Ülke hayvancılığının ciddi bir darboğaza sürüklendiğini, önlem alınmazsa süt ve et üretiminde, buna bağlı olarak fiyatlarda bir kriz yaşanacağını defalarca yazdık, uyardık. Ülkeyi yönetenler, hayvancılık politikasını uygulayanlar bu uyarıları dikkate almadıkları gibi krizin büyümesi için ellerinden geleni yaptılar.
Bugünlerde piyasayı düzenlemeye yönelik atılan adımlar yaşanan krizi çözmek bir yana daha büyük bir felakete sürükleyecek. Türkiye, 2007 ve 2008 yılında dünyayı kasıp kavuran kuraklık nedeniyle yaşanan gıda krizinden en fazla etkilenen ülkelerden birisiydi. O dönemde de yem fiyatları yüzde 100 artarken çiğ süt fiyatı yarı yarıya azalmıştı. O günün fiyatları ile çiğ sütün litresi 80 kuruştan 40 kuruşa düştü. Hükümet önlem almak yerine destekleme modelinde radikal bir değişikliğe giderek hayvan başına destek sistemine geçti. Destekleri azalttı.
Tarım Bakanlığı verilerine göre o dönemde 1 milyondan fazla süt ineği kesildi. Türkiye’nin hayvan varlığı azaldı. Sütte yaşanan kriz kırmızı ete yansıdı. 2009’dan itibaren kırmızı et fiyatı artmaya başladı. Kırmızı et fiyatını kontrol etmek için 2010’da ithalat gündeme getirildi. Dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker, “hayvan sayımı yaptık ithalata gerek yok” diye açıklama yaptı.
Bu açıklamadan sadece bir hafta sonra dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile önce kasaplık, sonra besilik ve sonra da kırmızı et ithalatı başladı. İthalatla fiyatlar düşürülecekti. Türkiye 2010 yılından bu yana ithalatı sürdürüyor. İthalata ödenen döviz 10 milyar doları aştı.
Mehdi Eker’in bakanlığı döneminde başlayan ithalat, Kudbettin Arzu, Faruk Çelik, Ahmet Eşref Fakıbaba, Bekir Pakdemirli ve şimdi de Vahit Kirişci’nin bakanlığı döneminde kesintisiz sürdü. Tam 13 yıl geçti. Bu kadar bakan görev yaptı. Hiçbiri ithalattan vazgeçmedi. Üretimi artıracak bir çare üretemedi. Gelinen noktada artan fiyatlar yine ithalatla düşürülmeye çalışılıyor.
Çiğ sütte başlayan kriz mutlaka gelip kırmızı eti vuruyor. Geçen 13 yıldan hiçbir ders alınmadı. Bugün Et ve Süt Kurumu’nun Genel Müdürü olan Mustafa Kayhan, 2015’te Tarım Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü iken “Kırmızı Et Stratejisi-2015” başlıklı kapsamlı bir rapor hazırlamış ve ithalatın çözüm olmadığını belirtmişti. Bugün ithalatla çözüm arıyor.
O raporda kırmızı et fiyatlarının yüksek olmasının 3 temel nedeni şöyle sıralanmıştı: Birincisi, besi materyali üretiminin yetersiz olması. İkincisi, kaba yem üretimindeki büyük açık ve üçüncüsü de karma yem üretimindeki dışa bağımlılık.
Bu 3 konuda bugüne kadar ne yapıldı? Hiçbir şey yapılmadı. Bakanlık sorunları tespit etti. Ama çözmek için hiçbir adım atmadı. Aksine yem üretimindeki destekleri artırmayarak, hayvancılığı desteklemeyerek krizi derinleştirdi.
Peki, şimdi ne yapılıyor?
Bakanlığın tespit ettiği sorunlara çözüm üretmek yerine çiftçinin ürettiği çiğ sütün, karkas etin fiyatını baskıyla ve daha önce defalarca denenmesine rağmen başarılı olmamış ithalatla fiyatları düşürmeye çalışıyor. Bu baskıyı da zincir marketler ve sanayiciler üzerinden kurmaya çalışıyor.
Çiğ süt fiyatını belirleyen önemli faktörler var. Bunların başında üretimdeki en önemli maliyeti oluşturan yem fiyatlarıdır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun en son açıkladığı Kasım 2022 Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ne göre yemde son 1 yıldaki fiyat artışı yüzde 127,83 oldu. Yem maliyetleri arttıkça çiğ sütün üretim maliyeti de artıyor. Dolayısıyla fiyat yükseliyor.
Fiyatı belirleyen bir başka faktör arz ve talep Süt üretimi çoksa ve talep düşükse fiyat düşer, süt az talep yüksekse fiyat artar.
Ülkenin tarım politikası, hayvancılığa ve yem bitkilerine yönelik destekleme politikası da fiyat oluşumda etkili bir faktör. Yem hammaddelerinde yüzde 60 dışa bağımlılık, hayvan materyali bakımından ithalata bağımlılık fiyatlar üzerinde etki eden faktörlerden birisi.
Tarım Bakanlığı’nın çiğ süt destekleme uygulamaları da piyasayı olumsuz etkileyen faktörlerden birisi. Desteklerin yetersiz olması ve çok geç ödenmesi üretimi ve üreticiyi olumsuz etkiliyor.
İşin bir de tüketici boyutu var. Tüketicinin alım gücünün düşük olması süt ve süt ürünleri tüketimini olumsuz etkileyince fiyatlar da bundan etkileniyor.
Çiğ süt fiyatı uzun yıllardan beri serbest piyasada belirlenmiyor. 2011 yılından bu yana Ulusal Süt Konseyi tarafından “referans fiyat” olarak belirleniyor. Bir parantez açalım, Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanı olduğu dönemde süt fiyatı artmasın diye 2018 yılında Gıda Komitesi devreye sokuldu. Tam 3,5 yıl Gıda Komitesi fiyatları belirledi. Sonra süt fiyatının enflasyonu artırmadığı anlaşılınca tekrar Ulusal Süt Konseyi’ne bırakıldı.
Konsey’in belirlediği fiyatlara bakıldığında çiğ sütün litre başına referans fiyatı ilk olarak Temmuz 2013’te 1 liranın üzerine çıktı. Tam 6 yıl boyunca 1 lira seviyelerinde kaldı. 1 Mayıs 2019’da 2 liraya, 1 Temmuz 2021’de 3,2 liraya, 8 Aralık 2021’de 4 lira 70 kuruşa, 1 Nisan 2022’de 5 lira 70 kuruşa ve 15 Mayıs 2022’de 7,5 liraya çıkarıldı.
Ulusal Süt Konseyi, 15 Eylül 2022‘de yaptığı olağanüstü toplantıda 7,5 lira olan referans fiyatı artış yapılmış gibi 7,5 lira olarak açıkladı. Deyim yerindeyse kıyamet koptu. Süt inekleri kesilirken çiğ süt fiyatının maliyetin altında belirlenmesi üreticileri çileden çıkardı. Sanayiciler bile bu fiyata karşı çıktı. Çünkü inek kesimi nedeniyle süt üretimi azalıyor, sanayici süt bulamıyordu. Nitekim piyasada çiğ süt fiyatı yükselmeye başladı. Önce litre başına 9 lira sonra 10,11 derken 12 liraya kadar çıktı.
Ulusal Süt Konseyi fiili olarak devre dışı kaldı. Konsey, 15 Ekim itibari ile çiğ süt referans fiyatını 8,5 lira olarak açıklasa da bir hükmü kalmadı. Üstelik de maliyeti 8 lira 75 kuruş olarak açıklamıştı. Maliyetin altında fiyat belirlemiş oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu’na göre toplanan inek sütü miktarı Ekim 2022’de yüzde 9,6 oranında azaldı. Kasım 2022’de ise yüzde 6,1 oranında düştü. Bu veriler şunu gösteriyor. İnek kesimi nedeniyle Eylül ve Ekim’de süt üretimi daha fazla düştü. Sonra çiğ süt fiyatlarındaki artış ile birlikte inek kesimi azaldığı için Kasım’daki düşüş daha az oldu.
İnek kesimi azalınca kırmızı et üretimi azaldı ve 7-8 ay sabit kalan karkas et fiyatı da artmaya başladı. Karkas etin fiyatı üreticide 85-90 liradan 135-140 liraya kadar çıktı. Yılın hemen başında 2 Ocak 2023’te Et ve Süt Kurumu da karkas et alım fiyatına kilo başına 26 lira ile 13 lira zam yaptı.
Seçim öncesinde ve Ramazan ayı öncesinde süt ve et fiyatlarının artmasını önlemek için Et ve Süt Kurumu’na piyasalara müdahale yetkisi verildi. Bu yetki ithalatın yapılması anlamına geliyor. Kırmızı ette ithalat çalışmaları yapılmış kasaplık hayvanlar Edirne sınırına getirilmiş zaten. İthalat fiili olarak başladı. Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişc, Bosna Hersek’ten 1000 ton et getirileceğini daha önce de söylemişti.
Ette ithalat yapılırken sütte ithalat şimdilik söz konusu değil. Bu nedenle üretici üzerinde baskı kurularak fiyatın düşürülmesi yolu seçildi. Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci önce İstanbul’da Ziraat Bankası’nın düzenlediği ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı toplantıda süt sanayicilerine Ulusal Süt Konseyi’nin belirlediği fiyatın üzerine çıktıkları için hem fırçaladı hem de adeta tehdit etti. Bu konudaki açıklamalarını Ankara’da medya temsilcilerinin katıldığı kahvaltılı toplantıda tekrarladı.
Sonra et, süt ve süt tozu sektörü temsilcileri ayrı ayrı Ankara’ya çağırılarak toplantılar yapıldı. Bu toplantılarda seçim öncesi ve Ramazan öncesi fiyat artışı yapılmaması talimatı verildi.
Geçen hafta bazı sanayiciler ve mandıra sahipleri (Ak Gıda, Kaanlar Gıda, Tahsikdaroğlu, Yeşilcennet, Yelken Süt, Eceabat Süt Ürünleri, Akpınar ve Feriköy) Çanakkale’de Tarım Kooperatifleri Bölge Birliği Başkanı Mehmet Özkurnaz ile görüşerek süt fiyatının düşürülmesini istediler.
Telefonla görüştüğüm Mehmet Özkurnaz, sanayicilerin kendisine anlattığına göre zincir marketler süt ve süt ürünlerini alırken Ulusal Süt Konseyi’nin referans fiyatını baz alıyor. Bu nedenle sanayiciler zarara uğruyor ve çiğ süt fiyatının düşürülmesini talep ediyor. Özkurnaz, artan maliyetler nedeniyle fiyatın düşürülemeyeceğini ifade ediyor. Bunun üzerine sanayiciler üreticilerle görüşmek için köylere gidiyor. Ancak oradan da aynı yanıtı alıyorlar.
Görüşmemizde, Mehmet Özkurnaz, çiğ süt fiyatının düşürülmesi için bir baskı olduğunu ancak maliyetler nedeniyle fiyatın düşürülemeyeceğini söyledi. Fiyatın düşmesi ile inek kesiminin tekrar başlayacağını ve bunun da bir felakete neden olacağını söyleyen Özkurnaz, inek kesimi nedeniyle kendi bölgelerinde süt üretiminin son bir yılda en az yüzde 30 azaldığını hatırlattı. Özkurnaz şunları söyledi: “ Çiğ süt fiyatı 12 lira olduktan sonra inek kesimi durdu. Üretici için yeniden bir umut doğdu. Çiğ sütten para kazanabileceğini düşünerek ineklerini kesmekten vazgeçti. Eğer bu fiyat geri çekilirse gerçekten çok büyük bir felaket olur ve seçim öncesinde de AK Parti bunun sıkıntısını çok yaşar. Sanayicilerin istediği sütün litre başına 11 lira olması. Ama süt yok. Daha önce bu bölgede süt alan firmalar düşük fiyat nedeniyle süt kaybetti, şu anda alamıyorlar. Süt üretiminde bu bölgede yüzde 30’un üzerinde azalma var. Bunun temel nedeni de süt ineklerinin kesilmesi. Fiyat düşerse kesimler tekrar başlar”
Özetle, yaklaşık 15 yıldır hayvancılıkta ithalat politikası uygulayanlar bugün artan et ve süt fiyatlarını yine ithalatla, baskıyla düşürmeye çalışıyor. Bu yolun çözüm olmadığı Tarım Bakanlığı raporunda bile yer aldığına göre neden hala bu politikalarda ısrar ediliyor?