Sempatik mi, antipatik mi?
Her hafta üniversiteye gittiğimde arabama yakıtı o istasyonundan alıyordum. İstasyonda çalışan delikanlı yakıtı doldururken onunla sohbet ederdim. Benim hoca olduğumu bildiği için her seferinde de üniversiteye gidememiş olmanın yarattığı sıkıntılarını anlatırdı. Bir gün üniversite civarında bir kaza oldu. Bizim öğrencilerden birisi durakta bekleyen üç temizlikçi kadını ezdi. O kazadan sonraki gün üniversiteye giderken yolda jandarmanın radarla hız kontrolü yaptığını gördüm. Akşam üstü dersten dönerken yine yakıt almak üzere istasyonuna girdim. Baktım bir jandarma aracı vardı, onlar da yakıt alıyordu. Arabama yakıt dolarken jandarmanın yanına gittim “Sabah sizi hız kontrolü yaparken gördüm. Çok memnun oldum. Bu gençleri korumamız gerek. Son model arabalarına binince kendilerini Formula-1 yarış pistindeki yarışçı zannedip gaza basıyorlar. Aman dikkatinizi bu gençlerden esirgemeyin. Sık sık hız kontrolü yapın ki, bu havadan çıksınlar” O sırada bizim konuşmalara kulak misafiri olan istasyondaki görevli delikanlı hemen yanaştı. Jandarmalara şöyle dedi: “Ne güzel söyledi değil mi? İşte böyledir Uğur Hoca. Çok severiz kendisini; çok antipatiktir”.
Elit istemezük
Bazen insanlar sözcükleri, bilmeden, saflıkla yanlış kullanır; tıpkı yakıt istasyonundaki delikanlı gibi. Bazen de anlamını tam bilmedikleri halde lügat parçalamak isterken yanlış kullanırlar. Ama uzun süredir ülkemizde bir sözcük var ki, bir kesim tarafından bilerek yanlış kullanılıyor. Hem de bu sözcüğe yanlış anlamlar yüklenerek kullanılıyor. Bu sözcük, “elit” sözcüğüdür. Bu kesimlerin paketleyerek sundukları “elit”, ülke gerçeklerinden kopmuş; yurdun değerler sistemine sırtını dönmüş, bu değerleri umursamayan, hatta aşağılayan kişiler olarak tanımlanıyor. Sonra da benzerlerine göre iyi yetişmiş, seçkinleşmiş; belli değerleri ve ilkeleri olan; inandıkları değerleri ve ilkeleri sonuna kadar savunan, boyun eğmeyen; sorgulayan, kolayına kül yutmayan kişileri yukarda saydığım niteliklerle tanımlanmış bir elit etiketi ile yaftalıyorlar. “Elit istemezük” kasırgası estiriyorlar.
Elit ne demek
Elit, Fransızca “élite” sözcüğünden gelir. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “elit”, “seçkin” demektir. Cambridge sözlüğü (Cambridge Dictionary) de elit sözcüğünü, “benzerlerine göre en iyisi veya en güçlüsü olan insanlar veya organizasyonlar” diye tanımlamaktadır. Kurumları kurum yapan, o kurumdaki kişilerdir. Eğer bir kurum elit ise, bunu seçkin kişiler o hale getirmiştir. Seçkin bir kurum olarak kalması için de başta yöneticileri olmak üzere kurumda görev alan profesyonellerin, elit kişiler olması gerekir. Bu tanımlardan yola çıkınca, keşke ülkemizdeki tüm kurumlar ve kişiler elit olsa dediğinizi duyar gibiyim. Belki tüm kurumlarda bunu sağlamak mümkün olmayabilir. Ama en azından topluma yön veren, toplumun hayati meselelerinde rol oynayan önemli kurumların elit olması gerekir. Bu bağlamda bir ülke için çok önemli ve değerli iki kurumdan aşağıda söz edeceğim. Ancak bundan önce elit profesyonellerde hangi nitelikler olmalı hususuna değineceğim.
Elit profesyonelin nitelikleri
Elit profesyonel, bilgisi ile meslektaşlarından daha üst seviyededir. Mesleğin gerektirdiği bilgileri günceldir. Dünyadaki gelişmeleri izler ve bilgisini hep yeniler. Dünyanın her yerinde kabul görecek ve çalışabilecek düzeyde mesleki birikim sahibidir. Elit profesyonelin etik değerleri, değer standartları yüksektir. Dünyaya bu etik çerçeveden bakar, davranış ve tutumu bu etik değerler ışığında şekil bulur. Doğru bildiğinden şaşmaz; makam, para ve benzeri şeyler ile baştan çıkmaz, ilkelerinden ödün vermez. Davranışları tutarlı ve dengelidir. Çevreye ve çevresindekilere karşı saygılı, sevecen ve insaflıdır. Tutum ve davranışları ile çevresinde saygı uyandırır. İşte bu nitelikleri ile sıradanlıktan sıyrılıp seçkinleşir.
Hukuk kurumu
Hukuk, haklar demektir. Hukuk, herkesin özgürlüğünü, dolayısıyla insan haklarını koruma altına alan bir kurallar manzumesidir. Anayasamızda Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sosyal hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Devlet, yurttaşlarının özgürlüğünü ve dolayısıyla insan haklarını korumak ve kollamak zorundadır. Yurttaşlar arasında ve devletle yurttaş arasında bir anlaşmazlık, bir çatışma çıktığında bunu hukuk kuralları çerçevesinde çözüme kavuşturacak olan devletin adalet mekanizmasıdır. Bunun adil bir biçimde yapılması gerekir. Mahkeme salonlarındaki “Adalet mülkün temelidir” bu işin önemini belirtir. İşte bu denli önemli bir işle uğraşan hukuk kurumunun ve bu kurumun üyelerinin, savcıların ve yargıçların en tepeden başlayarak en ücra mahkemeye kadar seçkin olması, yani elit olması gerekir.
Eğitim kurumu
Bir ülkenin en önemli sermayesi, beşeri sermayesidir. Eğer beşeri sermayeniz yeterli yetkinlikte değilse, kaliteli üretim yapamazsınız. Örneğin, teknoloji üretemezsiniz. Bırakın teknoloji üretmeyi, mevcut teknolojileri anlayamaz ve kullanamazsınız. İşte bu beşeri sermayeyi yoğuracak, onu istenen düzeye getirecek olan eğitim kurumları ve bu kurumlarda yer alan eğiticilerdir. Ana okulundan, üniversiteye kadar bütün eğitim kurumlarının ve bu kurumdaki eğiticilerin seçkin, yani elit olması gerekir. Eğitici, bilgisi yanında tutum ve davranışı ile öğrencilerine örnek olur. Eğer kurum ve o kurumdaki eğiticiler seçkin olmazsa işleyecekleri değerli malzemeyi ziyan ederler, hatta ona zarar verirler.
Sonuç
Bir ülkeyi ayakta tutan, kurumlarıdır. Kurumu kurum yapan ise, başta yöneticileri olmak üzere onun tüm insan kaynağıdır. Kaynağınız ne kadar elitse, kurumunuz o kadar elittir. Bir toplum ancak elit kurumlar ve elit kişilerle düze çıkar. Elit kurumlarınıza ve elit insanlarınıza sahip çıkmazsanız, kendi çöplüğünüzde çalar oynar, dibe battığınızı fark bile edemezsiniz.