Geçtiğimiz hafta işlemleri ile birlikte hem yoğun temmuz gündemini hem de global merkez bankalarına ait takvimi geride bırakmış olduk. Fed’in haziran ayında yaptığı volatilitesi yüksek faiz sürprizinin ardından piyasalarda oluşan kafa karışıklığı Temmuz ayı işlemlerinde yerini kimilerine göre “ayı piyasası rallisine” bıraktı. Global hisse senetleri yüzde 7’ye yakın değer kazanırken, 4 ay sonra ilk kez artı performans takip edilmiş oldu. ABD hariç global hisse senedi sepeti yüzde 3.23, S&P 500 ise yüzde 9 yine aynı dönemde yükseliş gösterdi. GOÜ grubu ise yüzde -0.69 ile olumsuz tarafta ayrıştı. Keza MSCI TR endeksi de değer kayıplarını yüzde -1.45 ile üçüncü aya taşıdı.
Haziranda Fed’in yatırımcı zekasında yarattığı karmaşa temmuz toplantısına dek belirli aralıklarla geçerli olmaya çalışsa da yakın dönem yükseklerinden ciddi anlamda gerileyen hisse senetleri bir şekilde dip fiyatlardan alıcı bulmayı başardılar. Kuşkusuz burada birden çok belirleyici unsur var. Değerlemelerin nispeten sunduğu avantaj, Amerikan dolarına yönelik alınan uzun yönlü pozisyonların dolar endeksinde geri çekilmeyi desteklemesi ve başta ABD olmak üzere küresel öncü makro göstergelerdeki zayıflığın faiz hadlerinde düşüşe zemin hazırlaması akla ilk gelenler konumunda. Burada önemli detay, faizlerdeki geri çekilme. Mesela ABD 10y tahvil faizindeki yüzde 3.50-2.60 hareketi 2023’te beklenen resesyon ve Fed’in faizlerde tepe noktaya 2022 sonunda ulaşacağı beklentisi kaynaklı. Kuşkusuz tüm bu konuştuklarımız gün sonunda finansal koşulların gevşemesi anlamına geliyor. Bu da Fed’in arzu etmediği bir durum. Fed, finansal koşulların sıkılaşmasını ve öyle kalmasını istiyor ki parasal aktarım mekanizması da planlandığı şekilde çalışsın.
Elimizdekilerin üzerinden tekrar geçmekte fayda var. Fed, son FOMC toplantısında enflasyona olan hassasiyetini korurken, zor zamanlarda iletişim sağlamanın kolay olmadığını belirtti. Hatırlayalım, bu başlığı Haziran toplantısından bu yana uzun uzun birkaç farklı yazıda tartışmıştık. Fed’in haziranda yaptığı iletişim kazası belli oluyor ki plansız bir durum değil. Yönetilebilir belirsizlik ile beklentileri kontrol altına alma çabası şeklinde de okumak mümkün.
Yaz aylarının düşük likiditesi ve yatırımcıların uzun bir zorlayıcı süreçten geliyor olması Fed ve ECB toplantılarının olmayacağı Ağustos’ta nefes alma durumunun biraz daha devam etmesine imkan tanıyabilir. Bu noktada herkesin aynı yöne giden trende yer aldığı uzun dolar pozisyonlarının da sıkışması ve bir miktar çözülmesi finansal koşulların biraz daha gevşemesine neden olabilir. Ancak, hikayenin tam da bu kısmında önemli iki risk var. Fed, faizleri artırmayacağı beyanında bulunmadı. Aksine, Haziran’daki SEP’e birçok kez atıfta bulunarak faiz tarafında 1 puana dek gidebileceği alan olduğunu işaret etti. Yol haritaları böyle olmayabilir de. Neden? Eylülde her çeyrek sonunda olduğu üzere beklentilerini güncelleyecekler. İşte o beklentilerle 2022’nin patikası daha net bir hal alacak. Diğeri ise eylüldeki toplantıya dek 2 enflasyon 2 istihdam piyasası verisi daha takip edeceğimiz gerçeği. Emtiada ürün bazında kısmen geri çekilmeler olsa da toplam sepet son 6 günde artış eğilimini devam ettirdi. Dahası, zor bir kış başta Avrupa olmak üzere hepimizi bekliyor.
Peki, buradan gelişmekte olan ülkelere ne çıkar? Finansal koşulların gevşeme ihtimali fon akımlarının yeniden artıya döneceği anlamına geliyor. Hemen hemen tamamında yıl başlangıcındaki risk primlerinin yakından geçilmez haldeyiz. Dış borç servisinde maliyet artışları ve çevirmedeki zorluk bir süre daha maalesef devam edecek.