Çok farklı kültürde, asırlardır tekrarlanan bir nasihat var: ‘kendini bilmek’. İşin ilginci, buna ne kadar kulak verdiğimiz çok şüpheli. Hâlbuki bireylerin de organizasyonların da kendini bilmesi çok önemli. 2024’ün ilk yazısında bunu konuşalım.
BİRİNCİSİ, kendini bilmek, durumu doğru tespit etmek için elzem. Şirketinizde satışlar düştüğünde ‘o hafta havalar kötüydü’, kâr marjı azaldığında ‘toptan alan müşterilerimiz bu aralar çok istekli’ gibi cevaplar geliyorsa dikkatli olmakta yarar var. Bu, ‘kilo verdim ama baskül yanlış tartıyor’ ifadesinin kurumsal versiyonudur. 20 yıldan fazla çeşitli ülkelerde geçen iş hayatımın bana gösterdiği net bir şey var: olaylara sürekli bahane bulunan ve ısrarla verilerle kavga edilen organizasyonlarda sıkıntı vardır.
Ekibiniz size sadece övgüler, iyi haberler ve başarı hikâyeleriyle geliyorsa, yine dikkatli olmakta yarar var. Rivayet o ki, ünlü zengin Rockefeller, ömrünün son günlerinde gazetelerdeki moral bozucu haberlerden çok sıkılmış. Etrafındakiler de onun için tek nüsha çıkan ve sadece iyi haberlerden oluşan bir ‘pembe gazete’ hazırlamaya başlamışlar. Bu, kendini oyalamak için iyi olabilir ama şirketinizi veya şahsi kariyerinizi yönetirken kesinlikle iyi bir fikir değil.
İKİNCİSİ, kendini bilmek, ilerleme için gerekli adımları atmak için elzem. Avantajlarınız, eksikleriniz ve yanlışlarınız konusunda doğru bir değerlendirme yaparsanız, harekete geçmeniz mümkün olabilir. Ancak, her şeyi bildiğini düşünen birinin yeni bir şey öğrenmesi veya hep doğru kararları aldığını düşünen bir organizasyonun daha iyi olması mümkün olmaz.
Bunu başarmak için Japon kültüründen ilham alabiliriz. Kintsugi, kırılan seramiklerin üzerindeki çatlakların altın tozuyla onarılması sanatı. Böylece, hem eşyalar daha uzun süre kullanılabiliyor, hem de kırılma ve onarım süreci unutulmuyor. Hatalarla yüzleşmek, sorunun neden çıktığını, nasıl çözüldüğünü, tekrar etmemesi için ne tedbirler alındığını ortaya koymak, tıpkı Kintsugi’nin kırılmış bir çömleği daha değerli yaptığı gibi, kendinizi/ şirketinizi daha değerli yapacaktır.
ÜÇÜNCÜSÜ, kendini bilmek, kırmızıçizgilerinizi belirlemek ve hızla karar alabilmek için de şart. Örneğin lüks tüketim firması Louis Vitton rafta kalan, iade edilmiş veya ufak kusurları olan ürünlerini sorgusuz sualsiz imha ediyor. Aslında çok yüksek fiyatlı olan ürünlerini indirimli olarak satsa ciddi bir gelir sağlayabilir. Ancak şirket marka imajını korumayı bir ‘kırmızıçizgi’ olarak görüyor ve konumlanmasından ödün vermiyor. Christian Dior, Fendi, Givenchy, Marc Jacobs, TAG Heuer ve Bulgari gibi 75 lüks markayı bünyesinde bulunduran Louis Vitton ticari olarak bir şeyleri doğru yapıyor ki 500 milyar dolar piyasa değerini aşan ilk Avrupalı şirket oldu.
Yahut günümüzün hızla değişen dünyasında bir gelişme olduğunda buna tepkinizi ‘kendinizi bilirseniz’ daha hızlı ve daha net şekilde verme imkânınız olacaktır. Yani kendini bilmek, zaman yönetiminizi de etkin hale getirecektir.
Kendini bilmenin ilk adımları, bu konuya sakin kafayla zaman ayırmak, aynaya dürüstçe bakmak ve çevreden gelen geri bildirimleri önyargısız şekilde değerlendirmek. Elbette söylemesi kolay, yapması zor.
Kendinizi bilerek ve kendiniz kalarak güzel bir sene geçirmenizi diliyorum.