Anadolu türkülerinde bolca sözü geçen keten gömlekler, polyestere yenik düştüğünden bu yana dünya, hazır giyimde hızlı tüketim trendine teslim. Bu teslimiyet, hem dünyada hem de Anadolu’da ketenin hammaddesi kenevir tarımını da bitme noktasına getirdi. M.Ö. 1500’lü yıllardan bu yana Anadolu’da kenevir üretimi yapıldığı belirtilse de Cumhuriyet tarihinde bu lifli bitkinin ekimine 1961’de başlandı. 1988’de bin 200 ton olan kenevir tohumu üretimi, 2015’te 1 tona düştü. Süreç içinde çeşitli yasaklarla üretim kontrollü olarak devam ettirildi ancak özellikle kenevir liflerini işleyen fabrikalar kapandı, ustalar işlerini bırakmak zorunda kaldı.
2016’da yayımlanan “Kenevir Yetiştiriciliği ve Kontrolü Hakkındaki Yönetmelik”, çiftçilerin yeniden kenevir tarımını artırmasına yetmedi. 2017’ye gelindiğinde Türkiye’de 10 hektarı lif, iki hektarı da tohum amaçlı olmak üzere 12 hektarlık alanda kenevir üretimi yapılıyordu. Bu üretimin tamamı da Samsun’un Vezirköprü ilçesine bağlı Narlısaray köyünde gerçekleşiyordu.
Köylüleri heyecanlandıran girişimci
2018 yazında Narlısaray köylüleri, muhtarlık tarafından yapılan bir anonsla köy meydanına çağrıldı. Meydana gelen köylüler muhtarın yanındaki genç adamın köyde kenevir tarımını artırmak istediğini öğrendiler. Adının Murat Kocaballı olduğunu söyleyen bu adam, “Ben kenevir işine giriyorum. Fabrika kuracağım. Size tohum bulurum, ürününüzü alma sözü veririm. Kenevir eker misiniz” dedi. Köylüler, “Tohum sıkıntılı, hasat ve üretim de öyle, nasıl yapacaksın” diye sordular.
Murat Kocaballı, hazırlıklı gelmişti. Türkiye’deki iki Kenevir Araştırma Enstitüsü’nden birinin bulunduğu 19 Mayıs Üniversitesi’nden iki akademisyen ile dersini çalışmıştı. Kocaballı, o dönemi anlatırken şöyle diyor: “İstanbul’da Anadolu hisarında kenevir ipliği üretimi yapan bir fabrika vardı, kapanmıştı. Buranın ustalarını buldum. 70 yaşının üzerinde iki usta. Ustalarla Samsun’a gittik. Araştırmalar yaptık. Yönetim de beni destekliyordu. Niyetimi anlamışlardı. Köylüler de atadan bu yana kenevir ekiyorlardı. Onlar da beni anladılar.”
HE-PO markasıyla büyüyecek
Murat Kocaballı’nın verdiği bilgilere göre 3 ton kenevir elyafından, 7-8 tonluk kumaş elde ediliyor. Patronu olduğu Ketene AŞ, hız kesmeden üniversite işbirlikleriyle kenevirin farklı kullanım alanlarına ilişkin Ar-Ge yatırımlarını sürdürüyor.
Kocaballı, tekstil geçmişi olduğu için ev tekstili, çanta ve hazır giyim üretimi için hazırlık yaptıklarının altını çiziyor. Diyor ki; “Güneydoğu Anadolu’daki iplik üreticileriyle elyafı, 8 saatte pamuksu hale getiriyoruz. Şu anda bunu Samsun’da yapacak bir makine geliştiriyoruz. Tam entegrasyon hedefliyoruz. Bu, 2,5 milyon Euro’luk bir proje. Horizon 2020’ye başvurduk. Asıl amacımız yurtdışında satışmak. Şu anda üst segment bir perakende markasıyla anlaşma aşamasındayım. Havza’da büyük bir yatırım yapmayı planlıyorum.”
Bugüne kadar toplam 17 milyon TL’lik yatırım yapan Murat Kocaballı, ilk ürünlerini Samsun’daki kadın kooperatifleriyle piyasaya sunduğunu söylüyor. Kadınlar önce İstanbul’da bir ustadan eğitim almışlar. Kenevir lifleri ve talaşlardan çanta üretiyorlar.
HE-PO markasıyla konfeksiyon ve ev tekstili ürünlerini hayata geçirdiklerini anlatan Kocaballı, şöyle devam ediyor: “HE-PO markası olarak ilk kez kenevir kumaş üzerinde ekolojik baskı tekniğini kullanarak tasarımlarımızı doğanın kendisiyle zenginleştirdik. Ayrıca tenevir tohumu yağlı sabun ürettik. Ketene olarak, Türkiye’de kenevir sanayisinin temellerini atan; tekstil, kimya ve gelecekte gıda endüstrisinde profesyonel kimliği sayesinde aktif rol oynamaya hazırlanan bir şirketiz. Dünyada tarladan nihai ürüne kadar tüm aşamaları kontrol ederek üretim yapan nadir firmalardan biriyiz.HE-PO olarak doğaya saygılı üretim anlayışını ve modada sürdürülebilirlik yaklaşımını benimsiyoruz.”
■ 5 köylü ve 45 dönümle işe başlandı
Murat Kocaballı, hazır giyim işi yapan bir anne ve sanayici bir babanın oğlu. Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü mezunu. Yaklaşık 10 yıl önce iki ay arayla anne ve babasını kaybettikten sonra işleri devralmak durumunda kaldığını söylüyor. “Bir anda boşlukta kaldım. Tekstilde devam etmek ama bunu doğal üretimle yapmak istedim. Annemin Fransa, İtalya, İngiltere’de büyük müşterileri vardı. Onların da son zamanlarda doğal elyaf ihtiyaçları artmıştı. Gelen elyaf Çin’den ama doğal değil. Ben de bu ihtiyacı gördüm, kenevir işine yöneldim” diyor.
Kocaballı’nın hikayesi Narlısaray köylülerini de heyecanlandırınca pilot proje başlatılıyor. İlk etapta 5 köylüyle anlaşma yapılarak 45 dönümlük alanda üretime başlanıyor. İlk hasat ise 2018’de elde ediliyor. Kocaballı, köye yeni teknolojilerle modern kenevir tarımını da getirdiklerini belirterek şöyle devam ediyor hikayeye: “Üniversite ile sürekli birlikte çalıştırdık. Kenevir saplarını çürütmeden lif elde eden makine geliştirdik. Vezirköprü’deki bir ahırı atölyeye dönüştürdük. Köylüye sadece tarım yapın dedik. Kenevir ekimini ikinci yıl 250 dönüme, 2020’de de 450 dönüme çıkardık. Ladik, Havza, Sinop, Amasra’da köylülere kenevir tohumları dağıtıldı. Çiftçilerle sözleşmeler yaptık. Şu anda 35 çiftçiyle sözleşmemiz var. Stoklarımızda 800 ton kenevir sapı bulunuyor. 2020’de ilk ipliği elimize aldığımızda 8,5 milyon TL’lik yatırım yapmıştık” diyen Kocaballı’nın Güneydoğu’daki iplik fabrikalarıyla da çalışmaları var.