Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar ziyareti çok konuşulmaya aday.
Erdoğan’ın ziyaret sırasında Katar hakkında verdiği mesajlar mesela;
“Katar’ın milletimizin gönlünde farklı bir konumu vardır” cümlesi sosyal medyada aksi yönde pek çok tepki aldı. Belli ki, AK Parti hükümeti için “farklı konumda” olan Katar, Türk milletinin büyük bölümü için pek bir şey ifade etmiyor.
Yine Erdoğan’ın “Katar, Türk ekonomisine yönelik spekülatif ataklarda daima yanımızda olmuştur” cümlesi;
Ekonomik krizin giderek derinleştiği, kur dengesinin her geçen gün TL aleyhine döndüğü ortamda, AK Parti hükümeti ve ittifak ortağı MHP’nin “dış güçler” söylemi de tutmuyor halk nezdinde. Hele bir de son dönemde dillendirilen “ekonomide Çin modeli” –TL’yi zayıflatıp, işçi ücretlerini düşük tutarak, ihracatı arttırmaya çalışmak, Çin’in tedarik zincirindeki yerini almak diye özetlenebilir- ekonomik krizi derinden yaşayan sabit gelirlileri daha çok rahatsız etmekten öteye geçemiyor.
KATAR’DA YAPILACAK UEFA KUPASININ GÜVENLİĞİ TÜRKİYE’YE Mİ EMANET EDİLECEK?
Ancak Erdoğan’ın belki de en çok tartışılması gereken mesajı, “Katar’ın güvenliğini, kendi ülkemizin güvenliği ile eş tutuyoruz” cümlesi;
Türkiye’nin Katar’da bulunan askeri üssüne ek olarak, Erdoğan’ın ziyaretinde kritik de bir imza atıldı. Katar-Türkiye Büyük Çaplı Organizasyonların Yerine getirilmesi mutabakat zaptı, Katar’ın 2022 sonunda ev sahipliği yapacağı UEFA Dünya Kupası düşünüldüğünde manidar.
Epeydir Kupa güvenliği için Türkiye’nin polis/jandarma/asker gönderileceği, organizasyonun altyapısı için de sivil insan kaynağı desteği verileceği konuşuluyordu Ankara’da. Belli ki bunun hukuki alt yapısı hazırlanıyor.
Buraya kadar her şey iyi; AK Parti “Katar’ın güvenliğini, Türkiye’nin güvenliğiyle eş tutma” sözünü yerine getiriyor.
Peki ya Katar? Katar Emiri de, Türkiye’nin güvenliğini Katar’ın güvenliği ile eş tutuyor mu acaba?
İşaretler, bunun tam tersini gösteriyor.
KATAR, TÜRKİYE’NİN “MAVİ VATAN” TEZİNİ HİÇE SAYIYOR
AK Parti hükümetleri döneminde gündemine gelen “Mavi Vatan” konsepti, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki, ülkenin güvenliği ve geleceği açısından yaşamsal önem taşıyan karasularını, kıta sahanlığını ve münhasır ekonomik bölgesini içeriyor.
Ancak Katar, tam da Erdoğan’ın ziyaretinden birkaç gün önce, Türkiye’nin güvenliği açısından bu kadar kritik önemde olan “Mavi Vatan”ı delecek bir adım attı; Kıbrıs Rum Kesimi’nin Ada’nın güneyinde tek taraflı olarak ilan ettiği “petrol ve doğalgaz arama ruhsat bölgelerinden” biri için, Rum Yönetimi ile anlaşma yaptı.
Üstelik Rum Yönetimi’nin Katar’ın devlet şirketi olan Qatar Petroleum ile Exxon Mobil ortaklığına verdiği ruhsat, Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesi ile de kesişen 5. Bölgede yer alıyor.
Ankara’nın, Katar’ın Rumlarla girdiği bu işbirliğine karşı tepkisi Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen –Katar’ın hiç adı anılmadan yapılan- cılız bir açıklamanın ötesine geçmedi. Oysa daha önce Rumlar, başka ülkelere Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesi ile kesişen alanlarda ruhsat verdiğinde, Ankara vakit kaybetmeden hem donanmasını, hem de kendi araştırma gemilerini bölgeye göndererek gövde gösterisi yapmıştı. İtalya mesela, bu gövde gösterisi sonucunda vazgeçirildi Türkiye’nin de hak iddia ettiği alanlarda petrol aramaktan.
Ama nedense, Rumlar’dan ruhsat alan Katar olunca AK Parti hükümetinde sessizlik hakim oldu.
KATAR’LA HANGİ ANLAŞMALAR YAPILDI ?
Erdoğan’ın ziyareti kapsamında en çok merak edilen konuların başında ise, Türkiye’ye bu ülkeden yeni yatırımlar/para gelip gelmeyeceği idi.
Ancak 2018’de imzalanan ve Katar’ın Türkiye’ye 15 milyar dolar yatırım yapma sözü verdiği anlaşmanın gereklerinin bile hala yerine getirilmediği düşünüldüğünde – Ekonomistler üç senede 15 milyar doların onda birinin bile gelmediğini vurguluyor- yeni bir yatırım anlaşması yapmanın beyhudeliği ortaya çıkıyor.
Nitekim ziyaret sırasında iki ülke arasında imzalanan doğrudan para ile ilgili tek anlaşma, Katar’ın daha önce Merkez Bankası’na swap anlaşması çerçevesinde gönderdiği 15 milyar doların kasada kalma süresinin 3 yıl daha uzatılması oldu. Yani, Katar’ın “emanet parası” üç yıl daha Merkez Bankası’nda görünecek, bununla rezervlerin görüntüde eksiye düşmesi engellenecek. Böylece muhalefetin sürekli dillendirdiği “128 milyar dolar nerede” söylemine karşı yanıt verebilmek için kasada bir miktar “emanet” para olacak. O kadar.
İmza koyulan diğer anlaşmalar ise, ekonomiyi doğrudan ilgilendirmiyorlar. Hatta açıklanan imza listesine bakınca, sadece “15 anlaşma imzalandı” denilebilmesi için kurumlar arasındaki işbirliği protokollerine –üniversiteler arası işbirliği protokolü ya da kültür ve spor bakanlıkları arasında daha çok görünmesi için ikiye bölünmüş gibi duran uygulama protokolleri gibi - “kritik anlaşma imajı verilmeye çalışıldığı” bile göze çarpıyor.
Belli ki hava değişmiş;
Katar, her ne kadar Erdoğan’a iyi ev sahipliği yapsa da, iş Türkiye ile ciddi işbirliğine gelince yan çizmeye başlamış.
Türkiye’ye bakış, Katar Dışişleri Bakanı’nın da açık açık ifade ettiği gibi, TL’nin diğer döviz kurları karşısında ezilmesiyle “kelepir” hale gelen Türk şirket, taşınmaz ve fabrikalarını ucuza kapatmanın ötesine geçmiyor…