Kendine inan, potansiyelini keşfet!

Tunç DİPTAŞ

Amerika’dan Türkiye’ye her geldiğimde genç girişimciler ve iş insanları ile buluşuyor, onları dinliyorum. Sohbetlerim sırasında gözlemlediğim bir konu var; herkes bir an önce yurt dışına göç etmek istiyor. İnsanlar geleceklerinden çok kaygılılar, kendi bulunduğu konumdan memnun değiller ve bundan bir an önce kurtulma niyetindeler. Yüksek gelir grubunda olanlarda da durum aynı.

Amerika’da ve Avrupa’da daha çok fırsat, daha iyi hayat koşulları olduğunu düşünüyorlar. Nedenlerini sorguladığımda da üç faktörün öne çıktığını görüyorum:

  1. Ülkede fırsat olduğuna inanmamak,
  2. Kendine inanmamak,
  3. Bir an önce kolayca güç sahibi olmayı istemek.

Bu nedenlerin temelinin Türkiye’de korku kültürü içerisinde yaşamamıza dayandığını düşünüyorum.

Yaratılan algı

Yaratılan bir algı var. Ve bu algı gençlerin ülkeden ümidi kesmelerine, geleceklerine kaygı ve korkuyla bakmalarına neden oluyor. Korku kültüründe yoğrulmuş bir insanın algısı açık değildir. Kendisini sürekli olarak limitler ve kolay kaçışlar arar. Kendini, yani düşüncelerini farkında olmadan sınırlamaya baslar. Ve bu kültür içerisinde herkes bir an önce güçlü olmak ister. Güçlü olmak için kolay çözümler üretmeye çalışır. Sevgili Uzman Psikolog Doğan Cüceloğlu’nun bu konuda söyledikleri çok anlamlı: “Korku kültürü insanlığın en eski kültürüdür. Dünya tehlikeli bir yer, güçlü olduğun kadar varsın. Hep güçlü olmaya çalış. Eğer tek başına güçlü olamıyorsan, bir aşiretin üyesi olarak güçlü ol. Mafya kültürü bu. Kim güçlüyse o tepededir. Hiyerarşideki yerini bil ve ona uygun davran. Korku kültüründe senin bir insan, bir öz olarak var olman kimsenin umurunda değil. Herkes bilir ki önemli olan güç sahibi ile iyi ilişki içinde olmaktır.”

Öğrenilmiş çaresizlik deneyi

Korku kültürü içinde yaşamanın bir başka ürünü de öğrenilmiş çaresizliktir. 1967 yılında Martin Seligman isimli bir psikolog önemli bir deney gerçekleştirdi ve bir grup köpeği denek olarak kullandı. Köpekleri örnekleme yoluyla üç gruba ayırdı. Birinci grup köpekler, bir kafese kondu. Kafesin altında bir ızgara vardı, periyodik aralıklarla elektrik veriliyordu. Köpekler kaçmak istiyor ve kafesin kapısı açık olduğu için çabucak çıkıyordu. İkinci gruptakiler yine aynı kafese kondu. Bu sefer kafesin kapısının açılması için köpeklerin ulaşabileceği bir düğme kondu. Ve yeniden elektrik verildi. Bir süre şaşıran köpekler acının verdiği etki ile çözüm üretip, düğmeye basarak kafesten çıktılar. Üçüncü gruptaki köpeklerin durumu ise biraz daha zordu. Kafesin kapısı kapalı ve kapıyı açabilmeleri için bir düğme de yoktu. Tekrar tekrar, şok verildi ve köpekler kafesten kaçmaya çalıştı ancak bir süre sonra vazgeçip, “kaderim buymuş” diyerek denemekten vazgeçtiler.

Sonra her üç gruptaki köpekleri tamamıyla kapısı açık bir kafes ortamına koydular. Birinci ve ikinci gruptaki köpekler şok verilir verilmez kafesten kaçtılar. Üçüncü gruptaki köpekler ise daha önce şoktan kaçamadıkları için, şok verilince kaçabilecek olmalarına rağmen kaçmaya teşebbüs dahi etmediler. “Kaderim buymuş” demeye devam edip, acıyla sızlanmaya devam ettiler. Bunu farelerle hatta benzerini insanlarla yaptılar. Aynı sonuçlar gözlemlendi. Elbette bu deneylerin hiçbirisini tasvip etmiyorum. Ancak bu deneyler gösteriyor ki çaresizlik öğreniliyor. 

Korku kültüründe büyüyen birisi ya çaresiz bir şekilde kaderine razı oluyor, sürekli sızlanıp şikâyet ediyor ya da güçlü tarafa geçmek için kolay çözümler üretmeye çalışıyor. Yurt dışına gitmek de kolay yoldan güçlü olmaya adım atmak olarak görülüyor. Ancak unutulmamalı ki gerçek güç, güçlünün yanında yer almakla, ya da kolay çözümler aramakla gelmiyor. Gerçek güç; insanın kendine inanması, potansiyelini keşfetmesiyle başlıyor. Kendine potansiyeline inanan insan daha fazla aksiyon alıyor ve daha fazla aksiyon alınca da daha başarılı sonuçlar elde ediyor. “Yurt dışına kapağı atmak” isteyen gençlere de önerim bu yönde.

  1. Fırsatları bulmak istiyorsanız önce sizi sınırlayan düşüncelerin farkına varın.
  2. Kendi kaderiniz sizin elinizde. Hangi ülkede bulunduğunuz veya dışarıdan gelen faktörler yerine hayatınızın dümeninin sizde olduğunu unutmayın.
  3. Kendinize inanın. Risk alıp hayallerinize yürüdüğünüz zaman hayatın, evrenin, yaratıcının sizi destekleyeceğine inanın.
  4. Kendinize söylediğiniz sözlere dikkat edin. “Bu ülkede fırsat yok”, “Para kazanmak imkansız” gibi kendinize ve etrafınıza söylediğiniz olumsuz sözler size açılan kapıları görmenizi engeller.  

Başarının sırrı Bu satırları Fethiye Faralya’da Nautical isimli butik bir otelden yazıyorum. Çam ağaçlarının yeşili ile Akdeniz mavisinin mükemmelliği uyum içerisinde. Verilen hizmetin samimiyeti de insanı aileden biri gibi hissettiriyor. Bu yazının yazılması için bana ilham veren de otelin sahibi sayın Hakkı Germiyanoğlu’nun başarı hikayesi oldu. Hakkı Bey 10 yıl önce hiç sermayesi yokken sıfırdan Nautical ve Perdue otellerinin temellerini atmış. Krizleri fırsatlara çevirerek bu iki markayı başarıyla büyütmüş. Türkiye’de fırsatların olduğuna inanıyor, gençlerin çaresizce yurt dışına gitme isteklerine anlam veremiyor. Başarısının sırrını sorduğumda da verdiği yanıt bu yazının özeti mahiyetinde ve çok anlamlı: “Önce kendinize ve potansiyelinize inanmalısınız.”

Tüm yazılarını göster