Kaynağı belirsiz döviz kurtarıcı mı yoksa tehdit mi?

İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI

Küresel ekonomiyi resesyon korkusu sarmışsa, küresel piyasalarda para bulmak zorlaşıyor ve pahalanıyorsa, ödemeler dengesi her ekonomi için kritik bir parametre halini alır. Bu koşullarda bir de cari açığınız hızla artırıyorsa, buna karşın uluslararası fonlar sizden uzak duruyorsa, kredi notunuz taban, risk priminiz tavan yapıyorsa, döviz rezervleriniz tamtakırsa, ödemeler dengesindeki gelişmeler sizin için kritiğin ötesinde hayati bir konu haline gelir. Ekonomi açısından da, iç ve dış politika açısından da...

Türkiye’nin durumu tam da böyle.

Bu koşullar altında dün açıklanan temmuz ayı ödemeler dengesi verilerine baktığımızda, giderek daha vahim hale gelen bir manzara ile karşı karşıya kalıyoruz:

- Aylık cari açık geçen yıla göre 12 kat artarak 4 milyar doları geçti. 7 aylık toplam açık, geçen yılın 2.7 katına çıkarak 36.67 milyar doları buldu.

- Cari açıktaki bu hızlı artışın tek sorumlusu enerji fiyatları değil. Örneğin geçen yılın temmuz ayında 3 milyar dolar olan enerji hariç cari fazla, bu yıl 2 milyar dolara geriledi. Üstelik turizm ve diğer hizmetlerdeki cari fazlanın geçen yıla göre 2.27 milyar dolar daha yüksek bir fazla vermiş olmasına rağmen.

- 7 aylık toplamda da benzer bir durum var. 7 aylık toplam enerji hariç cari işlemler fazlası geçen yıla göre 5.23 milyar dolar artmış. Aynı dönemde turizm ve diğer hizmet gelirlerindeki artışın 10.63 milyar dolar arttığını dikkate alırsak, hizmetler dışındaki kalemlerde enerjinin etkisinin çok ötesinde bir bozulma olduğu açık.

- Yılın ilk 7 ayında 36.67 milyar dolarlık cari açığa karşın dışarıdan 28.75 milyar dolar net kaynak girişi olmuş. Buna bağlı olarak döviz rezervlerinde 7.3 milyar dolarlık bir erime gerçekleşmiş. Oysa geçen yılın aynı döneminde, turizm gelirleri daha düşük olmasına, döviz rezervlerinde 13.96 milyar dolarlık artış gerçeklemişti. Rezervler tarafında geçen yıla göre 21.89 milyar doları bulan olumsuz fark var.

- Sermaye hareketlerinde hem yabancılar, hem yerleşikler cephesindeki gidiş negatif yönde. Yabancıların ilk 7 ayda getirdiği kaynak 6.29 milyar dolar ve yüzde 30 azalarak 14.65 milyar dolara indi. Doğrudan yatırımlar seviyesini korudu ama gayrimenkul haliç ekonomik yatırımlarda yüzde 33’ü bulan bir düşüş var. Yabancı sıcak parada hisse senedi ve tahvilde 7.65 milyar dolar çıkış, mevduatta 16.18 milyar dolarlık giriş var. Mevduat girişinin 4.43 milyar doları Merkez Bankası’nın bulduğu para. Sonuç olarak yabancı sıcak para girişi de 6.27 milyar dolar ve yüzde 42’lik bir düşüşle 8.54 milyar dolara inmiş durumda.

- Yerleşikler de doğrudan yatırım ve portföy yatırımı olarak dışarıya çıkardıkları kaynak miktarını 6.7 milyar dolar ve yüzde 122 artırarak 12.2 milyar dolara çıkarmışlar. Bankalar 2.71 milyar dolar net dış borç ödemesi yapmanın yanında dışarıya 8.72 milyar dolar kredi vererek dışarıya 11.43 milyar dolar çıkarmış. Buna karşın reel kesim 13 milyar dolar yeni dış borç almak zorunda kalmış. Sonuç olarak yerleşiklerin dışarıya çıkardıkları kaynak da 6.76 milyar dolar ve yüzde 195’lik bir sıçrama ile 10.22 milyar doları bulmuş.

- Yerliler de yabancılar da Türkiye’ye para sokmaktan uzak dururken kaynağı belirsiz döviz girişi patlama yaparak rekor kırmış. İlk 7 ayda geçekleşen 28.75 milyar dolarlık net dış kaynak girişinin 24.35 milyar dolarının kaynağı belirsiz. Merkez Bankası’nın bulduğu 4.43 milyar dolar mevduatı da eklersek, net girişin tamamı bundan ibaret.

- Kaynağı belirsiz döviz girişi ülkeye giren net kaynağın yüzde 84’ünü bulmuşsa, bu artık “net hata noksan” olmaktan çıkmış, bir temel politika halini almış demektir. Emanet para hariç döviz rezervleri böylesine eksilerde giderken, cari açık böylesine coşarken, kaynağı belirsiz döviz girişinin bu kadar büyük ve hayati bir rol üstlenmesi, sadece ekonomideki kırılganlıkları daha da artırmakla kalmaz. Kaynağı belirsiz para artık, iç ve dış politikayı da baskı altına alan bir tehdit potansiyelini kazanmış ve siyasi bir sorun haline dönüşmüş demektir.

Tüm yazılarını göster