Kıbrıs sorununu çözümü için uzun bir aradan sonra Cenevre’de yapılan görüşmelerin sonucu üç kelimede özetlenebilir: Taraflar anlaşamamakta anlaştılar.
50 yılı aşkın süredir müzakere edilen Kıbrıs meselesinde bu durum yeni değil. Ancak Cenevre’de yeni unsurlar da vardı elbette; Türk tarafı, yıllardır müzakere edilen “iki toplumlu, iki kesimli federal çözüm” yerine, konfederasyon temelli bir öneri paketi sundu.
Konfederasyonu ilk Denktaş dile getirmişti
Kıbrıs sorununda konfederasyon tezi yeni değil; 1998 yılında dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş çözüm için konfederasyonu önermiş, Türkiye’deki hükümet de kendisine destek vermişti. Ancak Denktaş’ın önerisi kabul görmemiş, Türkiye’de iktidara AK Parti’nin gelmesinin ardından Annan planı temelinde -Rumlar’ın reddettiği- yeni bir çözüm yoluna girilmişti.
Şimdi AK Parti hükümeti 23 yıllık konfederasyon önerisini, KKTC’de kendisine yakın duran Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’la birlikte yeniden gündeme getirmiş oldu. KKTC’den 6 maddelk öner Türkiye’nin desteğiyle KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, Cenevre görüşmelerinde masaya 6 maddelik bir öneri paketi koydu;
1- Genel Sekreterin inisiyatif alıp yeni bir Güvenlik Konseyi kararı çıkarılmasıyla birlikte iki tarafın eşit uluslararası statüsü ve eşit egemenliği garanti altına alınacak. Alınacak bu yeni karar, iki devletin işbirliğine dayalı bir ortaklık kurmasının yolunu açacak.
2- Bahse konu kararla birlikte sağlanacak eşit uluslararası statü ve eşit egemenliği sonrası, iki taraf, sonuç odaklı, zaman limitli BM nezdinde bir müzakere sürecine başlayacak. Bu müzakereler iki tarafın anlaşacağı bir iş birliği anlaşmasını hedefl eyecek.
3- İki devlet arasındaki bu müzakereler AB konuları, mülkiyet, güvenlik ve sınır düzenlemeleri gibi konuları ele alıp, ilişkileri düzenleyecek.
4- Müzakereler, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından desteklenecek, eğer ihtiyaç duyulursa, AB de gözlemci olarak katılabilecek.
5- Eğer iki devlet herhangi bir kontekste bir anlaşmaya varırsa, iki devlet bir birlerini eş zamanlı tanıyacak, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere bunu destekleyecek.
6- Ulaşılacak olan herhangi bir anlaşma eş zamanlı şekilde referanduma gidecek.
Rumlar ilk maddeye karşı teyakkuzda
Öneri paketinin en vurucu maddesi, iki taraf için “eşit uluslararası statü” isteyen ilk madde. Mevcut durumda Kıbrıs sorunun çözümü için BM çatısı altında yapılan görüşmelerde Türkler ve Rumlar masaya “eşit” olarak otursalar da, masadan kalkıldığı anda durum değişiyor. BM Güvenlik Konseyi’nin daha önce Kıbrıs meselesi için aldığı kararlar doğrultusunda Rumlar Ada’nın temsilcisi, KKTC ise sadece Türkiye’nin tanıdığı, ambargo altında yaşayan bir devlet haline geliyor.
İşte ilk öneri maddesi bu durumu değiştirmeyi amaçlıyor; BM Genel Sekreteri’nden Güvenlik Konseyi’nden mevcut durumu değiştirecek yeni bir karar çıkartmak için ağırlığını koyması isteniyor.
Türk tarafı “konfederasyonun” önünü açacak bu madde üzerinden görüşmeleri sürdürmek isterken, elbette Rumlar da boş durmuyor.
Rum Dışişleri Bakanı Christodoulides BM Güvenlik Konseyi’nin tüm üyeleri ile ayrı ayrı görüştü.
Özellikle Rusya ve Çin’den, KKTC’yi yok sayan mevcut BM Güvenlik Konseyi kararlarına “bağlılık” sözü aldı. ABD’de siyasi hayatı boyunca her vesilede Rum-Yunan tezlerine destek vermiş Joe Biden oturuyor. Macron’un liderliğindeki Fransa’nın ise Türkiye’ye ve Akdeniz’deki Türk tezlerine bakışı ise malum.
Geriye veto yetkisi bulunan 5 Güvenlik Konseyi daimi üyesinden İngiltere kalıyor. Kıbrıs’ta garantör ülke konumundaki İngiltere zaten daha Cenevre görüşmeleri başlamadan ortaya kendi “çözüm planını” atmıştı.
Rumlar’ın savunduğu federasyon tezi ile Türk tarafının ortaya koyduğu konfederasyon tezi arasında bir formül çağrışımı yapan İngiliz planında, uluslararası literatürde ilk kez duyulan “toplum devletleri” (community states) tanımı kullanılmıştı.
Şimdi Türk tarafının planının yanı sıra, bu İngiliz planı da masada.
Üç ay sonra bir kez daha denenecek
Tarafların -deyim yerindeyse- eteklerinde taşları ortaya döktükleri Cenevre görüşmesinin sonucu ise -şimdilik- başarısızlık. Nitekim BM Genel Sekreteri Guterres’in açıklaması bunu teyit eder nitelikte; “Ortak zemin bulunamadı.”
Ancak Guterres pes etmeyeceğini de söyledi açıklamasında; üç ay kadar taraflar arasında mekik diplomasisi yürüterek, ilerleme olup olmayacağına bakacak. Ardından -bir ihtimal- Cenevre’de yeni bir görüşme masası kuracak.
Cenevre’de görüşme masasının “devrilmemiş” olması ise AK Parti hükümetini rahatlatacak nitelikte; Yunanistan’la yapılan -hiçbir sonuç vermeyeceği şimdiden belli- istikşafi görüşmeler devam ediyor. Kıbrıs’ta -hiçbir ortak zemin bulunamasa da- BM Genel Sekreteri’nin çabaları sürecek.
Tüm bunlar nereden baksanız 3 ay demek. Haziran’da yapılacak ve Türkiye’ye yaptırımların yeniden masaya konulacağı AB Zirvesi’ni de, ABD Başkanı Biden’la yine Haziran’da yüz yüze görüşülecek NATO zirvesini de geçirecek süre anlamına geliyor bu üç ay.
AK Parti hükümetinin yıllık değil, aylık hatta haftalık dış politika vizyonu için yeter de artar bile…