Türkiye hızla dünyadan ayrışıyor. Fransa’da emeklilik yaşı 64’e çıkarıldığı için çalışanlar ile hükümet arasında çatışmalar sürerken, Türkiye’de genç yaşta insanlar emekli edildi. Üstelik bu konuda muhalefet ve iktidar birlikte hareket etti.
Önce 2008 Krizi, ardından pandemi krizi gelince, genişlemeci para ve maliye politikasının bir sonucu olarak artan enflasyon gelişmiş ülkelerce yüksek bulunduğu için yaklaşık bir yıldır uygulanan faizlerin yükseltilerek enflasyonun düşürülmesi politikası Batı yakası ülkelerinde sonuç verdi. Enflasyon oranı düşmeye başladı, üstelik işsizlik oranı da düşmeye devam etti. Yani işsizlik-enflasyon değiş tokuşu gerçekleşmediği gibi, genişlemeci para politikası da hiper enflasyona neden olmadı.
Enflasyon ve İşsizlik Oranı: Türkiye ve Kıskananlar
Kaynak: OECD Veri Tabanı. https://stats.oecd.org/index
Faiz oranını ilk olarak arttıran ve görece şahin tavır izleyen Fed, ABD’de 2022 yılında yüzde 8’e kadar yükselen enflasyon oranını (yıl içinde 10’a kadar yükselmişti) 2023 yılında yüzde 5’e düşürdü. Üstelik bunu yaparken işsizlik oranı da yüzde 3,8’den yüzde 3,6’ya geriledi. AB’de enflasyon oranı aynı tarihlerde yüzde 9,2’den yüzde 8,3’e düşerken, işsizlik oranı da yüzde 6,2’den yüzde 6’ya geriledi. Halkımızın bizi kıskanıyorlar dediği ülkelerin başında gelen Hollanda’da enflasyon oranı yüzde 10’dan yüzde 4,4’e gerilerken, işsizlik oranı yüzde 3,4’ten, yüzde 3,5’e yükseldi.
Anayasa Dar Geliyor
Türkiye, yüksek işsizlik ve enflasyon oranıyla bu ülkelerden ayrışırken, öne çıkardığımız ülkelerin hiçbirinde her hafta müjde paketi açılmıyor. Yine bu ülkelerde okul sayısı kilise sayısından az değil, papaz sayısı doktor sayısından yüksek değil, bu ülkelerin herhangi birinde biz din tabanlı eğitim yapalım diyen yok. Ya da bu ülkelerin üniversite yurtlarında öğrencilerin maneviyatını yükseltmek için papaz bulundurulmuyor. Böyle davranmıyorlar çünkü Rönesans’tan bu yana laik eğitimin iyi eğitime neden olduğunun, bunun da verimliliği arttırdığının farkındalar.
Türkiye bu ülkelerden hızla ayrışırken izlediği iktisat politikasının altı da hızla boşalmakta. Bunun en bariz örneği merkezi yönetim bütçesinin yönetilemez hale gelmesi. Bütçe, Mart ayında 47,2 milyar, Ocak-Mart döneminde ise 250 milyar TL açık verdi. Bütçe açığına kaynaklık eden en önemli kalem de KİT ve SGK zararlarını da kapsayan cari transferler oldu. Cari transferin bütçe harcamaları içindeki payı Mart ayında yüzde 37,3, Ocak-Mart döneminde yüzde 44,5’e ulaştı. SGK şu anda hükümet borç bulup aktarma yapmaz ise ne sağlık giderlerini ödeyebilir ne de emekli maaşı verebilir. SGK iflas edecek noktaya gelmiş iken, hala Suriyeli kardeşlerimiz sohbeti yapmanın akla uygun bir açıklaması da yok. Hal böyle iken kamu bankalarını sürekli kayrılmış sektörlere negatif faizle kredi pompalayan kurumlara dönüştürmek, halen göreli olarak sağlam duran bankacılık sektörünü de krize sokabilir.
Tüm bu keşmekeşin altında, 2017 Anayasa değişikliği sonrası ülkenin çöken kurumsal yapısı ve bu Anayasa’nın ülkeye dar gelmesi yatmakta. Seçimlere 20 gün kaldı. Hangi ittifak seçimi kazanırsa kazansın, artık aklı öne koyan politikalar üretmek zorunda. Aksi halde 1881’e geri döneriz. 1881 yılı sadece Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün doğum yılı değil, aynı zamanda şimdilerde ulu hakan ön takısıyla anılan II. Abdülhamit döneminde kurulan Düyunu Umumiye’nin kuruluş tarihidir.
Okuma önerisi: James K. Galbraith, Normalin Sonu ve Semih Akçomak, Ahlaksız Büyüme