Dünya günümüzde, 1940'ların en başındaki İkinci Dünya Savaşı'na varan "kifayetsiz muhteris liderler" döneminin bir benzerini yaşıyor. Gazze Savaşı bir turnusol kağıdı gibi, bu kifayetsiz liderleri de, onların sadece kendilerini değil, tüm dünyayı yakmaya hazır hırslarını da ortaya çıkardı.
ABD'NİN KIZILDENİZ'DEKİ ÇARESİZLİĞİ
Uluslararası ilişkilerin "jandarması" olduğunu farzedip, buna göre politika üretmeye kalkan ABD'nin başında, kimi zaman törenlerde olmayan kişilerle tokalaşmaya çalıştığı için şaka konusu olan, yaşı oldukça ilerlemiş Başkan Joe Biden var.
Gazze meselesinde kayıtsız şartsız İsrail'in yanında duran mevcut Amerikan yönetimi, çatışmaların tüm Ortadoğu'ya yayılma ihtimali karşısında "çaresiz" bir görüntü çiziyor. O kadar ki, yıllardır Suudi-BAE bombardımanına, en ağır ablukalara maruz kalan Yemen'deki Husiler, yaklaşık iki bin dolara mal ettikleri derme çatma dronlarla, ABD'nin, İngiltere'nin ve yandaş Batı ülkelerinin Akdeniz'e yığdıkları dev donanmalara kafa tutuyorlar. ABD'nin Gazze politikası konusunda ortaya koyduğu tezler o kadar inandırıcılıktan uzak ki, Batı cephesinde yer alan İspanya, Fransa ya da İtalya gibi ülkeler bile, Yemen'deki Husi hedeflerinin bombardımanına katılmadılar.
Kaldı ki, ABD ve İngiltere öncülüğünde Yemen'e gerçekleştiren bombardımanın istenen etkiyi yaratamadığı Amerikan basınına bile yansıdı. New York Times, ABD ve İngiltere'nin attığı çok gelişmiş, milyon dolarlık saldırı füzeleri ve mühimmatın, Husiler'in amaçlanan hedeflerinden ancak yüzde 20'sini vurduğunu yazdı.
GÜNEY AFRİKA'NIN CESARETİ İSRAİL HÜKÜMETİNİ İYİCE SIKIŞTIRDI
İsrail'de hükümetin başındaki Netanyahu ise, yolsuzluklarla başı dertte olan, sırf hakkındaki mahkemelere de yansımış iddialardan kurtulmak için ülkeyi aşırı sağcı-ırkçı bir koalisyon hükümetine mahkum eden bir siyasetçi; Kişisel hırsları nedeniyle, sadece kendi ülkesini değil, tüm dünyayı ateşe atmaktan çekinmeyen politikalara sıkı sıkıya sarılmış durumda.
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin BM çatısı altındaki uluslararası ceza mahkemesinde açtığı dava, İsrail bu mahkemenin kararlarını tanımadığı için "etkili sonuç" veremeyecek gibi. Ancak duruşmalarda ortaya konan kanıtlar, İsrail'i yönetenlerin -teknik ayrıntılar nedeniyle cezalandırılmayacak olsalar bile- insan içine çıkmalarını engelleyecek nitelikte. O kadar ki, İsrail'de Netanyahu'nun kendi vatandaşları sokaklarda. Ülkede erken seçim ihtimali konuşulmaya başlandı bile.
ALMANYA'NIN TARİHTEN GELEN MAHÇUBİYETİNE NAMİBYA YANITI
Almanya'da da liderlik yetenekleri çok şüpheli siyasetçilerin hükümette olması, bu ülkenin İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Yahudi soykırımı günahıyla birleşince, Berlin'in Gazze meselesindeki politikası da savunulamaz bir hal aldı. Baştan beri, tıpkı ABD gibi, kayıtsız şartsız İsrail'in yanında duran Almanlar, son bir hamleyle Güney Afrika'nın Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde açtığı davaya,"İsrail lehine" taraf olmaya kalktılar. Ancak bu tutuma en açık ve güzel tepki Namibya'dan geldi; Namibya Cumhurbaşkanlığı yayınladığı resmi açıklamada, 20. yüzyıldaki ilk "soykırımın" bizzat Almanlar tarafından 1904-1908 arasında Namibya'da yapıldığını, onbinlerce Namibyalı'nın olabilecek en insanlık dışı ve ağır şartlar altında öldürüldüklerini vurguladı. Açıklamada, Almanya'nın Gazze hakkındaki uluslararası davaya, kendi tarihinden hiçbir ders çıkarmayıp, İsrail'in yanında taraf olmaya kalkmasının hem şok, hem de büyük endişe yarattığı ifade edildi.
TÜRK BOĞAZLARI VE TERÖR SALVOSU
Bir yandan Kızıldeniz'de ticaretin durması, diğer yandan Türkiye'nin -ekonomik olarak olmasa bile-, siyasi açıdan İsrail'e karşı net tutum alması, Batı cephesinin gözünü Ankara'ya çevirmesine neden olmuş görünüyor. İngilizler'in Ukrayna'ya hibe ettikleri iki mayın tarama gemisini Türk Boğazları'ndan geçirmek için çıkarttıkları gürültü malum. Türkiye, yerinde bir kararla, Montrö Antlaşması uyarınca bu geçişe izin vermedi. Bunun yerine, diplomatik bir kıvraklıkla Romanya ve Bulgaristan'la Karadeniz'de mayın temizliği konusunda üçlü bir anlaşma yapıldı. Böylece "mayın temizlenecekse, bunu da Karadeniz ülkeleri yapar" mesajı verilerek, -şimdilik- Montrö üzerindeki baskı bertaraf edildi. Ancak uzun bir sessizliğin ardından, Aralık ayında ve geçen hafta, birden bire, Türkiye'nin Kuzey Irak'ta bölücü terör örgütü tarafından hedef alınmaya başlaması da manidar. Bu terör salvosu, sadece terör örgütünün işi değil gibi görünüyor...