Çok sayıda iş insanının, uzmanın, bürokratın katıldıkları toplantılarda, görevi “veri üretmek” olan kuruluş ve kurumun yetkileri, ürettikleri verilerin güvenilir olmadığı eleştirilerine karşı sağlıklı gerekçeler üretemiyor. Tarım ve hayvancılıktan tutunuz da, maden varlıklarına, enflasyon artış ve düşüş oranlarından son günlerde ülkemizin yaşadığı yangın acısıyla ilgili araç-gereçlerin durumu ve kaçak yollarla sınırlarımızı aşan değişik ülke insanların sayısına kadar her alanda güvenilir verilerin olmaması tutarlı öngörüleri ve ulaşılabilir hedeflerin belirlenmesini engelliyor.
İş yaşamı, geçim örgütlenmesi, kaynaklara erişebilme ve değerlendirme, son çözümlemede zenginlik üretimi veri üretimine, verilerin olgunlaştırılmasına ve işlenmesine bağlı…Ülkemiz insanının enerjisini boş yere harcayan gündemsiz, sınırsız, amaçsız ve hedefsiz tartışmaların özünde de yeterli veri ve net bilginin olmaması var.
Birikimi olanların önerileri
Dünyanın önde gelen düşünce insanları, uygulamacıları, akademisyenleri, yönetişim sorumluluğu üstlenen deneyimli insanları, herhangi bir alanda “etkin yönetim” yapabilmenin yedi adımı üzerinde duruyorlar:
- Net bilgiye ulaştıracak “verilere erişme ve olgunlaştırma” sistemlerini sürekli açık tutun.
- Verileri değerlendirecek “metotların ve modellerin” geliştirilmesine özen gösterin.
- Olasılık ve istatistik biliminin beslediği “analitik yetkinliğin” ilerletilmesi için kendimize yatırım yapın.
- Plan bilincini yükselterek, “öngörme ve önlem alma disiplinini” ödün verilmeden uygulayın.
- Örgütlenme yetkinliğini geliştirerek “etkin koordinasyon” yapabilme yetkinliğine ulaşın.
- Tam zamanında yapılan uygulamaların “geribildirimlerle ödünsüz gözetlenmesi ve denetlenmesini” ihmal etmeyin.
- “Ürettiğimiz değer> harcadığımız değer” ile “ürettiğimiz değer> aynı iş alanında rakibin ürettiği değer” ölçütlerinin sürekli analiz ederek birikim yeteneğinizin gelişmesini kontrol edin.
İş dünyasındaki insanlar biliyorlar ki merdiven yukarıdan aşağıya süpürülür… Ülkemizin iş dünyası insanları net bilgi üreterek, etkin koordinasyon gerçekleştirerek ve odaklanarak düşük olan verimliliklerini artırma zorunda… Daha yüksek katma değerli ürünlere yönelmek, ihracatın ithalatı karşılama oranlarını dengelemek, ürünlerimizin alması gereken fiyatları almasını sağlamak için de etkin yönetişim becerileri en az makro dengeler kadar önemli. Eğer ekonomimizin kronik hastalıklarının kaynağı olan verimliliğindeki düşük düzeyi bir an önce aşacaksak, zihinsel disiplinin ivedilikli sorunumuz olduğunu kabullenmeliyiz.
Enflasyonun, belirsizliği artıran ve yatırımları caydıran etkilerinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Faiz oranlarının ve sermaye maliyetinin makul düzeylere inmesi, üretken yatırımları özendiren düzeylerde olmasını istemek hepimizin hakkı… Emtia fiyatlarında aşırı oynamaların üretimi aksatıcı etkilerinin ortadan kaldırılmasını istemek de hakkımız… Hukuk sisteminin işlemesi talebimiz de yerden göre haklılık taşıyor. Siyasi söylemlerin birleştirici olması, uygulamaların huzur ve güveni beslemesi de makro ölçekli önemli etkenler… Medyamızın günlük tartışmalarında siyaset ve makroekonomik sorunlar kadar, işyerlerinde yapılan uygulama yanlışlarını da tartışabilmesi gerekiyor.
İş insanlarımız hangi konulara odaklanmalı?
Kalıcı bir ekonomik düzeni, istikrarlı ve kararlı bir ekonomik büyümeyi güven altına almak istiyorsak, başkalarından beklentilerimiz kadar kendi sorumluluklarımız üzerine de durmalıyız.
İş dünyası insanlarımızın değişmelere uyumu hızlandırabilmesi için atılması gereken önemli adımları şöyle özetleyebiliriz:
Birincisi, ebedi ve ezeli sorunumuz olan “rekabet edebilir ölçek, rekabet edebilir teknoloji donanımı ve rekabet edebilir işyeri yönetimi anlayışımızı” ciddi biçimde sorgulamalıyız. Herhangi bir işletme yönetimi “ölçeklendirme” yapabilecek veriye sahip değilse, yaptığı işin ekosisteminin geliştirici ve engelleyici yönleri hakkında net bilgi ve nitelikli fikirlerle donanmamışsa, hep devletten bekleyen bir dilenci mantığının tuzaklarına yakalanabilir.
İkincisi, “yarı-legal ve yarı formel” iş düzenlemeleri, “ucuz-emek odaklı rekabet”, “yasal düzenlemeleri yeterli olmayan ülkelere ihracat” tehlikelerle doludur; “uzun soluklu gelişme” yaratamaz. Bağlantı kurduğumuz ülkeler, iletişim ve etkileşim yapılanmasını gözden geçirerek, daha istikrarlı gelişmeyi besleyecek ülkelere ihracatın büyük çoğunluğunu yönlendirmek vazgeçilmez hedeflerimiz olmalıdır.
Üçüncüsü, rekabet gücü “düşük emek-odaklı yapıdan” hızla “entelektüel katkıyı besleyen Ar-Ge, tasarım ve inovasyon” alanlarına kaydırılmalıdır. Mikro ölçekli işyeri, ucuz emek, geri teknoloji, analizle yönetme yerine alışkanlıkla yönetme algılarını kırmadan uzun dönemli geleceği güven altına alamayız.
Dördüncüsü, “zamanın ruhunu”, piyasa üst göstergelerini sorguladığımız kadar, verimlilikleri artıran insan gücü eğitimi, ileri teknolojilerin devreye sokulması, örgütlenme yetkinliğinin artırılması, zihni modellerimizin varsayımlarını sürekli sorgulama, vasatlık üreten kasaba kültürünün kırılmasını iş dünyasının derinliklere yayacak tartışmalar yapmalıyız. Dönemsel gelişmeleri tartışmaya ayırdığımız zaman kadar dip dalgaları, genel eğilimleri ve onların olası etkileri üzerine odaklamalıyız.
Beşincisi, iş insanını başarıya götüren en önemli zihni aracın “ yaratıcı yüzleşme” olduğunu içselleştirmeliyiz. İş dünyasının inişli çıkışlı yapısını dikkate alarak, başarılı sonuçlarımız kadar başarısızlık yaratan sonuçlarımızı da sorgulayan, “hata kültüründen” yararlanma özgüveni kazanmalıyız.
Ekosistem bilincimizi sorgulayalım
Samsunlu iş insanımız Ahmet Bahadır’dan yıllar önce duyduğumuz anlamlı sloganı yineleyelim: “ Yan sanayi olmadan tam sanayi olmaz!”
Yaşamın özünde var olan bağlantının bütünselliği giderek daha da artıyor. Yeni teknolojiler bağlantılarımızı artırıyor; iletişim-etkileşim biçimlerini değiştiriyor ve yeni işbirlikleri yapılarını ortaya çıkarıyor. Yeni üretim, ulaşım ve iletişim teknolojileri yeni “geçim örgütlenmeleri” oluşturuyor; ekosistemlerin üzerine inşa edildikleri ihtiyaçları farklılaştırıyor. İhtiyaçlarımız ne olduğunu kesintisiz sorgulamalarla belirleme mekanizmaları oluşturmak gerekiyor.
Bugün yeni bir öngörme-önlem alma, gözetim-denetim ve gelişme stratejileri kurgulama aşamasındayız.
Oluşmakta olan ekosistemleri sorgulamadan, yeni ihtiyaçları belirleyecek verilere ulaşıp değerlendirmeden etkin bir iş insanı olunamıyor.
Hep birlikte yeni koşulları değerlendirerek, yeni yol ve yöntemler bularak ilerlemek zorundayız.