Kısa ve uzun dönem sonuçları birbirinden farklı olabilir

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ

Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ilerlerken, gözlemciler de Rus eyleminin kısa ve uzun vadeli sonuçlarını tahlil etmeye çalışıyorlar. Bu satırların kaleme alındığı saatlerde Rus güçlerinin  nereye kadar ilerlemeyi öngördüğü bilinmemekle birlikte, Rusya’nın sadece bağımsızlık ilan eden Rus cumhuriyetlerine “askeri destek” vermekle sınırlı kalmayıp Ukrayna’nın geniş bölümüne girmekte olduğu açıklık kazanmış bulunuyordu.  Bir yandan aldatma ve yalanlara başvuran, diğer yandan Batı dünyasının Rusya’nın Soğuk Savaş sonrası düzenini değiştirme girişimleri karşısındaki kararsızlığını değerlendiren Putin ülkesini kapsamlı bir müdahale yapacak konuma getirmiştir. 

Rusya’nın eylemi dünya ile ilişkilerini nasıl etkileyecek?

Rusya’nın eylemi Avrupa ülkeleriyle, Amerika ile ve daha genel olarak dünya ile ilişkilerini nasıl etkileyecektir? Askeri müdahalelerin etkilerini değerlendirirken, tartışmaya zaman çerçevelerini dahil etmek faydalı olabilir. Her ne kadar bekleniyor olsa da, çok ani gerçekleştirilen Rus eylemi askeri hedeflerine birkaç gün içinde ulaşabilecektir. Dünya olayın şokunu atlatmaya başladıktan sonra ise durum değişmeye başlayabilir. Önümüzdeki birkaç gün içinde Ukrayna’ya Rus saldırısnı karşılamak için daha etkin silahlar sağlanması söz konusu olabilir; sivil direnmeler etkinlik kazanarak Rus güçlerini kayıplarını arttırabilir. Tabii, Rusya’nın koz olarak kullanacağı yeter miktarda toprak elde ettiğini düşünerek müzakerelere yanaşması da mümkündür.

Halihazırda bazı yaptırımlar devreye sokulmuş bulunuyor. Anlaşılabilir nedenlerle yaptırımların etkinliği konusunda değişik yoğunlukta tereddütler dile getirilmekte. Yaptırımlar ihlal edilebilir, özellikle yarattıkları külfet uygulayıcılar arasında eşit biçimde dağılmadığından dolayı uygulama iradesinde zaaflar ortaya çıkabilir, hedef ülkeler yaptırımları karşılamak için önceden hazırlık yapmış olabilecekleri gibi sorunlarını giderecek başka kaynaklar bulabilirler, zaman geçtikçe yaptırımları sürdürme iradesinde de zayıflamalar ortaya çıkabilir. Buna karşılık, yaptırımlara başvurma gerekçesi, yaptırımlara başvuranları etkileri uzun vadede hissedilen bazı adımlara yöneltebilir. Örneğin, kriz Avrupa’nın Rus gazına fazla bağımlı olduğu gibi zaten bilinen bir gerçeğin iyice idrak edilmesine vesile teşkil etmiştir.  İki, üç yıl içinde Avrupa’nın, biraz daha pahalı da olsa, yeni kaynaklar edinmesi ve Rus gazına bağımlılığını azaltması pek şaşırtıcı olmayacaktır. Aynı şekilde Rusya, uluslararası sermaye açısından istenilmeyen bir adrese dönüşebilir ve ülke ekonomisi ciddi mahrumiyetlerle karşılaşabilir.

Ukrayna’da olanlara Batı’nın verdiği tepki, siyasi coğrafyayı askeri yöntemler kullanarak değiştirmeyi öngören diğer ülkelerin de davranışlarını etkileyecektir. Listenin başında Tavyan’ı kendi topraklarına katmak isteyen Çin gelmektedir. Bu durumu idrak eden Amerika, Ukrayna’ya asker göndermek hariç, Rusya’yı saldırganlığını daha ileriye götürmekten caydırmak ve mümkünse geri çekilmesini sağlamak için elinden geleni yapacaktır. Avrupalılar ise, Rusya’ya daha etkin biçimde karşı koyulmaması halinde, Baltık ülkelerinin saldırıya hedef olabileceğinden endişe duymaya başlamışlardır. Bu tür korkular, Rusya’nın toprak maceraperestliğini engellemek için, ona karşı şimdiye kadar başvurulanlardan daha etkin araçlar bulunması için güçlü bir saik oluşturmaktadır. Demokrasi ile yönetilen ülkeler, dış siyaset eylemlerini tasarlarken, halklarının bu girişimlerin taşıdığı riskleri ve gerektirdiği özveriyi benimsemeye ne derecede hazır olduklarını otoriter yönetimlere kıyasla daha daha titizce hesaplamak mecburiyetindedirler. Bu gerçek, şu ana kadar halklarını mahrumiyetlere ve diğer risklere açacak askeri ve diğer yöntemleri kullanmaktan neden uzak durduklarını açıklamamızda da bir hayli yararlı olmaktadır.  

Olanlara göz attığımda, maalesef dünyanın nasıl İkinci Dünya Savaşı’na sürüklendiğini hatırlamaktan kendimi alıkoyamıyorum. İki savaş arası dönemde Almanya ve İtalya bugün Rusya’nın yaptığına benzer işler yapıyorlardı. Dönemin demokrasileri savaşa girmemek için muhtelif uzlaşma yolları aradılar. Hitler ise, hasımlarının bölünmüş ve savaşmaya isteksiz olduğunu, ortak bir tavır oluşturamayacaklarını değerlendirerek Almanlar için “Hayat Alanı” açma projesini gerçekleştirmeye yöneldi. Maceraperestliğini daha ileriye götürdükçe, demokrasilerin sadece liderleri değil, kamuoyları da savaşmadan Hitler’in durdurulamayacağına karar verdiler. Günümüzde nükleer silahların varlığı büyük çaplı savaşları kabul edilemez kılıyor. Yine de, Batı doğrudan savaş dışındaki her türlü yola başvurarak Rusya’yı cezalandırmak isteyecektir. Bu cezalar Rusya’nın katlanmayı öngördüğünün çok ötesinde olabilir.

Tüm yazılarını göster