The Economist Dergisi onun için “Türklerin güvendiği adam” başlığını atmıştı. Bu hafta kaybettiğimiz Kemal Derviş’i en doğru tanımlayan cümlelerden biriydi bu. Türkiye ona güvendi; o da Türkiye’ye doğru bir program, doğru kadrolar ve doğru aksiyonlarla nelerin başarılabileceğini gösterdi.
Bundan 19 yıl önce Sabah Gazetesi’nde “Yiğidi öldür ama hakkını da ver...” başlıklı bir köşe yazısı yazmıştım. Yazıda “AK Parti ne kadar ‘kendi programımı uyguluyorum’ dese de biliyoruz ki mevcut program 2001 yılında hazırlanan programın devamıdır. Bu programı hazırlayan ekibin lideri ise Kemal Derviş'tir. Türkiye ekonomisi bu programla krizden çıktı ve bugünkü düzeyine geldi. Enflasyon düştü, ekonomi daralmadan büyümeye geçti ve piyasalar istikrara kavuştu. Bu olumlu tabloda Derviş'in payı inkâr edilemeyecek kadar büyüktü” diyordum.
Deneyimli ve bilgili bir iktisatçıydı. Uzun yıllar Dünya Bankası’nda çalışmış olmanın da etkisiyle çok güçlü uluslararası itibarı ve ilişkileri vardı. Türkiye ekonomisinin duvara çarptığı bir sırada Türkiye’ye geldi. Başta Merkez Bankası’nın başına geçeceği sanılıyordu ama o ekonominin başına geçmek istedi. İyi ki de ısrar etti; çünkü Türkiye ekonomisini yıllarca sırtında taşıyacak programın oluşturulmasına liderlik etti. O olmasaydı, o dönemin teknik kadroları aynı programı yine tasarlarlardı ama uygulamaya konulması kısmında işler çok farklı olabilirdi. Derviş’in ağırlığı, bilgisi ve uluslararası kuruluşlar nezdindeki itibarı o dönemde ülkeyi yöneten koalisyon ortakları DSP, ANAP ve MHP’deki “muhalifleri” bile güçlükle de olsa “ikna” etmeye yetti.
İki Derviş vardı biri teknisyen ve iktisatçı olan Derviş, diğeri ise politikacı kimliği taşıyan. Derviş’in politikaya girişi ile ilgili 19 yıl önceki görüşüm bugün de değişmedi: “Halk, teknisyen Derviş'i sevdi ve onu politikada görmek istedi, hem de lider olarak… Dış dünyadaki itibarı ve ona verilen destek, kamuoyundaki imajı ve ona duyulan güven Derviş'i bir partinin ya da hareketin liderliğine taşıyabilirdi. Türkiye’ye geldi ve Türk siyasi hayatının yön değiştirmesine neden olacak olayların ve oluşumların içinde yer aldı. Ama siyasette kalıcı olamadı. Galiba o da hiçbir zaman kendisini liderliğe uygun görmedi. Kemal Derviş siyasette çok iyi bir ikinci adam olabilirdi ama lider olamazdı. Sanırım bu yönde isteği ve arzusu da yoktu.
Kısacası politikacı Derviş Türkiye'ye çok fazla bir şey vermedi ama teknisyen Derviş'in çok önemli katkıları oldu. Daha da fazla katkısı olabilirdi. Yıllar önce Derviş’in Avrupa Birliği ile ilişkiler ve müzakere sürecinde katkılarına ve uyarılarına ihtiyaç olduğunu yazmıştım. Özellikle lobi ihtiyacının zirvede olduğu dönemde Derviş gibi uluslararası itibarı en üst düzeyde olan bir isimden faydalanması gerektiğini vurgulamıştım ama olmadı, faydalanılmadı.
Bir döneme damgasını vuran Kemal Derviş, ABD'nin ya da IMF'nin adamı olmakla suçlandı ancak yolsuzluk anlamında hakkında ne bir şaibe çıktı, ne de bir iddia ortaya atıldı. Halkın güvenini ve sevgisini kazandı, dürüst ve başarılı bir kişilik olarak görüldü.
Derviş “iyi yönetilen” bir Türkiye ekonomisinin ve özel sektörün neler başarabileceğini gösterdi. Financial Times gazetesinde onun ölümünün ardından yazılan bir yazıda denildiği gibi belki de ondan geriye kalan en önemli miras buydu.