Asrın felaketi olarak adlandırılan 6 Şubat depreminin üzerinden tam 1 yıl geçti. Resmi rakamlara göre can kaybımız 53 bin 537 oldu. Gayri resmi rakamların bunun birkaç katı olduğu iddia ediliyor. Hala kayıp olanlar var. Fiziksel ve gönülden yaralı on binlerce yurttaşımız var. Depremin üzerinden bir yıl geçtikten sonra bilanço çok net ortaya çıktı. Durum anlatıldığından çok daha kötü. Yaraların sarılması yıllar alacak.
Depremin 1.yılında ne yazık ki siyaset insanlığın önüne geçti. Depremzedeler üzerinden oy hesabı yapılıyor. “Oy verirsen hizmet alırsın” deniliyor. Bu sözler yaşanan depremden çok daha ağır.
Depremin etkili olduğu 11 il, Türkiye’nin toplam tarımsal üretim alanının yüzde 17’sini, çiftçilerin yüzde 14’ünü, tarımsal hasılanın yüzde 15’ini, ekili alanın yüzde 16’sını, canlı hayvan varlığının yüzde 18’ini, çayır ve mera alanının yüzde 10’unu kapsıyor. Tarımsal ihracatın yüzde 22’si bu bölgeden gerçekleştiriliyor.
Çiftçilik diğer işlere, diğer mesleklere benzemez. İşinizi aksatamazsınız. Zamanında yapmak zorundasınız. En yakınınızı kaybedersiniz, cenazenizi kaldırır daha acısını yaşamadan işinizin başına dönersiniz. Deprem bölgesindeki çiftçiler de öyle yaptı. Cenazesini kaldıran işine döndü. Yaralı olarak hastanede iken “inekler ne olacak yem verildi mi? Sağıldı mı?” diye soranlar oldu. Hastanede kendi derdine değil hayvanlarının derdine düşenler oldu.
Yakınlarının, evlatlarının, akrabalarının, arkadaşlarının, komşularının cenazesini toprağa verdikten sonra tarlaya gidip ekim yapan çiftçiler oldu. Üstelik sadece kendileri için değil, sizin, bizim için üretiyorlar. Kimse aç kalmasın, gıdasız kalmasın diye üretiyorlar. Depremde yaşamını yitirenlerin tarlaları bile büyük bölümü ekildi. Yakınları, akrabaları tarlaları boş bırakmadı.
Tarım ve Orman Bakanlığı depremin yıldönümü nedeniyle bir açıklama yayınladı. Deprem bölgesine 14 milyar lira destek verildiğini bildirdi. Çiftçilerle yapılan kısa röportajlarda devletin çiftçileri yalnız bırakmadığı çok destek olunduğu ifade edildi.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı açıklamasında özetle şu bilgilere yer verdi: “Çiftçi Kayıt Sistemi Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle 2023 üretim yılı için ürün değişikliği başvuru süresi uzatılarak deprem bölgesindeki çiftçilerin tarımsal desteklerden faydalanmaları konusunda oluşabilecek mağduriyetlerin önüne geçildi. Afet Bölgesi ilan edilen illerimizde ve diğer illerimizde üreticilerin zamanında müracaat yapamayacağı, gecikmeler olabileceği öngörülerek birçok projede destekleme ve hibe başvuru süreleri uzatıldı. Yine deprem afetinden etkilenen illerimizde mazot gübre desteği kapsamında ayni olarak yapılması gereken ödemenin nakdi olarak yapılması suretiyle çiftçilerimizin ihtiyaçlarına yönelik harcama kolaylığı sağlandı. Bu kapsamda, deprem bölgesindeki çiftçilerimize toplam 2 milyar 900 milyon TL mazot gübre destekleme ödemesi yapıldı.” Yumaklı, depremden etkilenen 11 ilde hayvanları telef olan ve tarım sigortası yaptıran üreticilere, devlet destekli TARSİM kapsamında 37 milyon TL hasar tazminatı ödendiğinin altını çizerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Depremden etkilenen illerimizdeki üreticilerimizin üretime devam etmeleri amacıyla, başta yağlı tohumlu bitkiler, baklagiller ve hububat ile sebze üretiminin artırılmasına yönelik olarak Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi Projesi kapsamında, 127 milyon TL kaynak tahsis edilerek ekim-dikimlerle ilgili faaliyetler yürütüldü. Deprem bölgesinde bitkisel üretimin kesintisiz devam etmesi adına Bakanlığımızca gübre üretici firmalar ile irtibata geçilerek, yapılacak gübre sevkiyatlarında önceliğin deprem bölgesine verilmesi ve bölgeden gelebilecek ilave gübre taleplerinin ivedilikle karşılanması amacıyla koordinasyon süreci yürütüldü.”
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı:” Depremden etkilenen illerimizde, büyükbaş, küçükbaş, kanatlı hayvan ve arılı kovan gibi hayvanları telef olan yetiştiricilerimize bu kayıplarının yerine bedelsiz hayvan dağıtımını tamamladık. Bu kapsamda, toplam 909 milyon TL maliyetli; 5 bin 804 büyükbaş, 43 bin 317 küçükbaş, 549 bin kanatlı hayvan ve 26 bin 318 arılı kovanı bedelsiz olarak yetiştiricilerimize teslim ettik. Ayrıca deprem bölgesindeki 10 bin 328 arıcımıza 5 bin 358 ton besleme şekerini bedelsiz dağıttık. Yine hayvancılık kapsamında, depremden etkilenen illerimizde yetiştiricilerimize 1 milyar 372 milyon TL yem desteği ödendi.” bilgisini verdi.
Bakanlığın açıklaması bu sütuna sığmayacak kadar uzun. Bakanlığın penceresinden bakarsanız deprem bölgesinde yapılması gereken ne varsa yapıldı. Yaralar sarıldı. Üretici çok memnun.
Öncelikle, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın söyledikleri doğru. Bütün bunları yapmak bakanlığın asli görevi. Bedelsiz hayvan dağıtımı ve yetiştiricilere büyükbaş için hayvan başına 500 lira, küçükbaş hayvanlar için hayvan başına 50 lira olmak üzere bir seferlik verilen yem desteği dışındaki desteklerin neredeyse tamamı zaten çiftçinin hak ettiği ve ödenmesi gereken desteklerdi.
Depremzedelere ilave bir destek verilmedi. Hakkı olan destekler daha erkken ödendi. Düşük faizli tarımsal krediler 1 yıl ötelendi. Şimdi o kredilerin ödenmesi gerekiyor.
Üreticinin penceresinden bakarsanız çok yalnız bırakıldıklarını ifade ediyorlar. Kasım ayında Gaziantep İslahiye, Aralık’ta Hatay Kırıkhan’daydım. Türkiye İş Bankası’nın organizasyonu ile çiftçilerle buluştuk. Toplantılarda söz alarak yaşadıklarını tek tek anlattılar. Yazılı olarak verdiler. Bire bir sohbet ettik. Bunları da o dönemde yazdım.
Çiftçi diyor ki: “ Ürünümüz dalında kaldı, kimse yüzümüze bakmadı. Can derdindeyken bile üretim yaptık ama ürünümüz değerinde alınmadı. Satacak yer bulamadık. Altyapı ile ilgili çalışmalar yapılmadı.
Buğdayımızı teslim etmek için günlerce sıra bekledik. Ucuza satmak zorunda kaldık. Mısırda artan maliyetler karşısında fiyatın sadece yüzde 5,3 oranında artırılması nedeniyle zarar ettik.
Pamuk elde kaldı. Narenciye dalında çürüdü. Akdeniz meyve sineği ile mücadele edilmedi. Şekerpancarını günlerce teslim edemedik, bekletildi.
Tarım Bakanlığı tohum verdi, gübre firmalarıyla görüşüp bölgeye öncelik verilmesini sağladı. Üretici de ekim yaptı, ürün ortaya çıktı ve bu aşamada kimse sahip çıkmadı. Pazarlama konusunda kimse yardımcı olmadı.”
Tarım ve Orman Bakanlığının 65 bin çalışanı var. Ülke genelinde bir organizasyon yapıp narenciyenin toplanmasını, pazarlanmasını sağlayamadı. Bakanlık bunları görmezden geldi. Üretici bedava vermeye hazırken kimse ürünü toplayıp almadı. Ürün dalında kaldığı için bu yıl da o ağaçlardan ürün alınamayacak çiftçinin zararı katlanacak. Yere düşenler çürüdüğü için Akdeniz meyve sineği daha da artacak ve zarar daha da büyüyecek.
Sadece deprem bölgesinde değil, ülke genelinde tarımda en önemli sorun işçi bulmak. Tarlada, bağda, bahçede, hayvancılık işletmelerinde çalışacak işçi bulmak çok zor. Deprem bölgesinde işçi sorunu çok daha büyük. Çünkü bölgeden dışarıya ciddi bir göç oldu. Bulunan işçilere kalacakları yer bulunamadı. Yer bulanlar kirayı ödeyemedi. Bu nedenle narenciye başta olmak üzere birçok ürün toplanamadı. Zarar çok büyük.
Bu konuda sivil toplum örgütleri depremin ilk gününden beri bölgede önemli çalışmalar yaptı. İyi bir sınav verdi. Ama yeterli olmadı.
Daha önce yazmıştım, bu vesile ile tekrarlamakta yarar var. Bu felaket bir kez daha gösterdi ki bu tür afetler için köylere yönelik özel bir yapının kurulması şart. AFAD’a bağlı kırsala müdahale birimi olabilir. Ahbap gibi gönüllü kuruluşların bünyesinde kırsal için bir birim oluşturabilir. Daha önce faaliyet gösteren ancak 2005 yılında kapatılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü gibi bir yapı olabilir.
Büyükşehir Yasası ile mahalleye dönüştürülen köylerin depremde şehirdeki mahallelerden farklı olarak en son ulaşılan merkezler oldu. Yani köyleri mahalle yapınca hizmet veya deprem gibi büyük bir felakette kentin merkezi gibi algılanmadığı görüldü.
Depremden kısa bir süre sonra İstanbul Teknik Üniversitesi(İTÜ), depremlerden etkilenen 10 ilde uzman isimlerden oluşan bir ekiple sahada yaptığı bilimsel çalışmaları rapor olarak yayınladı. Raporda en çok dikkat çekilen konulardan birisi tarım arazilerinin kıt kaynak olarak değerlendirilerek imara açılmamasıydı. Fakat uyarılar dikkate alınmadı.
Raporda tarım topraklarının korunması konusunda özetle şu bilgilere yer verildi: “ Bu bölge içerisinde çok sayıda tabiat parkları, milli parklar, tabiat anıtı, yaban hayatı koruma sahaları, tabiat koruma alanları, ormanlar, büyük ovalar ve meralar bulunmaktadır. Bu alanlar uluslararası anlaşmalar ve ulusal mevzuat gereğince koruma altındadır ve Stratejik Çevresel Değerlendirme Yönetmeliği kapsamında tanımlanmaktadır. Bu illerimizde göçün de etkisiyle enerji, imar ve tarımsal amaçlı yapılar nedeniyle tarım arazileri tarım dışı kullanıma açılmaktadır. Engebeli alanlardaki mutlak tarım arazileri hem toprak yapısı (meyilli arazi, erozyon vb.) hem de iklim koşulları dolayısı ile kısıtlıdır, bu nedenle kıt kaynak olarak değerlendirilmelidir.
Bitki üretiminin olmadığı araziler mera olarak etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Bitkisel üretime alternatif olarak gelişen hayvancılığın değişen iklim koşullarında devam etmesi ulusal gıda güvenliğinde önemli pay sahibi olması beklenmektedir. Değişen iklim koşulları altında bölge nüfusunun gıda ihtiyacının karşılanabilmesi için, diğer sektörler ile birlikte bütünleşik arazi kullanım planlama çalışmaları yapılması ve kıt kaynak konumundaki büyük ova topraklarının korunması sağlanmalıdır.
6 Şubat 2023 depremlerinde etkilenen bölgelerde kentin yeniden yapılanması sürecini de içerecek şekilde “afet sonrası iyileştirme ve kalkınma planı” hayata geçirilmeli, yeniden yapılanma süreci başlatılmalıdır.
Doğal tehlikeler karşısında yaşanan büyük yıkımların temel nedenlerinden birisi kentlerin doğal eşikleri aşmış olmasından kaynaklanmaktadır. Jeolojik açıdan sakıncalı alanlar, verimli tarım alanları, su kaynakları, ekolojik hassas alanlar, dere yatakları, taşkın ve heyelan alanları gibi doğal eşikler yeniden yapılanma sürecinde esas alınmalı, yeni planlama sürecinde kültür varlıkları hariç bu alanlarda yapılaşmalara izin verilmemelidir.”
Bölgenin ihtiyacı olan konutların elbette biran önce yapılması gerekiyor. Hem kent merkezlerinde hem de kırsalda belli oranda konutlar yapıldı. Bu konuda tarım arazilerinin meraların ve zeytinliklerin korunması için birçok uyarı olmasına rağmen bu uyarılar dikkate alınmadı. Birçok yerde tarım alanları, zeytinlikler, mera alanlarına konut inşa edildi.
Depremin merkez üssü olan Kahramanmaraş, ceviz ve badem ıslahında çok önemli bir yere sahip. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sert Kabuklu Meyveler Uygulama ve Araştırma Merkezi (SEKAMER) ıslah çalışmaları ile dünyada bilinen merkezlerden birisi. Dünyadaki 3 ceviz gen havuzundan birisi bu alanda.
SEKAMER’in ceviz, badem, zeytin ve Antep fıstığı araştırma ve ıslah çalışmalarının yapıldığı, öğrenci ve çiftçi uygulama alanı olarak kullanılan, Dulkadiroğlu ilçesi Ağyar mevkiinde (Akyar Mahallesi) bulunan 400 dönüm arazinin 135 dönümü Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından konut alanı olarak ilan edilerek konutlar yapıldı.
Özetle, 6 Şubat 2023’te Türkiye çok büyük bir felaketle karşı karşıya kaldı. Yaşamını yitirenlere bir kez daha Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı ve sabır dilerim. Bu felaketin yaralarını kısa sürede sarmak mümkün değil. Felaketten ders alarak daha büyük felaketlere neden olacak adımlar atılmamalı.