Kenevir ve “malumat mahkûmu” olmak

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Türk Dil Kurumu sözlüğü, “enformasyon” sözcüğünün dilimizdeki karşılıklarını, “ danışma, tanıtma; haber alma ve haber verme” şeklinde belirler. Bu yazıda “malumat” kavramını da “bilgiye dönüşmemiş farkındalık, haber alma, haber verme, danışma” anlamında kullanıyoruz. Malumat, bilgi, anlama ve anlamlandırma kavramlarının farklı içerikleri olmasına rağmen, günlük dilde aynı şeylermiş gibi sunulabiliyor. Malumat sahibi olmak ile bilgi sahibi olma arasındaki farkı “yapabilme” eylemi belirler: Malumat bilginin hammaddesidir: Malumatımız olan birçok konuyu uygulayamaz, hayata taşıyamayız. Bilgi sahibi isek, bilginin gereğini yapar; karşımıza çıkan sorunun çözümünde kullanabiliriz.

Bu yazının merkez düşüncesini şöyle özetleyebiliriz: iş dünyasında malumat malumat-odaklı karar verme süreçleri üretkenliği ve verimliliği düşük sonuçlar yaratıyor.

Topluluklar yaşadıkları sorunları aşmada “kurtarıcı” arayışı peşindeyse, henüz “toplum” olma aşamasına geçmemiştir. Topluluktan toplum aşamasına geçilememiş olmanın tipik göstergeleri vardır: Topluluklarda, karizmatik bir liderden sihirli çözümler beklenir. Bir “baba” arayışı yaygındır. Topluluğun bir kesiminde “cehalet konforu yaşamak” için bir şeyh, seyit, kutub, hoca efendi, beyin takımına 9sorgusuz sığınma, aklı emanet etme eğilimi güçlüdür. İyice sorgulamadan geçmişte yaşanmış bir olayı ya olguyu “altın çağ” idealizmiyle süsleyerek kitleleri belli bir hedefe yönlendirme kolaycılığı sağlıklı bir gelişmenin önüne engeller koyar. “Gelenek taassubu” gelişme ufkunu daraltıcı işlevler görür.

Topluluktan toplum olmaya geçmek

Toplum olma, hiç görmediğimiz, bilmediğimiz, görme ve tanıma olasılığımızın çok düşük olan başka insanlar için “en iyiyi” üretme bilincinde olmadır. İtalya’ da tanınmış bir markayı satın alan firmanın 30 yıllık deneyimi olan yöneticisine sorduk: Bizim ülkemizdeki işletme içi etkileşim ile İtalya’daki etkileşim arasında ne gibi farklar gözlediniz?

Yönetici masanın üzerinde duran bir parçayı kaldırdı; “Diyelim ki bu parça test edilirken içerisinde hata sınırları içinde boyu bir santimetreyi bile bulmayan küçük bir kılcal çatlak tespit edildi. Hiç kimsenin talimatı olmadan, ilgili herkes anında sorgulama masasının çevresinde toplanıyor; o çatlağın neden kaynaklanabileceğini sorguluyor; karar alıyor, ilgili olanlar görevlendiriliyor; sapmayı düzeltmek için öngörüler yapılıyor, önlemler alınıyor; uygulamaya geçiliyor ve en iyiyi üretme düzeyini yakalamak için herkes sorumluluk hissediyor ve gereğini yerine getiriyor” dedi.

Sonra içinden gelen acıyı hissettiren titrek sesiyle ekliyor: ”Biz bu noktadan uzaktayız.”

Dışardan sistemli gözlem yapan biri olarak yöneticinin saptamasına “aşırı değerlendirme” diyemedim. Bir işyerinin hangi kademesinde bulunursa bulunsun, herhangi bir çalışan “Boş ver, bir şey olmaz, yutturturuz abi…” diyorsa, orada topluluk aşamasından toplum olma aşamasına geçilemediğini söyleyebiliriz. Orada insanların işiyle ilgili malumatları vardır; ama bilgileri ve bilinçleri yeterli değildir.

Kenevir yatırımı mı yapacaksınız?

Gelin “malumat mahkûmu” olmanın somut bir örneği üzerinde duralım: Son birkaç yıldır kenevir işleyerek büyük paralar kazanma arayışında olan çok insana rastlıyoruz. İçlerinden bazıları ne düşündüğümüzü de soruyor. Kenevirin bir “fırsat alanı” olabileceğini, ama bu alandaki belirsizlikleri azaltarak, risk alanlarını belirlemek için bazı ön-çalışmaların yapılması gerektiğini anlatıyoruz. Bir dizi sorunun yanıtını aramalarını öneriyoruz:

Birincisi, kenevir üretiminin nasıl bir toprak, ne kadar su gerektirdiğini; ülkemizde kenevir yetiştirmeye uygun toprak-bitki etkileşimini sorguladınız mı? Kastamonu’da Taşköprü yöresinde bir gün harcayıp kenevir üretiminin koşullarını sorgulayıp saha bilgisi aldınız mı?. Üretimin gerektirdiği kenevir arzının nasıl güven altına alınabileceğine ilişkin bilgiye sahip olup olunmadığınızı masaya yatardınız mı?

İkincisi, kenevir konusunda yazılan kitapları, makaleleri ve analizleri okuyup bir ön-bilgi edinme çabası gösterdiniz mi? Uzmanlarla görüşüp, sahada uygulamalarla karşılaştırarak bilgiye dayalı bir fikre ulaşılıp ulaşılmadığınızı sorguladınız mı?

Üçüncüsü, kenevir üreten ve küresel rakip oluşturacak diğer ülkelerdeki koşullarla ilgili bir bilgiye sahip olup olmadığınıza baktınız mı?

Dördüncüsü, kenevir konusunda hangi alana girmek istediğinizi, dünya genelinde uygulama varsa erişilebilir bilgi edinmek için çaba gösterdiniz mi?

Beşincisi, girmek istediğiniz alanda bir tesis kurulmasının yaklaşık yatırım ihtiyacının sorgulanıp yatırım tutarı hakkında bilgi edindiniz mi? Özellikle teknoloji ve pazar bütünü içinde ölçeklendirme yapabilmek için gerekli veriye, malumata, bilgiye ve anlamaya ulaştınız mı?

Altıncısı, kenevire alternatif olan doğal ya da yapay ne varsa, onların yarattığı rekabet koşullarına baktınız mı? Yerel ve ulusal pazarın ölçeği hakkında bilgiye dayalı bir fikir ürettiniz mi?

Yedincisi,desteğe dayalı rekabet” düşüncesinde olup olmadığınızı; önce “serbest ve adil piyasa koşullarında rekabet edebilme” açısından bakarak bir fizibilite yapabilmenin gereklerini yerine getirdiniz mi?

Sekizincisi, işlenecek ürün arzını güven altına alacak öngörme-önlem alma disiplini için “malumat mahkûmu” olmadan “bilgi aydınlığına” geçmek için gerekli ön-araştırmaları yaptınız mı?

Toplum olma bilinci, yatırım yaparken çok önemlidir. Gelişmişlik, önümüze çıkan fırsatları en üst düzeyde değerlendirerek kapitalize etmek; tehlikeleri de en düşük maliyetle savuşturmaktır. Gelişememişlik, kendini malumatlara mahkûm ederek; işin gereği olan bilgi için gerekli emeği, çabayı göstermeden işe soyunarak kaynak israf etmektir.

Kenevir harika bir bitkidir; insanlık tarihinin çok uzun dönemlerinden beri vardır. Ama bugünün koşullarında onu ne ölçüde değerlendirebileceğimizi iyi hesaplamamız, değişen iç ve dış koşulları analiz ederek karar vermemiz gerekir.

Tüm yazılarını göster