Kim batar, kim çıkar bu fırtınada?

Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Halen 90 yaşında olan ve 2.Dünya Savaşı’dan bu yana pek çok fırtınanın içinden geçmiş bulunan George Soros, “hayatımın krizi” diye niteliyor şimdi yaşanmakta olan Koronavirüs krizini ve “uygarlığımızın bekasını tehdit eden bir kriz bu” diyor. İnsan hayatını doğrudan tehdit eden bir virüsün tetiklediği bu krizin şu ana kadar yaşanan bölümünde, dünyanın dört bir yanında yaşayan insanlar yaşam tarzını değiştirmek zorunda kaldı, sağlık altyapıları yetersiz olan, krize hazırlıksız yakalanan ve gerekli önlemleri almakta geciken ülkelerde can kaybı şaşırtıcı rakamlara tırmandı.

Son 40 yıla damgasını vuran küreselleşme sürecinin, dünya nüfusunun çok büyük bir bölümünü kapsam alanı içine alan bir ekonomik sistem yaratmış olması, krizin ekonomik boyutunun da çok kapsamlı olmasına yol açtı. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO, dünyadaki işgücü ordusunun yarıya yakınını oluşturan 1.6 milyar kişinin bu kriz nedeniyle işini kaybedebileceğini ileri sürüyor. Başlıca ekonomilerde iki haneli üretim düşüşleri söz konusu. Ekonomik hayatı felce uğratan evlere kapanma süreci şimdiden pek çok firmanın geleceğini tehdit ediyor. Bu sürenin uzaması halinde birçok sektörde pek çok firmanın geleceğinin tehlikeye girmesi kaçınılmaz görünüyor.

KOBİ'ler tabloyu ağırlaştırıyor

Bunun benzeri yaşanmamış bir şok olduğu anlaılınca başta ABD ve İngiltere olmak üzere pek çok ülkede, geleceği tehlikeye girebilecek firmaları ayakta tutmak ve işçi çıkartmalarını sınırlamak için trilyon dolarlarla ölçülen muazzam mali destek paketleri devreye sokuldu. Ekonomiye devlet müdahalesinin tabu olduğu dönemde, hiç bir yönetimin göze alamayacağı boyuttaki mali destek paketleriyle ayakta tutulmaya çalışılan sorunlu firmaların birçoğunun buna rağmen ayakta kalmasının kolay olmayacağı anlaşılıyor.

2008 krizinde sallanan finans sistemini ayakta tutmak için yaratılan likidite bolluğunun ve çok düşük faizlerin süreklilik kazandığı ortamda bol keseden borçlanarak işlerini büyütmüş olan firmaların şimdi zor durumda kaldıkları anlaşılıyor. Pandemiyi önlemek için hayatı durduran ve insanları evlerine hapseden önlemler nedeniyle büyük darbe yiyen sektörlerde birçok işletmenin şimdi iflasın eşiğine geldiği tahmin ediliyor. Küçük ve orta ölçekli birçok işyerinin şimdi darbe yiyen sektörlerde bulunması bu tabloyu daha da ağırlaştırıyor.

Hastanelerdeki kaos adliyeye taşınır mı?

Financial Times(FT) gazetesi önümüzdeki dönemde gündemin baş sırasına oturması beklenen bu soruna geniş yer ayırıyor son günlerde. 17 Mayıs tarihli FT başyazısında, COVID-19 fırtınasına yakalanan çok sayıda işletmenin şu anda ayakta kalma savaşı vermekte olduğunu ve bunların önemli bir bölümünün bu savaştan başarıyla çıkma şansının bulunmadığını kabul etmek gerektiğini vurguladı. Bu duruma düşmüş bulunan işletmelerin ayakta kalması için en elverişli iflas prosedürünün ABD’de bulunduğunu kaydeden FT, ancak firmaları alacaklılara karşı koruyan 11.Madde’nin de, işletmeleri felce uğratan sürecin uzaması halinde iflası önleyemeyeceğini belirtiyor.

FT’nin ABD temsicisi Gillian Tett de aynı gün yayınlanan yazısında, ABD’deki mahkemelerin, pandeminin yaratmış olduğu olağan dışı koşullar nedeniyle iflas başvurularını iki aydan beri dondurmuş bulunduğunu ve bu nedenle başvuru sayısında beklenen patlamanın Nisan ayında da yaşanmadığını, ancak bu durumun fırtınadan önceki sessizlik olarak algılanması gerektiğini vurguluyor. Gillian Tett, iflas başvurularnın 2008 krizindeki boyuta erişmesi halinde iflas davalarına bakan yargıçların haftada en az 50 saat mesai yapması gerekeceğini, ancak bugünkü koşullarda iflas başvurularının 2008’dekinin iki katına çıkmasının beklendiğini ve bunun da iflas yargıçlarının haftada 100 saat mesai yapmasını gerektireceğini hatırlatıyor.

Gillian Tett, virüs salgınının tırmandığı günlerde ABD’deki hastanelerde yaşanan kaosun bir benzerinin bu kez iflas davalarına bakan mahkemelerde yaşanmaması için Trump yönetiminin derhal harekete geçerek iflas yargıçlarının sayısını ikiye katlayacak bir düzenleme yapması gerektiğini belirtiyor.

Kimler kazançlı çıkacak?

Bu sıkıntılı süreçte öncelikle çok sayıdaki küçük ve orta ölçekli işletmenin ayakta kalmasının kolay olmadığı, İngiltere’de de bu tür işletmelerin yarıya yakınının ancak altı aylık dayanma gücü bulunduğu ifade ediliyor. Buna karşılık ABD borsalarını ayakta tutan ve kriz ortamına en kolay uyum sağlayan dijital teknoloji devlerinin yüz milyar dolarlarla ifade edilen nakit rezervlerinin bulunduğu biliniyor. Kriz ortamında mali sorunlarını aşamadıkları için iflas noktasına gelen ama gelecek vadeden şirketlerin bu süreçte teknoloji devlerinin hedefi haline gelmesi beklenebilir.

Tüm yazılarını göster