belki de Müslüman Kardeşler'i darbeyle devirmiş liderle el sıkışmış olmaktan geliyordur, kim bilir?