Kibir, felakete giden yolun yapı taşı…

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Kendine güven; iyi bir şeydir. Ancak bu güven abartılır, akılla bağ koparsa, mahvolabilir. Buna kibir diyoruz. Kişinin kendine duyduğu mutlak inancın, kendini aşırı beğenmesinin neticesidir kibir… Tevazu, kibirden arınmışlığın halidir ki “mütevazı olanı rahmeti rahman büyütür” derler…

Ramazan, ne kadar malın mülkün olsa da bir karış ötendeki suyu ağzına götüremeyerek insana, bir üst iradenin varlığını hatırlatır. Varsıl ile yoksulu, açlık çizgisinde buluşturur, zengin ile fakiri, iftar saatinde eşitler. Hatta ötesine taşar ve tokun açın halinden anlamasını sağlar.

Kibir sahibi, kendi eliyle beslediği egosunu taşıyamaz hale gelince, kendisini, ailesini, şirketini ve hatta vatanını zora sokacaktır. Özgüvenle egonun karıştırılması; tam da bu yüzdendir. Özgüven, vicdan ve akıl terazisinden gelir ve akla yakın durur. Ego ise şiştikçe şişer, kalıcı hale gelince kibir oluşur.

Son zamanlarda moda olan kavramlardan birini, kibirle iliştirince, ortaya; faydasız süreçler çıkarabiliyoruz. Misal; ekosistem… Birbirinden farklı alanların faaliyet bileşkesinde, ortak yarar üretmek için gayretin adıdır. Fakat bu ekosistem, ego ile kirletilip kibirle lekelenince ortaya egosistem çıkıyor.

Nimeti alıp külfeti öteleyene kurnaz diyoruz. Nimet külfet dengesini gözetene de akıllı insan diyebiliriz. Ancak bu sayede kibri defediptevazu sayesinde hem kendini hem çevresini yüceltecektir.

ELİNİ HARAMDAN DİLİNİ YALANDAN UZAK TUT

İnsan, midesini yemek ve sudan mahrum bırakıp beden orucu tutabilir. Ancak 5 duyusu ve zihnini de sürece kattığında oruç, daha faydalı ve insanı iyileştiren hal alır.

Gözünü zinadan, kulağını riyadan, elini haramdan, dilini yalandan koruduğunda, yalnızca Ramazan sürecinde değil, ömür boyu daha iyi insan olmanın yolunu açarsın.

Tüm yazılarını göster